İdlib'deki saldırının ardından Türkiye, kara ya da deniz yoluyla Avrupa'ya gitmek isteyen mültecilerin geçişlerini durdurmama kararı aldı. Kapıların açılmasıyla birlikte Avrupa'ya yoğun göçmen akını başladı. Yenilik ve Adalet Biriliği Partisi (BIG) Genel Başkan Yardımcısı İsmet Mısırlıoğlu, mülteci akınına ilişkin Almanya'nın tavrını değerlendirdi.
İşte Mısırlıoğlu'nun konuya ilişkin yazısı:
Türkiye'nin dün mülteciler lehine sınır kapılarını açması şu ana kadar Almanya'da beklenilen tepkiyi vermedi.
Bir yerde kararsızlık ve şaşkınlık diğer tarafta ise biraz hazırsızlık.
Mülteci sözcüğünü tekrar duymak, görmek, hissetmek istemiyorlar. 2015-2017 yılları arasında yaşadıkları şok Almanya'ya fazlasıyla yetmişti. Sadece mülteci sorununu değil, Türkiye ile ilişkileri koparacak gerginliği kimse düşünmek bile istemiyor.
Bundan dolayı herkes suskun. Adeta büyük felaket öncesi sessizlik hakim.
Tagesspiegel gazetesi göç dalgasını bugün resimli olarak manşetten verse de Susannne Güsten'in haberinde İstanbul'da Vatan caddesinden özel otobüslerle sınırlara götürülen birkaç Suriyelinin hikayelerinden bahsediyor. Almanya'nın olaylara nasıl baktığıyla ilgili tek satır yok.
Olamaz da, çünkü şimdiye kadar hükümet veya muhalefet adına konu hakkında herhangi bir resmi açıklama yapılmış değil.
Yatıyorlar kalkıyorlar koronavirüsünü konuşuyorlar. Şu ana kadar Almanya'da 37 kişinin bu virüse yakalandığını, hasta ve temasta olduğu kişilerin karantina altına alındığını yazıyorlar.
Türkiye'den gelecek mülteci dalgasından daha ziyade Çin, İran, Güney Kore ve İtalya'dan gelen yolcular yakın takip altına alınıyor.
Bu durumda ben de önümüzdeki hafta Perşembe ve Pazar günleri arasında İtalya'da bulunacağım. Almanya'ya tekrar girişimi merakla bekliyorum. Nasıl bir güvenlik kontrolünden geçeceğim bekliyorum.
Almanya'da her şey bugünden yarına değişebilir.
Şu anda çok temkinliler. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun yaptığı açıklamada, Avrupa ile yapılan anlaşmalarda Türkiye açısından hiçbir değişiklik olmadığını, sığınmacıların artık tüm Avrupa için de bir sorun olduğunu belirtti. Önüne geçilemez bir mülteci akımıyla karşı karşıyayız.
Almanya'yı ilgilendiren konu daha ziyade Türkiye'nin kapıları ne kadar açık tutmak istemesi. Kesin bir karar vermesi için birkaç gün daha beklemeyi yeğliyor. Şu anda Yunanistan'daki gelişmeleri yakından takip ediyor. Sorunu orada çözüp mültecilerin Batı Avrupa yönüne doğru gitmesini engellemeye çalışıyor. Yunan halkı buna ne kadar katlanır o da başka bir konu. İsyan bayrağını açarak dün yollara dökülerek bir şekilde bunu ifade ettiler.
Dün binin üzerinde mültecinin iki yıl boyunca kaldığı, kapatılan Tempelhof Havalimanındaki kampı ziyaret ettim. Her tarafta otlar bitmiş, terk edilmiş havası vardı. Haziran 2019 yılında yıkılması düşünülen kamp, nedense olduğu gibi yerinde duruyor. Belki de bugünler için bekletildi.
Almanya ve Türkiye'nin ilişkilerini düzeltmeye gittiği bir zamanda hiçbir tarafın yeni bir gerginliğe girme lüksü yok. Niyeti de yok.
Burada daha çok Alman medyasına önemli rol düşüyor. Özellikle ayrıştırıcı ve siyonizm destekli Springer Presse'nin tutumu çok önemli.
Bild gazetesi şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye'nin tüm Suriye politikasını kişiselleştiriyor. Hakaretler ne zaman başlar o da an meselesi.