Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u kürsülerde hatip edasına bürünmeye zorlayan, hayalini kurduğu "karizmatik liderlik" için yaptığı hamleler ve strateji Lübnan siyasetinde boşa çıktı. Beyrut limanında 4 Ağustos'ta yaşanan patlamanın akabinde kente gelerek şehri yeniden inşa edeceği mesajlarını veren Macron, 1 Eylül'de ülkenin 100'üncü kuruluş yıldönümü münasebetiyle Lübnan'ı ikinci kez ziyaret ederek kendince ülkeyi uzun zamandır devam eden siyasi kriz nedeniyle yaşanan ekonomik çıkmazdan kurtaracak reçeteyi sunuyordu. Uçağından iner inmez "gökten gelen kurtarıcı" edasıyla Lübnanlı yetkililerle görüşen Macron, burada izlenecek yol haritasını bir bir sıralıyor, teknokrat kabine öneriyor ve başarılması durumunda Lübnan siyasetinin 15 günde rayına oturtulabileceğine inanıyordu. Beyrut ziyaretini Lübnanlı siyasilere vaat ve yaptırım tehditleriyle sonlandıran Macron, büyük patlamanın ardından istifa eden hükümetin yerine yenisini kurmakla görevlendirilen Mustafa Edib'in hükümetinin, 15 gün içinde kurularak reformları hayata geçirmesi halinde, ekim ayında Lübnan'a destek için toplanacak uluslararası konferansa ev sahipliği yapma sözünü veriyordu.
Macron'un girişimi çıkmazda
Lübnan'daki iç çekişmelerden faydalanarak bölgede Fransa'ya yer açmaya çalışan Macron'un Orta Doğu'nun yıllardır çözülemeyen bir denklemi olan Lübnan siyasetini kısa sürede dizayn edebileceği rüyası, Edib hükümetinin 3 haftalık çalışmalarının sonuçsuz kalmasıyla son buldu. Böylece Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un ekonomik kriz ve Beyrut limanındaki patlamayla sarsılan Lübnan'daki siyasi gruplara teknokratlar hükümetini dayatma yönünde başlattığı girişim çıkmaza girdi. Zaten uzmanlar bir uzlaşma sağlansa da Elysee Sarayı'nın tanımladığı "görev hükümetinin" daha kurulmadan başarısız olacağını söylüyorlardı. Çünkü bir Macron'un "teknokrat kabine" ısrarına rağmen, ülke siyasetinde epey etkili olan Şii grupların ve dolayısıyla Hizbullah'ın ısrarla dayattıkları bütçe bakanlığı koltuğunu almaları durumunda Fransa'nın etkisinin kırıldığı izlenimi doğacağından, Fransa buna yanaşmayacaktı. Nihayetinde diğer tarafların da kendilerine yakın isimlerin kabinede yer alması çabaları yeni hükümetin kurulma girişimlerini sonuçsuz bıraktı. Böylece Macron'un ülkedeki dengeyi hesap etmeden, "tereyağından kıl çeker gibi" uygulamaya koyduğunu sandığı girişimi ve üstünkörü yol haritası boşa çıktı. Gelişmeler böyle olunca, Macron'un Fransa'nın eski sömürgelerini siyasi olarak yeniden Fransa hakimiyetine almaya çabaladığı "karizmatik liderlik" sevdası da suya düştü.
Macron Lübnanlı siyasetçileri "ihanetle" suçladı
Macron'un "partili olmayan" hükümet önerisi Lübnan'daki siyasi dengelere takılınca, Fransa Cumhurbaşkanı hükümetin kurulmamasına ilişkin "Lübnanlı siyasi güçler, açık şekilde taahhüdü yerine getirmek istemedi, bu taahhüde ihanet etmeye karar verdiler" diyerek suçlamada bulundu.
Edib hükümetinin kısa sürede istifa etmesinin öncelikli sebeplerinden sayılan Hizbullah'ın bütçe bakanlığı ısrarı nedeniyle, Macron gizlice masada görüştüğü Hizbullah'ı hedef aldı: "Hizbullah aynı anda İsrail'e karşı savaşan bir ordu, Suriye'deki sivilleri hedef alan bir milis ve Lübnan'da saygın bir parti olamaz" ifadelerini kullanan Macron, Lübnanlı siyasilerin hükümeti kurma konusunda "son şansı" olduğunu ve 1 Eylül'de oluşturulan yol haritasının geçerliliğini koruduğunu ileri sürdü.
Macron Lübnan'da hükümetin kurulması için en etkili yöntemin siyasiler üstünde baskı kurmak olduğunu savundu. Lübnan girişimindeki başarısızlık Fransa'da Macron'a yönelik olumsuz algıları daha da artırabilir ve bu durum 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanan Macron'u daha da zayıflatabilir.
Fransa'nın genişleme çabaları
Doğu Akdeniz ile herhangi bir deniz sınırı bulunmamasına rağmen, Suriye ve özellikle Lübnan gibi geçmişte koloni rejimleri kurduğu ülkelerdeki etkisini tekrar canlandırmayı amaçlayan Fransa yönetimi Türkiye gibi bölgesel aktörlerin ve Rusya ve ABD gibi küresel aktörlerin artan etkisini kırmak istiyor. Macron'un son dönemde bu hedefe yönelik olarak başlattığı yoğun diplomasi trafiğinin asıl amacının, bölgedeki asıl aktörleri devre dışı bırakarak Fransa'nın bölgede bozulan imajını düzeltmek ve hakimiyetini artırmak olduğu görülüyor.
Fransa'da aşırı sağın yükselişinin ve sarı yeleklilerin potansiyel etkinliğinin yanı sıra, başta yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) mücadele sürecindeki yetersizlikler, Macron Fransası'nı Orta Doğu ve Akdeniz bölgesinde etkili olmaya itiyor. Fakat Avrupa liderliğine soyunan Macron'un Yunanistan, Lübnan, Mısır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Libya nezdinde yürüttüğü Türkiye'yi bölgede yalnız bırakma çabası, başta Almanya ve birçok Avrupa ülkesinden beklediği tepkiyi alamaması nedeniyle boşa çıktığı gibi, Macron'un Lübnan'daki girişimi de başarısız oldu.