Lübnanlılar suikaste kurban giden Hariri dönemini mumla arıyor
Lübnanlılar, 1975-1990 yıllarında 150 binden fazla kişinin hayatına mal olan iç savaşın ardından 'ülkeyi yeniden inşa eden siyasetçi' olarak andıkları eski Başbakan Refik el-Hariri'nin öldürüldüğü 16 yıl önceki suikastı, 'çöküşün başladığı an' olarak görüyor.

Oluşturma Tarihi: 2021-02-14 13:03:37

Güncelleme Tarihi: 2021-02-14 13:03:37

Lübnanlılar, 1975-1990 yıllarında 150 binden fazla kişinin hayatına mal olan iç savaşın ardından "ülkeyi yeniden inşa eden siyasetçi" olarak andıkları eski Başbakan Refik el-Hariri'nin öldürüldüğü 16 yıl önceki suikastı, "çöküşün başladığı an" olarak görüyor.

Ülkedeki 15 yıllık iç savaşın sona erdirilmesine ciddi katkılar sunduğu gibi yönetime geldiği 1992'den itibaren savaşın izlerini silmek için yeniden imara öncülük eden, ülkesine insani yardım ve yatırım yapılmasını sağlamanın yanı sıra Lübnantopraklarındaki İsrail ve Suriye işgalinin sonra erdirilmesi için de mücadele eden Hariri, 14 Şubat 2005'te bir ton bomba yüklü araçla suikasta kurban gitti.

Hariri'nin öldürülmesinden sonra yaşanan protestolar zinciri neticesinde Lübnan köklü değişimlere sahne olmuş, bu dönem "Sedir Devrimi" olarak tarihe geçmişti.

Hariri suikastına bakan Birleşmiş Milletlere bağlı Uluslararası Lübnan Özel Mahkemesi, suikastın faili Selim Cemil Ayyaş hakkındaki kararını 11 Aralık 2020'de açıkladı. Mahkeme, Hariri ve beraberindeki 21 kişinin ölümünden gıyaben yargılanan Hizbullah örgütü üyesi Ayyaş'ı 5 kez ömür boyu hapis cezasına çarptırdı.

Suikastın 16. yılında, AA muhabirine konuşan Lübnanlılar, halihazırdaki ekonomik ve siyasi krizler ile diğer bir çok sorunu Hariri'yi kaybettikleri için yaşadıklarını söyledi.

Hariri suikastından sonra Lübnan'da çöküş başladı

Başkent Beyrut'ta yaşayan Ebu Muhammed Mikati, Hariri'nin Lübnanlılar için gurur kaynağı olduğunu belirterek, "Hariri,tüm dünyanın önünde Lübnanhalkının başını dik tuttu. Onun döneminde en onurlu günlerimizi yaşadık." dedi.

Eski Başbakan Hariri'nin insani çalışmalarına dikkati çeken Mikati, "Hariri, çalışmaları dolayısıyla Lübnan'daki tüm mezhepsel grupların sevgisini kazanmıştı. Hariri, insanları eğitti, hastanelerin yanı sıra okullar, havalimanı ve spor kompleksleri inşa etti. Suikasta kurban gitmesinin ardından ülkeyi hiç kimse imar edemedi." diye konuştu.

Çoğu Lübnanlı gibi Refik Hariri ismini andığında duyduğu üzüntü yüzüne yansıyan Mikati, suikasttan sonra Lübnan'ın gerçek anlamda hüzne boğulduğunu ve ülkede çöküşün başladığını ifade etti.

"Lübnan'ı katletmek için onu öldürdüler"

Beyrutlu Hasan Galayni de 16 yıl önce bugün düzenlenen bombalı saldırıda yaşamını yitiren Hariri'nin Lübnan için çok değerli bir siyasetçi olduğunu şu sözlerle dillendirdi:

"Şehit Refik Hariri'yi her gün rahmetle anıyoruz. Onun döneminde mezhepçilik yoktu, ihtiyaç sahibi herkes ona gidiyordu. O, yoksullar için babaydı, herkesin babasıydı ve ondan başkası bu vasfı hak edemez. Hariri'nin döneminde varlık ve refah içinde bir hayat yaşadık. Lübnan'ı katletmek için onu öldürdüler."

"Bugünlerde aramızda olsaydı durumumuz farklı olurdu"

Lübnanlı Zuheyr Numani de Hariri suikastıyla doğrudan ülkenin hedef alındığını söyledi.

Numani, Hariri suikastı öncesi ve sonrası Lübnan'ın durumunu şu ifadelerle anlattı:

"Lübnan, Refik Hariri döneminde turizmin cazibe merkezlerinden biriydi ve güçlü bir ekonomisi vardı. Bugün ise insanlar açlıkla mücadele ediyor. Lübnan hala Hariri'yi arıyor. Hariri bize varlıklı ve onurlu bir hayat getirmişti. Kendisi bugünlerde aramızda olmuş olsaydı durumumuz farklı olurdu."

Hariri suikastının, Lübnan'daki Sünni kesime çok pahalıya mal olduğuna dikkati çeken Numani, "Refik Hariri'ye Allah rahmet eylesin, onu öldürenler ise Allah'ın rahmetinden uzak olsun." diye konuştu.

"Refik Hariri" deyince gözyaşlarını tutamadı

Uzun yıllar geçmesine rağmen hala eski Başbakan Refik Hariri'yi andığında gözyaşlarını tutamayan Beyrutlu Samir Selam ise "Demir yumruklu bir insandı, kendisinden sonra her şey tümüyle değişti." ifadelerini kullandı.

Selam, Hariri'nin Lübnan'da ve insanların gönlünde bıraktığı büyük boşluğun doldurulamayacağını söyledi.

Lübnanlı Eymen eş-Şami de başta ekonomi olmak üzere ülkede yaşanan krizlerde Refik Hariri'yi çokça aradıklarını vurguladı.

Lübnan'ı içinde bulunduğu krizlerden kurtaracak kimsenin olmadığını savunan Şami, Refik Hariri'nin siyasi zeka ve başarısına ilişkin ise "Lübnan, onun zekasıyla gururluydu. Hariri hepimizin kaybıdır, kendisi gittikten sonra bu duruma düşmüş olduk." dedi.

Lübnanlı Mustafa Akkavi ise "Refik Hariri, Lübnan için fedakarlık yapan bir insandı, bugünkü yöneticiler ise Lübnan'ı kurban ediyorlar." diye konuştu.

Refik Hariri kimdir?

Lübnan'ın güneyinde Sünni nüfusun yoğun yaşadığı Sayda şehrinde fakir bir ailenin çocuğu olarak 1 Kasım 1944'te dünyaya gelen Refik Hariri, Iraklı Neda Bustani ile evlendikten bir yıl sonra 1966'da Beyrut Arap Üniversitesi İşletme Bölümünden mezun oldu.

Hariri, kendisinin ölümünden sonra siyasete giren oğlu Saad'ın yanı sıra 3 çocuğunun annesi Bustani'yle boşandıktan sonra 1976'da Filistin asıllı Ürdün vatandaşı Nazik Avde ile evlendi.

Üniversite eğitiminin ardından Suudi Arabistan'da bir müddet öğretmenlik yapan ve 1969'da ticarete atılan Hariri, Suudi Arabistan'da kurduğu "Suudi Oger" şirketi üzerinden yaptığı işlerle bir servet elde etti ve 1978'de Suudi Arabistan vatandaşı oldu.

Hariri, Suudi Arabistan'da kazandığı servetinin bir bölümünü iç savaşın (1975-1990) henüz başladığı Lübnan'da eğitimle ilgili projelere ayırarak Hariri Vakfını kurdu. Bu süreçte gerçekleştirdiği siyasi temaslar, iç savaşın kurbanlarına yönelik yardım faaliyetleri ve iş sahasındaki başarılarıyla elde ettiği serveti Hariri'ye uluslararası şöhret kazandırdı.

Lübnan'daki iç savaşı sona erdiren ve Suudi Arabistan himayesinde düzenlenen Taif Anlaşması'na da katkı sunan Hariri, 1992 yılında 48 yaşındayken Başbakan oldu.

"Öncelikle ülkemize olan güveni geri getirmeliyiz." ifadesini sık sık dile getiren Hariri, Suriye rejimi ve müttefiklerinin baskıları sonucu 1998'de başbakanlık görevinden istifa etti.

Ülke ekonomisinin kötüye gittiği iki yıllık aradan sonra 2000 yılında yapılan genel seçimlerden güçlenerek çıkıp yeniden başbakanlık koltuğuna oturan Hariri, Kasım 2004'te ikinci kez başbakanlıktan istifa etti.

Suikasta kurban gittiğinde halen başbakanlık koltuğunda oturan ve Mayıs 2005'te yapılacak seçimlere hazırlanan Hariri, seçim söylemini de "Suriye güçlerinin Lübnan'ı terk etmesi" üzerine kurmuştu.