Mısır'da öldürüldüğü ortaya çıkan akademisyen Giulio Regeni kimdi, neden öldürüldü?
Geçtiğimiz gün İtalyan gazeteci-yazar Corrado Augias, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi'ye Fransız 'Legion d'Honneur' onur nişanı vermesini eleştirerek, daha önce şahsına verilen nişanı iade etmişti. İtalyan gazetecinin söz konusu ödülü iade gerekçesi olarak dikkat çektiği isim ise, Sisi yönetimindeki Mısır’da öldürüldüğü ortaya çıkan İtalyan vatandaşı akademisyen Giulio Regeni olmuştu.Peki, kimdi Regeni?Gazeteci Mehmet A. Kancı, öldürülen akademisyenin kimliği ve hedef seçilmesinin sebepleri üzerinde durdu. Kancı’nın “Şeref madalyasının şerefini yitirdiği gün” başlıklı analizi;

Oluşturma Tarihi: 2020-12-20 15:58:29

Güncelleme Tarihi: 2020-12-20 15:58:29

Sisi'ye verilen madalya İtalya'yı neden öfkelendirdi?

Macron ve Sisi'ye karşı İtalya'da büyüyen tepki, 2016 yılında Kahire'de bir İtalyan doktora öğrencisinin öldürülmesine dayanıyor. Giulio Regeni isimli 28 yaşındaki İtalyan vatandaşı Cambridge Üniversitesi'nde akademik çalışmalarını yürütürken 2015 yılında Kahire'ye geldi. Amacı Mısır'daki sendikalarla ilgili bir tez hazırlamaktı. Regeni'nin ilişki kurduğu sendikalar 2011 yılında Hüsnü Mübarek'in devrilmesinde oynadıkları aktif rol nedeniyle Mısır Ulusal İstihbarat Servisi'nin yakın takibindeydi. Regeni de kısa sürede Mısır güvenlik güçlerinin bu takip için oluşturduğu ağa takıldı. 7 Ocak 2016'da Regeni, kendisini güvenlik güçlerine ihbar ettiğinden haberdar olmadığı sokak satıcıları esnafının temsilcisi Muhammed Abdullah ile görüşürken gizli kamera ile görüntülendi. Bu görüntüler daha sonra Mısır devlet televizyonunda yayınlandı. Regeni bu görüntüler eşliğinde hazırlanan haberlerde Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve İsrail gizli servisi Mossad adına çalışmakla ve sendikalara para dağıtarak karışıklık çıkarmaya çalışmakla itham edilecekti. Regeni'nin bağlantı kurduğu Muhammed Abdullah İtalyan genci gizlice görüntüye almakla yetinmedi; onu Mısır Ulusal İstihbarat Servisi'nden Binbaşı Mecdi İbrahim Abdul eş-Şerif'e de ihbar etti. Eş-Şerif'in radarına giren İtalyan doktora öğrencisi Regeni 2011 yılındaki halk ayaklanmasının yıldönümü olan 25 Ocak 2016 tarihinde ortadan kayboldu.

Regeni nasıl öldürüldü?

Regeni'den en son o gün yerel saatle 19:41'de, Ukrayna'daki kız arkadaşı Facebook üzerinden gelen bir mesajla haber aldı. Regeni bir başka İtalyan vatandaşı ile beraber Mısırlı bir akademisyenin doğum gününü kutlamaya gidecekti. Fakat İtalyan genç o kutlamaya hiçbir zaman gidemedi. Son mesajını attıktan yaklaşık 20 dakika sonra, evinin yakınındaki metro istasyonunda gözaltına alındı. Kahire'deki İtalyan Büyükelçiliği'nin Regeni'nin kaybolmasından saatler içinde haberi oldu. Fakat ne diplomatik girişimler ne de 30 Ocak'ta Kahire'ye ulaşan ailesinin çabaları Regeni'den haber almak için yeterli olacaktı. 2018 yılından itibaren Mısır makamlarının Regeni soruşturmasında İtalyan mevkidaşları ile tüm ilişkiyi kesmelerine rağmen, Roma Başsavcılığı (biri Mısır Ulusal İstihbarat Servisi'nde 15 yıl görev yaptığı bilinen) iki tanığa ulaştı. Delta ve Epsilon kod adları verilen iki gizli tanığın ifadelerine göre, Regeni gözaltına alındıktan sonra Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Nil nehri kıyısında bulunan ve yabancı ülke vatandaşlarının sorguları için kullandığı dört katlı bir villaya götürülmüştü. “13 Numaralı Ofis” adı verilen birime teslim edilen Regeni burada günlerce işkenceli sorgulardan geçirildi. Hapsedildiği hücrenin zeminine zincirlenen İtalyan vatandaşının sorguları Binbaşı Mecdi İbrahim Abdul eş-Şerif tarafından yürütülmekteydi. Ulaşılan tanıklar, Regeni'nin 30 Ocak'ta ailesi Kahire'ye ulaştığında hâlâ hayatta olduğuna işaret ediyor. Fakat bu süre zarfında Mısır hükümeti Regeni'nin kaybolmasıyla ilgili yorum yapmazken İçişleri Bakanlığı da İtalyan gencin polis ya da istihbarat gözetiminde olduğu iddialarını ısrarla reddetti. Regeni'nin cesedi 3 Şubat'ta Kahire'deki bir çevre yolunun kenarında, bir duvarın dibinde bulundu. Vücudunda sigara yanıkları vardı. Dişleri ve vücudundaki bazı kemikler kırılmıştı. Otopsi İtalyan gencin kafasında ağır travma bulgularına işaret ediyordu; nefessiz bırakılarak öldürülmüştü.

Roma Başsavcılığı dosyanın peşini bırakmıyor

Mısır makamları bir süre Regeni'nin trafik kazası ya da katıldığı bir uyuşturucu partisinde yaşananlar sonucu öldüğünü iddia ettiler. Bir ay sonra ise ilginç bir gelişme yaşandı: Mısır İçişleri Bakanlığı beş kişilik bir suç çetesi ile polisin girdiği çatışmanın ardından, Regeni'nin pasaportunun ve cep telefonunun bu kişilerde bulunduğunu açıkladı. Mısır makamlarına göre failler bulunmuştu, fakat beş fail de öldüğü için, İtalyan vatandaşını neden öldürdüklerini aydınlatmak artık mümkün değildi. Mısırlı yetkililere göre ortada suçlanacak kimse kalmamıştı. İtalyan savcıların, Regeni'nin metro istasyonunda gözaltına alındığı esnada çekildiği iddia edilen görüntülere ulaşması da mümkün olmadı. Fakat Roma Başsavcılığı, Mısır makamlarının soruşturmanın önüne ördüğü duvara rağmen, dosyanın peşini bırakmadı. 2017 yılında Binbaşı Mecdi eş-Şerif'in, Regeni'nin ortadan kaldırıldığı operasyonla övündüğüne dair Kenyalı bir istihbarat görevlisiyle yaptığı görüşmenin kaydının İtalyan makamlarının elinde olduğu tahmin ediliyor. Soruşturmayı yürüten Roma Cumhuriyet Savcısı Michele Prestipino, Regeni'nin ölümünden sorumlu olanların yargılanması için mümkün olan son noktaya kadar gitmeye kararlı olduklarını açıkladı. Nitekim, kurduğu rejim ile Regeni'nin öldürülmesinden birinci derecede sorumlu olan Sisi Paris'te ödüllendirilmeden bir hafta önce, İtalyan makamları Mısır Ulusal İstihbarat Servisinin dört elemanına karşı resmî suçlamalarını yönelttiler. Kahire yönetiminin teslim etmesi beklenmeyen dört zanlı Roma'da gıyaben yargılanacaklar.

Regeni vakası, bir Avrupa ülkesinin vatandaşının işkenceyle öldürülmesi nedeniyle uluslararası toplumun gündemine geldi. Oysa bu münferit bir vaka değil. Mısır Haklar ve Özgürlükler Komisyonu'nun elindeki verilere göre, 2015 yılından 2020 yılının Eylül ayına kadar geçen sürede 2 bin 723 kişi Mısır'da güvenlik güçleri tarafından kaybedildi. Bu kişilere yıllardır ne aileleri ne de avukatları ulaşabiliyor.

‘Garanti altında olduğunu düşünen Sisi'

Sisi diktası Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika'daki jeopolitik mücadelenin gölgesine sığınıp Türkiye ile nüfuz mücadelesine girişen ülkelerin savunma sanayilerinin müşterisi haline gelerek, insan hakları ihlallerini ve otoriter rejimini kabul ettirme fırsatını yakaladı. Sisi'ye bu iktidar yolculuğunda eşlik eden en büyük dostu ise her türlü çifte standardı standart haline getiren Fransa Cumhurbaşkanı Macron. Fakat Sisi gibi bir diktatörün de çok yakın tarihten alması gereken bir ders var: Libya lideri Muammer Kaddafi kendisini gücünün doruğunda gördüğü günlerde, en yakın arkadaşı olarak dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi seçmiş, hatta seçim kampanyasına dahi yatırım yapmıştı. Ama aynı Sarkozy, Kaddafi'nin bombalanması için uçaklarını ilk harekete geçiren, dahası Kaddafi kuşatıldığı son nokta olan Sirte'den kaçmaya çalışırken konvoyunun vurulması emrini veren kişiydi.

Satın aldığı silahlar karşılığında Macron'un dostluğunu ve Legion d'honneur Büyük Haçı'nı elde ederek kendisini garantiye aldığını düşünen Sisi'nin Kaddafi'den, Enver Sedat'tan ve Hüsnü Mübarek'ten alabileceği pek çok ders var.

AA