TİMETURK I HABER MERKEZİ
Suriyeli muhaliflerin çatı örgütlenmesi Fetih Ordusu'nun Şer'i kurulundaki Şeyh Abdullah Muheysi'ni Halep ve Şam'da son zamanlarda yaşanan olumsuzluklara dair açıklamalarda bulundu.
Şeyh Muheysini'nin muhalif gruplar arasındaki ayrılık ve bölünmelere dikkati çektiği son açıklamasının metni şöyle:
"Bugün Halep ve Şam'da olanların sorumlusu kim?". Bu geniş kapsamlı bir soru ancak ben uzaklara gidip Arap idareciler, şunlar ya da bunlar demeyeceğim. Çünkü onların da dediği gibi düşene vurulmaz.
Üstelik olanların sorumlusu aramızda iken uzaklara gitmeye ne hacet var? Evet, bizim aramızda! Bugün Halep'te olanların sorumlusu biz ve liderlerimiz.
İçinizden bazıları "Bu nasıl olabilir?" diye sorabilir. Liderler için şunu söyleyeyim: Koltuklarında oturuyorlar, makamlarına yapışmışlar. Bunların dışındakilere Allah (C.C) merhamet eylesin.
Bizim içinse; onların arasındaki ayrılıklara ve dayattıkları gerçekliklere sessiz kalışımız.
Bir mücahit yanıma geldi ve şöyle dedi: Şeyhim, kuşatmayı kıramıyoruz çünkü aramızda sigara içenler var. Ona dedim ki: Sana, senin söylediğinden bin kat daha kötü bir günahtan bahsedeyim mi? "Evet, elbette" dedi. Allah (C.C) bizi aramızda ayrılık olursa bunun sonucunun felaket olacağı ve O'nun emirlerine karşı geldiğimiz için ( Şam'da altı senedir birleşemediğimiz gibi) büyük bir cezalandırma olacağı konusunda uyarmıştır. Allah bize mühlet veriyor ancak biz yine de dikkat etmiyoruz.
Bugün sahada olanlar, büyük günahlardan biridir: ayrılık, bölünme. “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” (Âl-i İmran; 105)
Ve liderler aralarındaki ayrılık ve bölünmeleri askerlerine meşru gösterdiler. Bu yüzden askerler de sessiz kaldı ve kardeşlerini suçladı.
Kadılar ise hayali işlerle uğraştıklarından sessiz kaldılar tâ ki gerçek yıkıcı zorluklarla karşılaşıncaya kadar.
Bana bir türlü başarılamayan birleşme hakkında soru sormayın, çünkü bundan çokça kere bahsettim. Bir birleşmenin olmamasının sebebi, liderliklerine yapışıp kalmış taraflar ve onların kural ve kaidelerde yeri olmayan hayali menfaatlere kapılarak yerlerini bir türlü bırakmak istememeleridir.
Allah (C.C) bize zafer vaat etmiş ancak buna birleşmemiz yönünde bir şart koşmuştur. Biz ise hâlâ ayrılıkta ve çatışmada ısrar edip duruyoruz.
Size akılda tutulması gereken bir meseleden bahsedeceğim. Kuşatmayı ilk kez kırmazdan önce "birleşme" hakkında askeri liderlerle görüştüm. Şehid Ebu Ömer Sarakib "Gel ve Allah'ın bize vaadini gerçekleştirmemize izin ver, birleşelim" dedi. Ve gayret ettiğimiz şey, yani birleşme sağlandı. Allah dört gün içinde bize zaferini nasip etti. Ne zamanki birleşme yeniden bozuldu Halep yeniden kuşatıldı. Daha doğrusu, biz liderlerle bir toplantıda anlaşmazlık içindeyken Allah bizi topçu okulunun düşmesiyle eğitmek istedi, ben de onlara: “Bu ders sizin için yeterli değil mi?”, dedim.
Kuşatmayı kırmak için ikinci saldırıyı başlattık ancak Allah bu kez zafer nasip etmedi. Sebebi ortadaydı: Liderler arasındaki ayrılık ve bizim buna sessiz kalışımız ve kadıların diğerlerinin ve takipçilerinin sessiz kalışı değil miydi? Ey liderler ne zamana kadar devam edecek bu? Allah biliyor ya, sokaklardaki mazlum zayıf halktan sizlerin aranızdaki ayrılıklara dair yakınmalar duyuyorum. Ey liderler ne zamana kadar ayrılıklar içinde kalacaksınız? Halep düşene, Şam bomboş hale getirilinceye kadar mı? O zamandan sonra birleşmenizi istemiyoruz çünkü çok geç olacak. Ancak Allah karşısında vereceğiz cevabı hazılayın.
Kardeşlerim, başımın tacı olan sahadaki ilim talebeleri sizlere sesleniyorum. Allah katında benden daha iyisiniz ancak ne zamana kadar bu günaha sessiz kalacağız. Görevimiz ne, aramızda paye sahibi olan yok mu? Kadılar olarak görevimiz sadece ganimet paylaşımındaki adaletsizlikleri önlemek ve utanmaz davranışları yasaklamak mı? Sahanın yükümlülüğü bizim omuzlarımızda, sahanın hakimlerinin karşısına dikilerek "Muhammed ümmeti hakkı için Allah'tan korkun" diyecek kişileriz.
Onlara bunun "fitne" olduğunu söylemek yerine koltuklarını bırakmalarını emredecek kişileriz.
Allah hakkı için asıl fitne şehidlerin kanının boşuna akıtılması, savaş alanının kaybedilmesi ve geride kalanların hapislere atılmasıdır. Biz mücahidler kanımızın boşu boşuna akması için gelmedik.
Ey liderler, sizleri Allah karşısında sorumlu göstereceğiz. Eğer birleşemiyorsak yeni cepheler açmanın ne anlamı var? Birleşin ve Allah'ın emrine itaat edin.
Birleşeceğiz. Aksi takdirde genç mücahidlerin kanının boşa akıtılmasına gerek yok. Müslüman gençleri hayali savaşlar ve zaferler peşinde koşturmaya gerek yok.
Mesele açık: Ya birleşme ve zafer ya da bölünme ve yıkım.
Karar veren ve bunu belirleyen ben değil, izzet sahibi Allah'dır. “Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal; 46)
Ey Halep'teki halkımız, liderler arasındaki ayrılık bizi ve sizi hayal kırıklığına uğrattığı için özür dilerim. Allah yardımcımız olsun.
Ve siz Halep'in aslanları, mazlumlar olarak sadece Allah'a güvenin; Allah mazlumları koruyacağı vaadini yerine getirecektir, biraz vakit alsa da. Onun için kararlı, sabırlı, dayanıklı olarak yerinizde kalın. Sizler bu ülkenin insanısınız, öyleyse onu Rafizilere bırakmayın. Allah'a iyiliğinizi gösterin ve hatırlayın ki: “Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir.” (Bakara 249)
Moralinizi kaybetmemeye dikkat edin. Daraya'daki kardeşleriniz beş yıl dayanmışlardı ve onlar sayı ve ekipman açısında sizden daha azlardı. Allah'ın izniyle siz onların burunlarını kırın içinde sürteceksiniz. O halde Allah'tan yardım dileyiniz. Herşeye kadir olan yüce Allah'tan yardım isteyin. Allah'ın zaferi gelene kadar sınır muhafızlarınızı güçlendirin ve hücum eden askerleri hazırlayın, Allah'ın zaferi yakındır. Ey Allah'ım mazlum kullarına zaferi acil nasip et.”