Tüm hükümet ve devlet başkanları gibi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da öncelikle bir türlü üstesinden gelemediği yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının yol açtığı sorunlarla boğuşuyor. İlkbaharda sekiz haftalık sıkı bir eve kapanma dönemiyle Macron, sağlık kurumlarının yoğunluktan elini uzatamadığı bağımlı yaşlıların kaldığı bakım evlerinde (EHPAD) 10 bin civarındaki yüksek ölü sayısına karşın, salgını kontrol altına almayı başarmıştı. Hem de bunu ilk başta aklından geçirdiği, ama negatif ayrımcılık niteliği ve anayasaya aykırılığı tartışılan 70 yaş üstündeki vatandaşlarına kısıtlayıcı ilave önlemler almadan yapmıştı. Gerçi Macron'un bu demokratik tutumunu, 70 yaş üstündeki seçmeni 2022 cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi karşısına almaktan kaçınmasına bağlayanlar da oldu ama yaz aylarına girerken Fransa'nın salgınla mücadeleyi kazanmakta olduğunu söylemek bile mümkündü.
Ne var ki yaz rehaveti kuzey yarımküredeki tüm ülkeleri olduğu gibi, Fransa'yı da olumsuz yönde etkilemiş ve artan vaka sayıları Noel tatilini tehdit etmeye başlamıştı. Macron salgını yıl sonundan önce bitirmek için beş haftalık ikinci eve kapanma dönemini başlatmış ama 10 binin, hatta beş binin altına düşen günlük vaka sayısı, virüsün mutasyon geçirmiş varyantlarının da etkisiyle yeniden tırmanışa geçmişti. Avrupa Birliği (AB) genelinde 27 Aralık'ta başlayan aşılama kampanyasına güvenen Macron'un bu konuda da beklediği olmadı. Ülkenin lojistik altyapısının gerektiği kadar hızlı bir aşılamaya elverişli olmadığı kısa sürede fark edildi. Üstüne tüm AB genelinde olduğu gibi, Pfizer/BioNTech ve Moderna aşılarının tedarikinde karşılaşılan sorunlar eklendi. Her ne kadar Macron yakın gelecekte Astra Zeneca ve Sputnik V aşılarının tedarikine bel bağlasa da, 20 binin üzerinde çıkmaya devam eden günlük vaka sayıları, bir süredir üçüncü eve kapanma dönemini gündeme getiriyor. Harris Interactive araştırma şirketi tarafından 29 Ocak'ta yayımlanan, LCI televizyonu için yapılan ankete göre, halkının yüzde 64'ü de böyle bir genel kısıtlamaya olumlu bakıyor. Ama Macron salgının yol açtığı, kendisine halk nezdinde destek kaybettiren ekonomik ve sosyal sorunları çözmeyi önceliyor ve her gün 18:00 ve 06:00 saatleri arasında uygulanan sokak kısıtlamasıyla ve yurtdışına çıkış yasağıyla yetiniyor. Fransızlar açısından bu tercihin ne kadar doğru olduğu ise kuşkulu. Odaxa-Backbone danışma şirketinin Le Figaro ve France Info için yaptığı 4 Şubat'ta yayımlanan bir ankete göre, halkın yüzde 60'ı Macron'un salgınla mücadelesini başarısız buluyor.
- Ekonomik ve sosyal sorunlar
Fransız ekonomisi, pek çok ülkede olduğu gibi, 2020 yılında salgınla mücadele önlemleri nedeniyle küçüldü. Ulusal İstatistik ve Ekonomik Çalışmalar Enstitüsü'nün (INSEE) 29 Ocak'ta yayımladığı tahmini verilere göre gayrisafi yurtiçi hasıladaki küçülme yüzde 8,3 oranına ulaştı. Bu oran, Enstitü'nün ilk tahminine göre, göreli bir iyileşmeye işaret ediyor olsa da, Fransa'da 1945'ten bu yana kayda geçen rekor düzeyde bir küçülme. Hükümetin salgını kontrol etmek için aldığı önlemler kaçınılmaz olarak hane halkının tüketiminde yüzde 7,1 oranında azalmaya, yatırımlarda yüzde 9,8, ihracatta yüzde 16,7, ithalatta da yüzde 11,6 oranında gerilemeye yol açmış durumda.
Salgınla mücadele, devletin aldığı sosyal önlemlere karşın, işsizlik oranını metropolde rekor düzeyde (yüzde 8,1) artırmış durumda. İflasın eşiğine gelen restoran, kafe/bar ve turizm sektörü ve yaşamsal önemi bulunmayan ürünlerin ticaretini yapan küçük esnaf, salgın önlemleri nedeniyle dükkanlarını açamadığı için büyük gelir kaybına uğramış durumda. Ama buna karşılık İsviçre bankalarından UBS'nin daha üç ay önce yayınladığı bir rapor, dünyada olduğu gibi Fransa'da da 2020 yılında zenginlerin gelirlerinde önemli oranda artış meydana geldiğini gösteriyor. Nitekim Bloomberg Billionnaires Index'e göre, dünyanın en büyük 4. servetinin sahibi Bernard Arnault başta olmak üzere, 16 Fransız zenginin serveti 2020 yıl sonu itibariyle 50 milyar avro artarak toplamda 318 milyar avroyu aşmış durumda.
Servet üzerinden alınan vergiyi (ISF) “sermaye yurt dışına kaçmasın” diye yumuşattığı için Sarı Yelekliler (GJ) tarafından “zenginlerin cumhurbaşkanı” olarak adlandırılan Macron, her ne kadar orta sınıfın güçlendirilmesi ve yoksullukla mücadele yolunda bazı adımlar attıysa da, salgınla mücadelenin bu yöndeki çabalarını kösteklediğini kabul etmek gerekir. Macron ayrıca (Sarı Yelekliler tarafından sokaklarda protesto edilmiş olan) başta emeklilik sistemi olmak üzere taahhüt ettiği reformları hâlâ gerçekleştiremediği için de kamuoyu önünde sıkışmış durumda.
- Halkın yarısı Sahel operasyonlarına karşı
Macron salgının yol açtığı bu sorunları, içeride ve dışarıda 11 Eylül'den sonra düşman ilan edilmiş olan “İslamcı” terörle mücadele bahanesiyle aşmaya çalışıyor. Çok tartışılan ve aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa Hareketin (LFI) lideri ve cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Melenchon'un Müslümanları hedef aldığı gerekçesiyle şiddetle karşı çıktığı, yeni adıyla “Cumhuriyet ilkelerine saygıyı güçlendiren” yasa tasarısı, bu yönde içeride attığı önemli bir adım. Macron dışarıda ise önceki dönemde (2013) Fransa'nın başta Mali olmak üzere Sahel'de yer alan eski sömürgelerine (Moritanya, Nijer, Burkino Faso, Çad) “Cihatçı terörle” mücadelelerinde yardımcı olmak bahanesiyle başlattığı askeri operasyonları (Serval/ Barkhane) asker sayısını da artırarak sürdürüyor. Bu bağlamda, başlangıçta 3 bin askerden oluşan asker sayısı 2018'de 4 bin 500'e, geçen yıl ise 5 bin 100'e çıkarılmıştı.
Başlangıçta operasyona halkın yüzde 73'ü destek verirken, bu desteğin zaman içinde azaldığı gözleniyor. Le Point'da11 Ocak'ta yayımlanan bir ankete göre ise Fransızların yüzde 51'i ilk kez bölgedeki operasyonlara karşı çıkıyor. 20 Ocak'ta Bamako'da da halkın Barkhane operasyonuna karşı yoğun gösteriler yaptığı dikkate alındığında, Macron'un 2022 yolunda her taraftan köşeye sıkışmakta olduğu görülüyor.
- Le Pen ve Macron kafa kafaya
L'Opinion gazetesi bir süre önce Harris Interactive'in yaptığı 2022'ye yönelik bir anketi yayımlamıştı. [1] Buna göre, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda Birlik Partisi (RN) lideri Marine Le Pen yüzde 26-27 oranla ilk sırayı alıyor, Macron yüzde 23-24 ile ikinci sırada kalıyor. Onları ılımlı sağ cepheden Xavier Bertrand (16) ve Valérie Pécresse (14) izliyor. Anket, başını Melenchon'un çektiği sol cephenin ise dağınık şekilde (kendi adaylarıyla) ilk tura katılacağı varsayımına dayanıyor.
Marine Le Pen 2017 seçimleri öncesinde yapılan anketlerde de Cumhurbaşkanı François Hollande'ı ilk turda geçiyordu. Ama Hollande halk desteği çok düşük olduğu için aday olamamış, Le Pen 2. turda karşısına çıkan Macron'a ise farklı yenilmişti. Harris Interactive'in yayımlanmayan ama 27 Ocak'ta medyaya sızdırılan ikinci tur anketi, Le Pen (yüzde 48) ile Macron'un (yüzde 52) artık kafa kafaya geldiklerine, yanılma payı dikkate alındığında RN başkanının da pekâlâ cumhurbaşkanı seçilebileceğine işaret ediyor. Söz konusu anket Le Pen'e ılımlı sağ (LR) seçmenin yarısının oy vereceği, sol seçmenin ise çoğunlukla sandığa gitmeyeceği varsayımına dayanıyor. Bayan Le Pen, karşısına yine Macron çıkarsa, seçimin ABD'deki gibi ulus devletçilerle küreselciler arasında geçeceğine inanıyor ve bu anketin inancını artırdığına da kuşku yok.
Ama ne var ki asıl bilinmeyen Macron'un yeniden aday olup olmayacağı, aday olursa ikinci tura kalıp kalamayacağı. Seçimlere 15 ay kala Macron'un başını ağrıtan birçok sorun var. Hollande gibi çekilmek zorunda kalır mı bilmek mümkün değil. Ama bugüne kadar Bayan Le Pen'in politikalarını (Sarkozy'nin yaptığı gibi) kendisine uyarlayarak hayata geçirmekte olduğu dikkate alınırsa, Macron'un RN karşıtı seçmenin çoğunluğunu nasıl bir kez daha ikna edeceği büyük bir soru işareti olarak önünde duruyor.
[“Agur, ETA artık yok” (Aralık 2018), “Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli” (2006) ve “Euskal Herria: İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği” (1999) kitaplarının yazarı olan Akın Özçer emekli Dışişleri mensubudur]
[1] https://harris-interactive.fr/opinion_polls/intentions-de-vote-pour-lelection-presidentielle-de-2022/