Mısır'da geçen sene olduğu gibi bu sene de Eylül ayında Mısır yönetimine karşı eylemler düzenlendi. Sürgünde yaşayan Mısırlı muhalif işadamı Muhammed Ali'nin çağrısı sonucu 19 Eylül'de başlayan eylemler, "Öfke Cuması" ve "Zafer Cuması" sloganlarıyla bazı köylerde ve kenar mahallelerde devam etti.
"Eylül Kalkışması" olarak isimlendirilen eylemlerde, Mısır'ı 30 yıl yöneten eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in devrildiği 25 Ocak Devrimi'ni hatırlatırcasına, 25 Eylül'ün "Öfke Cuması" olarak isimlendirilmesi dikkat çekiyor. Yönetimin beklediğinden daha fazla insanın sokaklara çıktığı ülkede, başkent Kahire'deki Tahrir ve Ramses meydanları gibi simgesel özelliği olan alanlara kimse gitmeye cesaret edemedi. Giza, Dumyat, Mansura, Minye, Asvan ve Luksor gibi kentlerde sokaklara inen eylemcilere polisin müdahale ettiği, bazı eylemcilerin gözaltına alındığı gözlendi. Muhammed Ali Twitter hesabından paylaştığı mesajda, Giza'ya bağlı El-Iyad'da polisin müdahalesi sonucu 3 kişinin öldüğünü ifade etti. Londra'dan yayın yapan muhalefete ait televizyon kanalı Vatan, güvenlik güçlerinin müdahalesi sonucu Sami Vefdi Seyid Beşir, Rıza Muhammed Hamid Ebu İmam ve Muhammed Nasır Hamdi İsmail isimli üç kişinin yaşamını yitirdiğini duyurdu.
2 Ekim Cuma günü ise "Zafer Cuması" olarak isimlendirildi ve eylemlerin yine kenar mahalleler ve köylerde devam ettiği görüldü. Öte yandan, 6 Ekim 1973 tarihinde yapılan Yom Kippur Savaşı sonucu Sina yarımadasının İsrail işgalinden kurtarılmasının yıldönümü nedeniyle, Mısır yönetimi yanlıları da destek gösterileri yapmaya başladı. Çünkü bazı gözlemciler, yönetim karşıtları eylemleri eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat döneminde yapılan "Ekmek Ayaklanması"na benzetiyor. Sedat'ın ekmeğe yüzde 50, şekere yüzde 25 ve çaya yüzde 35 olmak üzere, 25 ayrı gıda maddesine zam yapmasına tepki olarak 18-19 Ocak 1977 tarihinde halk ayaklanmıştı. Mısırlı gözlemciler ve uzmanlar, gösterilerin Mübarek'in devrildiği Arap Baharı eylemlerinden farklı olduğunu söylüyorlar.
Anadolu Ajansı muhabirine konuşan, Mısır dışında yaşayan muhalif gazeteci Sabır Meşhur eylemlerin ekonomi kaynaklı olduğunu, Mısır'da yönetimin birçok alanda özel sektörü kenara iterek ekonomide tekel haline geldiğini kaydediyor. Sisi yönetiminin 2017 yılından sonra yapılan yasa dışı bütün binaların yıkılacağı yönünde bir karar çıkardığını anlatan Meşhur, 2008-2017 yılları arasında yapılan yasa dışı yapıların sahiplerine ise ceza kesildiğini ifade ediyor. "Köylerde geniş aile anlayışı daha çok yaygın olduğundan polis bulunmuyor" diyen Meşhur, kentlerin kenar mahallelerindeki polislerin ise şehir merkezlerine çağrıldığını, bu nedenle eylemlerin köyler ve kenar mahallelerde yapıldığına dikkati çekiyor. İspanya'da yaşayan Muhammed Ali'nin gösterilerin başlamasında önemli bir etkisinin olduğunu ifade eden Meşhur, "Çünkü Mısır'da muhalif lider sıkıntısı yaşanıyor; liderler ya Mısır dışına kaçtı ya da içeride hapse atıldı. Ali Mısır içinden ve dışından bir şekilde destekleniyor" değerlendirmesinde bulunuyor. Eylemler ülkenin bütün bölgelerine yayıldı
Bu defaki eylemlerin 2011 yılındaki 25 Ocak eylemlerinden farklı olduğunun altını çizen Mısırlı gazeteci Saliha Allam, Anadolu Ajansı muhabirine son dönemdeki eylemleri organize eden bir lider kadronun olmadığını, gösterilerin siyasi bir hedefinin bulunmadığını ve insanların hayat pahalılığına bir tepki olarak sokağa çıktığını dile getirdi. Allam eylemlerin ilk önce kenar mahallelerde başladığını, ancak kısa sürede ülkenin güneyindeki Asvan, Asyut, Suhac, Minye ve Kahire'nin hemen güneyindeki Feyyum kentine kadar uzandığını, oradan da ülkenin kuzey şehirlerine çok hızlı bir şekilde yayıldığını anlatıyor.
"Bu defa sokağa çıkanlar hükümetin ekonomi politikaları sonucu artan hayat pahalılığını protesto ediyor" diyen Allam, fakir bölgelere gereken hizmetlerin verilmediği gibi, son dönemde insanların evlerinin farklı gerekçelerle başlarına yıkılmaya başladığını kaydediyor. Yönetimin çarpık yapılaşma sorununun çözümünü, çıkarılan yasanın arkasına sığınarak, güç kullanarak yıkma yönteminde aradığını hatırlatan Allam, sorunun çözümüne insanî şekilde yaklaşılmadığını söylüyor. Allam "Camilerin dahi ruhsatsız olduğu gerekçesiyle yıkılmasına karşın, yıllardan beri ruhsatsız olan kiliseler yasal hale getirildi ve bazı Hıristiyan din adamları bu durumu sosyal medya üzerinden paylaştı. Haliyle bu paylaşımlar halkı daha fazla galeyana getirdi" ifadelerini kullanıyor.
Mısır içindeki ve dışındaki muhalefet, eylemleri bütün gücüyle desteklerken, tabii ki Sisi yanlıları da yönetime destek gösterileri düzenliyor. Fakat eylemlere muhalefet kastıyla katılan insanların muhalif partiler veya teşkilatlar gibi siyasi bir hedefinin bulunmadığı, "sadece daha iyi bir ekonomik hayat için sokağa çıktıkları" söyleniyor.
Mısır sokağında gösteriler konusunda bir fikir birliği gözlenmiyor. Bir grup insan Arap Baharı sonucunda ülkede yaşanan anarşi ve otorite boşluğunun tekrar yaşanmaması için eylemlerin yapılmaması gerektiğini düşünürken, diğer bir grup ise hükümetin halkın taleplerini başka türlü dikkate almayacağına inanıyor.
Yönetime yakın medya ve gruplar eylemlere katılımın çok az olduğunu ve hatta eylemlerle ilgili sosyal medya ve muhalif kanallara yansıyan görüntülerin eski olduğunu söylese de, yönetimin yoğun güvenlik önlemleri alması "eylemlerin yönetimi endişelendirdiği" şeklinde yorumlanıyor.