“Kriz kâhini” olarak anılan Nouriel Roubini, dünyaca ünlü İngiliz ekonomi gazetesi Financial Times'da (FT) dün dikkat çeken bir makale kaleme aldı.
“Euro bölgesindeki tüm tehlikeler fazlasıyla gerçek” başlıklı yazıda Roubini, özellikle İtalya'nın, düşük potansiyel büyümesi, büyük açıkları ve muazzam kamu borcu ile endişe odaklarından biri olduğuna işaret etti.
‘FAY HATLARI YENİDEN HAREKETE GEÇTİ'
Euro bölgesindeki fay hatlarının yeniden hareketlendiğini, İtalya ile diğer Euro bölgesi ülkelerinin tahvil getirileri arasındaki farkın sert şekilde açılmasının ardından Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) Çarşamba günü olağanüstü toplandığını belirten Roubini, bankanın yönetim konseyinin, ‘ayrışma riskine' veya para politikasının Euro bölgesindeki 19 ülke üzerindeki etkisinin, potansiyel olarak istikrarsızlaştırıcı sonuçlarla birlikte büyük ölçüde değişebileceği riskine karşı yeni bir araç tasarlamak üzere çalışma başlatma kararı aldığını aktardı.
Yılbaşında yüzde 1'in altında olan İtalya'nın uzun dönemli tahvil getirilerinin son günlerde yüzde 4'ün üzerine yükseldiğini hatırlatarak “Tehlikeler gerçek” diyen Roubini, ECB için tek ciddi riskin tahvil getirileri arasındaki ayrışma olmadığını vurguladı.
‘EURO BÖLGESİ ABD'DEN FARKLI'
Euro bölgesinde tüketici enflasyonunun ABD'de olduğu gibi yüzde 8'i aştığını ancak ECB'nin, martta faiz artışlarına başlayan ABD Merkez Bankası'ndan (Fed) farklı olarak faiz artırmak için gelecek ayı beklediğini aktaran 64 yaşındaki profesör, ECB'nin Fed ve diğer merkez bankalarının gerisinde kalmasının çeşitli nedenleri olduğunu belirterek Euro bölgesinde pandemi sonrası ekonomik toparlanmanın daha yavaş olduğuna dikkat çekti.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin ardından artan enerji ve diğer emtia fiyatları da dahil olmak üzere yaşanan arz şoklarının Euro bölgesi enflasyonunu artırmada talepten daha etkili bir faktör olduğunu belirten Roubini, Euro bölgesindeki ücret artışlarının ve çekirdek enflasyonun ABD'deki oranlara kıyasla daha düşük olduğunu hatırlattı.
‘TÜM MERKEZ BANKALARI İKİLEMDE KALDI'
Büyümeyi düşürüp enflasyonu yükselten arz şoklarının tüm merkez bankalarını ikilemde bıraktığını, bir yandan enflasyon beklentilerinin kontrolden çıkmasını önlemek için para politikasını bir an önce normalleştirmeleri gerektiğini ancak böylesi bir adımın durgunluk ve artan işsizlikle birlikte ekonomide sert iniş riski yarattığını belirten Roubini, “Merkez bankaları büyümeyi ve istihdamı da önemsiyorsa, ki sadece fiyat istikrarını sağlama görevine rağmen ECB bile önemsiyor, para politikasını normalleşmede daha yavaş hareket edebilirler ve enflasyonu beklentilerinden uzaklaştırma riskiyle karşı karşıya kalabilirler” dedi.
Fed ve İngiltere Merkez Bankası'nın (BoE) agresif bir şekilde faizleri artırmasıyla birlikte ABD ve İngiltere'nin şu anda ciddi şekilde bir sert iniş riski altında olduğunu ancak sert iniş riskinin Euro bölgesinde ABD'deki kadar, hatta muhtemelen daha büyük olduğunu öne süren Roubini, pandemi sonrası toparlanmanın daha yavaş olmasının yansı sıra Euro bölgesinin Ukrayna'daki savaşın uzamasından kaynaklı enerji şoklarına karşı daha fazla risk taşıdığını ve Çin'e ihracata olan bağımlılığı göz önüne alındığında Pekin'in sıfır vaka politikasının bu ülkenin büyümesini yavaşlaması karşısında da daha fazla savunmasız olduğunu yazdı.
RESESYON SİNYALLERİ
Dahası, ECB ve Fed'in para politikaları farkından kaynaklı olarak Euro'da yaşanan değer kaybının da enflasyonist olduğunu belirten Roubini, Euro bölgesinin çevre ülkelerinde borçlanma maliyetlerindeki artışın daha fazla olduğuna dikkat çekti.
Almanya imalat sanayi verileri gibi bazı ileriye dönük göstergelerin, ECB faiz artırmaya başlamadan bile bölgenin resesyona girebileceğine işaret ettiğini belirten Roubini, tüm bunların, faiz oranlarını daha erken ve daha hızlı yükseltmek isteyen ECB şahinlerinin yönetim konseyinde üstünlüğü ele geçirmekte olduğu sırada yaşandığını vurguladı.
‘KIYAMET DÖNGÜSÜ YENİDEN
ODAK NOKTASI OLACAK'
Euro bölgesinin zayıf potansiyel büyüme ve istihdam yaratma sıkıntısı çektiğini, sert bir inişin, yalnızca bu sorunları şiddetlendirmekle kalmayıp aynı zamanda borç sürdürülebilirliği veya parçalanma riskiyle ilgili piyasa endişelerini yoğunlaştıracağını yazan Roubini, “Borçlu hükümetler ve bu borcu elinde tutan bankalar arasındaki ‘kıyamet döngüsü', ki bu on yıl önce Euro bölgesi kriziyle birçok kişinin zihnine kazınmış bir özellik, yeniden odak noktası haline gelecektir” öngörüsünde bulundu.
Parçalanma riskiyle başa çıkmak için yeni bir tesis tasarlanacağını söylemenin yapmaktan daha kolay olduğunu, ECB doktrinine göre, bazı hükümet tahvillerinin potansiyel olarak sınırsız şekilde satın alınmasının sadece getiri farklarının artmasının temelsiz piyasa dinamikleri nedeniyle olması halinde kabul edilebilir görüldüğünü ancak kötü şanstan ziyade kötü politikalar itici güç olduğunda ECB'nin tahvil alımlarının koşullara bağlı olduğunu belirten Roubini, ECB'nin Kesin Parasal İşlemler Aracı'nın 2012'de bu şekilde tasarlandığını ancak hiçbir hükümetin siyasi olarak rahatsız edici şartlar içeren bu aracı kullanma talebinde bulunmadığını, yine de herhangi bir aracın yasal düzenlemeyi geçmek için benzer şartlar içermesi gerekeceğini hatırlattı.
EN RİSKLİ ÜLKE İTALYA
İtalya ve diğer ülkelerin tahvil faizlerindeki son artışlarda sadece yatırımcıların yersiz paniklerinden kaynaklanmadığını öne süren ünlü profesör, İtalya'nın düşük potansiyel büyüme oranına, yüksek bütçe açıkları ile pandemi sırasında artan ve potansiyel olarak sürdürülemez kamu borçlarına işaret etti.
Şimdi ECB aşırı gevşek para politikasını değiştirirken borç çevrim maliyetlerinde kalıcı bir artışın gelmekte olduğunu hatırlatan Roubini, İtalya'da bir kıyamet döngüsü riskinin Euro bölgesinin geri kalanından daha yüksek olduğuna öne sürdü.
PARASAL BİRLİK KORUNABİLECEK Mİ?
İtalya'da gelecek yıl yapılacak seçimlerin ardından Euro ve Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan partilerin oluşturduğu bir sağ koalisyonun iktidara gelebileceğini belirten Roubini, ECB'nin İtalyan tahvillerini kurtarmak için tasarladığı yeni aracın, ülkenin yeni liderleri için ve Euro bölgesinin baskı altındaki tüm diğer ülkeleri için kabul edilemez koşullara sahip olabileceği uyarısında bulundu.
Bu haftaki ECB toplantısından önce yönetim kurulu üyesi Isabel Schnabel'in bankanın parçalanma riskiyle başa çıkma istekliliğinin “sınırsız” olduğunu söylediğini, bu çıkışın, eski ECB başkanı Mario Draghi'nin 2012'deki oyunun kurallarını değiştiren “ne olursa olsun” ifadesini hatırlattığını ancak Schnabel'in konu destek sunmaya geldiğinde politika koşulluluğuna duyulan ihtiyacı da ima ettiğini belirten Roubini, “Finansal piyasaların mevcut oynaklığı göz önüne alındığında, kırılgan Euro bölgesi devletlerini destekleyerek ECB'nin para birliğini koruma yeteneğini daha fazla test etmeleri beklenebilir” ifadelerini kullandı.