TIMETURK | ÇEVİRİ
Abdülfettah es-Sisi, dramatik bir ortamda yeni bir slogandan bahsetti. Bu sloganla halka “Devlet çökmek üzere” hissi vermek istiyordu. Felsefe doktorumuz, fobi cümlesinin korkunun aşırı ve abartılı ifadesi olduğunu bilmiyor. Bu korku bazı zamanlarda nedensiz oluşabilmekte…
Sisi, bu korkudan bahsederek bu korkunun oluşturulmasını istiyor ve bilerek ya da bilmeyerek bu korkuyu yayacağını söylüyor. O, devletin çöküşü üzerine kurduğu bir fobiden bahsediyor. Sözü, özellikle iki önemli noktaya getiriyor; birincisi, medya organlarını harekete geçirmek ve medyadaki yalan makinasını çalıştırmak. Böylelikle, kurduğu istihbarat ve askeri rejimin gerçekleştirdiği her insan hakları ihlali ve işlediği suçun medyanın yaydığı bu korkuyla üstünü örtmek istiyor. İkincisi, Mısır tarihine işaret ediyor ve bunu yaparken, 25 Ocak 2011'deki Mısır devrimi ve devrimden ilham alan diğer Arap devrimlerinden hiç bahsetmiyor. Zira kendisi, söz konusu devrimlere karşı yapılan karşı devrimlerin bir parçasıdır. Bunu yapmak suretiyle, devrimleri manipüle ederek birer komplo olarak nitelemek istiyor. Bununla, devrimleri pazarlamak istediği devletin çöküşü fobisinin nedeni olarak tanıtmak ve devrimin devlet müesseselerini çökerterek kaosa neden olduğunu anlatmayı amaçlıyor.
ASIL DEVRİMLERİ KUŞATMA ALTINA ALIYOR
Öte yandan, 3 Temmuz darbesini, Ordunun öncülük ettiği tek ve son devrim olarak göstermek, işleri bu yöntemle eskisi gibi yoluna koymak amacında... Kendisinin de rejimini üzerine inşa ettiği asıl devrimlere karşı düzenlenen karşı devrimlerden hiç bahsetmemekle birlikte, asıl devrimleri kuşatma altına alarak bu devrimlerin müsebbiplerine baskı uygulamayı tek alternatif olarak görüyor.
Böylelikle, oluşturduğu korku stratejisiyle halkı korkuya esir etmek için ardı ardına hamleler yapıyor. Bu stratejiyle, kendisine karşı yapılacak her itirazı boğmayı ve itirazları suç olarak göstermek suretiyle bütün karşı çıkışları kesin olarak önlemeyi amaçlıyor. “La” (Hayır) cümlesi, başlı başına bir suç oldu, bu cümle devletin çözülmesine ve yıkılmasına sebep olan bir cümle olarak mahkûm edilmiş durumda.
Sisi, “Devletin yıkılması üzerine kurulan korku” kavramını, medya üzerinden bu şekilde pazarlıyor. Cemal Abdünnasır'ın kendisini destekleyen bir medyaya sahip olduğu için şanslı olduğunu dile getirerek, tek adamın tek sesli medyasını övüyor. Kendisi de böyle bir medya oluşturma istediği yönünde konuşmalar yapıyor. Medya, hiçbir haberi yalanlamıyor ama tam bir alarm halinde. Herkes, devlet başkanının medyaya verdiği bu görevi ve devletin korunması stratejisinden bahsediyor. Medya organları, devletin sağlamlaştırılmasını öngören projeler oluşturup programlar düzenliyor. Bu anlamda, devletin hedef tahtasına konulduğu ve devlete karşı savaş başlatıldığı haberlerini doğrulamakta devlet için hiçbir sakınca bulunmuyor.
“MISIR, SURİYE'DEN İYİ DURUMDA”
Komplo teorisine dayanan korkutma ve fobi ile Sisi, devletin çöküşü üzerine bir korku kurduğunu bilerek -belki de bilmeyerek- medyadaki yandaşlarıyla birlikte, “Mısır'ın durumu Suriye, Irak ve Yemen'den iyi” fikrini pazarlayarak, devleti korumak için herkesin hali hazırdaki istibdât rejimine rıza göstermesini istiyor. Bazı akademisyen, entelektüel ve mütefekkirlerin onun bu argümanlarını desteklemesi ise oldukça üzücü. Bu kişiler, gerçekte kendilerini seçkin sanan değerini düşürmüş aydınlardır. Bu kişiler, muhalif olan herkesin karşısına geçerek, bunlar devleti çökertmek istiyor, devlete sahip çıkın diye bağıran kişilerdir.
‘DEVLET'TEN ANLADIKLARI ÇETE!
Devlet çökertme fikri medya tarafından atılan bir iftira ve yalandır. Bütün bunları yaparken devletin hakikati ve cevherinden gafil olduklarını ve adil bir devletin manasını bilmediklerini ortaya koyuyorlar. Bize, içinde bulunduğumuz hale rıza göstermeyi dayatıyorlar. Halimiz ne kadar kötü olsa da devletin çökmemesi için halimize rıza göstermemizi salık veriyorlar. Fakat onların anlayışlarına göre devlet idareye çöken bir çete, çıkarlar, ifsâd olmuş müesseseler ve ıslah ettiğini iddia eden bir istibdât şebekesinin siyasetlerinden ibarettir. Nasıl oluyor da yalandan ıslahatlardan söz edebiliyorlar? Herkes onların ifsâdçılar olduğunu biliyor. Bunlar, fesadları ve diktatörlükleri devam etsin diye ıslahatları engelleyen bir güruhturlar.
Devletin çökertilmesi üzerine kurulan korkuyu yayma görevinin, devlet tarafından söz konusu kişilere sadece insanları devletin çöküşüyle korkutmak için verilmediği ortada, onlar bu korkuyu yaymakla ifsâdlarını, hesap vermeksizin işledikleri cinayetleri ve azgınlıklarını örtmeyi ve insanların kalbine korkuyu yerleştirmeyi amaçlıyorlar. Kısa bir süre sonra Rabia katliamını anacağız. Lakin, askeri rejimin provokasyonları ve katliamları anmanın önüne şimdiden geçti. Rejim, insanların kalbinde, sadece korkak insanlar üreten bir korku imparatorluğu kurmak istiyor. Üzücü olan ise bunu başarıyor olması. Sisi, bir bakıyorsunuz insanlara “Siz kimsiniz?” diye parmak sallıyor, bir bakıyorsunuz “Yeni bir devrime izin vermeyeceğiz” diye höykürüyor. Bir de bakıyorsunuz, kendi başarısızlığını ve acizliğini örtmek için “şer ekseninden” bahsediyor.
DEVLETİ ASIL ÇÖKERTEN SENSİN!
Bu saiklerle kurduğu baskıcı ve darbeci yapısını korumayı hedefleyen Sisi, bu sayede idamlar, adam kaçırma ve suikastler gibi eylemlerini aklamayı düşünüyor. Bütün bu uygulamalardan sonra da; “başarılı devlet kimdir”, “başarısız devlet kimdir” diye ders vermeyi de ihmal etmiyor. Başarısız devletten bahsederken, “Bu devlet, devlet benzeri bir yapıdır. Halkı da fakirdir” deyiveriyor. Kendi devletini tanımlar gibi.
Soruyoruz; devleti başarısız bir oluşuma çeviren kimdir? Başarısız devlet, ya cebine düşkün vergi koymakta sanat seviyesine ulaşmış, öte yandan insanları fakirliğe mahkûm eden devlettir, ya da halkını fakirliğe mahkum ederken koltuğunun etrafındaki yalakalara ve iftiracılara bol keseden dağıtan devlettir. Başarısız devlet, toplumsal adaleti sağlayacak hiçbir siyaset üretemeyen devlettir. Başarısız devlet, polis devletine dönüştürülmüş, halkı korkuya mahkûm eden devlettir. (…)
Devletin çökmesi üzerine kurduğun korkuyla, insanlara korku üslubunu yaymakla devleti asıl çökertenin sen olduğunu anlayamıyor musun? Devleti ifsâd ve çökerten sensin. Devletin müesseselerine ne yaptın biliyor musun? Devlet müesseselerini varlık sebebiyle çelişkiye düşürdün, devlet müesseselerini güvenlik şubelerine ve korku yayan merkezlere dönüştürdün. Yargı, adalet ve insafın sembolü olmaktan çıktı senin adına savaşan birliklere dönüştü. Parlamento ise halkın çıkarları adına senin çıkarlarını koruyan bir kurum oldu. Devletin çökertilmesi üzerine kurulu korkudan bahseden sen, asıl devleti çökerten sensin.
Prof. Dr. Seyfüddin Abdülfettah (*)
Eski Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi olan Prof. Dr. Seyfüddin Abdülfettah, bu yazısını Londra merkezli Al-Araby Al-Jadeed gazetesi için kaleme aldı. Ara başlıklar TIMETURK tarafından eklendi.
Tercüme: İsmail Çoktan