TİMETURK I HABER MERKEZİ
İHH İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi'nden Afrika Uzmanı Serhat Orakçı'nın Yeni Şafak'ta yer alan 'Nijerya'nın İngiliz anahtarı: Boko Haram' başlıklı makalesinde Boko Haram ile mücadelenin Nijerya'nın önemli gündemlerinden biri olduğunu ifade ediyor. Orakçı'nın yazısından anlaşılıyor ki; Batı, Müslüman toplumları içinde nifak çıkarmaya ve 'terör'den nemalanmaya devam ediyor. Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkeler Nijerya üzerindeki etkilerini arttırmak için Boko Haram krizini fırsata çevirme yarışı içindeler. Boko Haram ile mücadelede destek sözleri veren her üç ülke de bu yolla Nijerya'ya daha fazla askeri malzeme satmak niyetindeler. Bu üçlü istihbarat da talep ederek Nijerya'da çatışma ortamanın devam etmesinini yönetmek istiyor.
Afrika Uzmanı Serhat Orakçı'nın yazısı şöyle;
Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de yolsuzluk karşıtı bir zirve gerçekleşti. Zirvenin başlamasından iki gün önce David Cameron'un medyaya yansıyan gafı ise Nijeryalıları ve Afganistanlıları oldukça kızdırdı. Kraliçe ile sohbete dalan Cameron zirve hakkında konuşurken kayıt yapıldığını farketmeyerek (ya da farkettiği halde) Afganistan ve Nijerya'yı “fantastik” derecede en fazla yolsuzluk yapılan ülkeler olarak nitelemesi medyada geniş yankı buldu.
Zirve öncesi olayı değerlendiren Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari şaka yollu Cameron'dan özür beklemediğini, ülkesindeki yolsuzluklar neticesinde Nijerya'nın İngiltere'ye kaçırılan paralarının geri iadesini istediğini söyledi. Tutumunu sertleştirmeyen Buhari böylelikle ülkesinde yapılan yolsuzluklardan elde edilen haksız kazancın İngiliz bankalarında tutulduğunu ima ediyordu.
Nijerya'da ve daha pek çok ülkede yolsuzlukların fazla olduğu bilinen bir gerçek ancak iki ülkenin isimlerinin BBC kamerası önünde zikredilerek ekrana taşınması bu ülkelere yönelik pejoratif imaj oluşturan bir hadise. Nijerya'da yaşayan 200 milyona yakın insanı ve Afganistan'da yaşayan 30 milyon insanı yolsuzlukla etiketlemek, damgalamak gibi birşey bu. David Cameron'un gafından sonra İngiltere halkının sorduğu soru ise şu: Madem bu kadar yolsuzluk var bu ülkelere ne diye yardım için para gönderiyoruz?
BUHARİ'NİN İKİ KRİTİK HEDEFİ
Nijerya, Afrika kıtasının en büyük ekonomisi ve nüfusuna sahip. Bu iki özelliğiyle kıtada lider konumunda şüphesiz. 2015 yılında iş başına gelen Muhammed Buhari'nin en önemli iki gündemi yolsuzluk dosyaları ve Boko Haram ile mücadele. Ülkede milyar dolarlardan bahsedilen çok sayıda yolsuzluk dosyası konuşuluyor. Buhari pekçok kez Nijerya'nın çalınan paralarının peşine düşeceğini ve kuruşu kuruşuna geri alacağını açıkladı. Gene benzer şekilde Boko Haram terörürünün bitirileceğini açıkladı.
Yakın zaman önce yolsuzlukla mücadele programını başlatan Buhari getirdiği havuz sistemi uygulamasıyla federal hükümetin gelirlerinin bir hesapta toplanmasını sağlıyor. Bu sayede kişisel hesaplara para transferinin önüne geçiliyor. 23.000 hayalet işçinin varlığının tespit edilip maaş ödemelerine son verilmesi gene yakın zaman önce gerçekleşti. Şubat ayında kamuya ait şirketlerdeki 26 CEO'nun işini sonlandıran Buhari, Petrol Bakanlığı'nı da bizzat kendisi denetliyor. Buhari hükümeti yeni düzenlemelerle yolsuzluğa karşı haklı ve etkili bir mücadele veriyor.
PETROL ENDÜSTRİSİNİN ROLÜ
Peki neden Nijerya'da yolsuzluk oldukça fazla? Bunun sebeplerinin başında ülkedeki en büyük ihracat kalemini oluşturan Chevron ve Shell gibi şirketlerin operasyon yürüttüğü petrol endüstrisindeki yasadışı işler geliyor. Ülkedeki yolsuzluk dosyalarının %80'i petrol endüstrisi ile ilişkili. Nijerya'da günde 150-300 bin varil arasında ham petrol boru hatlarından çalınarak yasadışı şekilde dışarıya ihraç ediliyor. Politikacıların, yüksek rutbeli askerlerin ve büyük petrol şirketlerinin de içinde olduğu iyi örgütlenmiş bu şebeke oldukça yüksek düzeyde haksız kazanç elde ediyor. Bu kaybın Nijerya'ya yıllık bedeli yaklaşık 12 milyar dolar tutarında.
Petrol endüstrisinde hukuksuz yollardan elde edilen paralar ülkedeki politik yapıyı şekillendirmede kullanılıyor. Daha yakın bir zamanda 2015 başkanlık seçimlerinde Buhari'nin rakibi Johnathan Goodluck'ı destekleyen etkili iş adamlarının Ulusal Seçim Komisyonu üyelerine 115 milyon dolar dağıttıkları ortaya çıkartıldı. Ülkedeki yolsuzluk vakaları sadece petrol sektörü ile de sınırlı değil elbette. Bu ayın başında uluslararası düzeyde AIDS, Sıtma ve Tüberküloz ile mücadeleye destek veren The Global Fund Nijerya'ya verdikleri fonlardan 2010-2014 arasında 3.8 milyon doların 7 devlet memuru ve 3 danışman tarafından çalındığının anlaşıldığını açıkladı. Nijerya'da kronik hale gelen yolsuzluk daha uzun yıllar etkili mücadele gerektiren bir alan.
Boko Haram ile mücadele Nijerya'nın diğer bir önemli gündemi. Bu örgütün yapmış olduğu intihar saldırıları gündelik yaşamın parçası haline gelmiş durumda. Boko Haram'ın varlığı Nijerya ile iyi ilişkiler kurmak isteyen ülkeler için İngiliz anahtarı adeta. Amerika, Fransa, İngiltere gibi ülkeler Nijerya üzerindeki etkilerini arttırmak için Boko Haram krizini fırsata çevirme yarışı içindeler. Boko Haram ile mücadelede destek sözleri veren her üç ülke de bu yolla Nijerya'ya daha fazla askeri malzeme satmak niyetindeler.
BÜYÜK GÜÇLERİN NÜFUZ ARACI TERÖR ÖRGÜTÜ
Son aylar içerisindeki önemli bir kaç hadise bunu gözler önüne serecektir. Amerika hükümeti Boko Haram ile mücadele kapsamında Nijerya'ya 12 adet saldırı uçağı A-29 Super Tucano satmak istiyor. Bu satışın ön koşulu ise askeriye içindeki yolsuzlukların azaltılması ve Amerika ile istihbarat paylaşımı. Afrika kıtası içerisinde 26 ayrı lokasyonda 6.200 asker bulunduran Amerika için Nijerya vazgeçemeyeceği bir ortak. Ancak bu mücadelede tek değil. İki hafta önce Nijerya ile masaya oturan Fransa'nın da hesapları benzerlikler gösteriyor. İki ülke arasında imzalanan yeni askeri işbirliği anlaşması uyarınca Fransa, Nijerya ordusuna eğitim ve ekipman sağlayacak. Karışılığında ise istihbarat paylaşımı ve Fransız şirketlerinin yapılan ihalalere katılımı sağlanacak.
Boko Haram gerekçesi ile İngiltere de Nijerya'ya karşı oldukça cömert davranıyor. Bu kapsamda 150 askerden oluşam mikro bir birlik Nijerya'da daimi görev yapıyor. Ancak İngiltere içerisinde Amnesty (Af Örgütü) gibi kurumların bu askeri desteğin kesilmesi noktasında yoğun bir baskı var. Nijerya ordusunun yoğun olarak insan hakları ihlalleri işlediğini belirten Amnesty'e göre 2011'den bu yana 1.200 kişi Nijerya ordusu tarafından infaz edilirken 7.000 kişi işkence ve açlık yüzünden gözaltında hayatını kaybetti. 2009'dan bu yana yapılan güvenlik operasyonlarında ülkenin kuzeydoğu kesimlerinde 20.000 civarında kişi tutuklandı. Bu baskı şimdilik İngiltere-Nijerya arasındaki ilişkileri etkilemese de her iki ülkenin iktidarlarının da başını ağrıtmakta.
Her üç ülke de Nijerya'nın Afrika içindeki etkisinin ve potansiyelinin farkındalar. Bu yüzden Nijerya üzerinde nüfuz kazanma çabaları da artarak sürmekte. Boko Haram'ın varlığı da altın bir anahtar sunuyor. David Cameron'un uluorta Nijerya'nın adını zikretmesi ise İngiltere açısından durumu vahimleşitiriyor. Bu gafın ardından durumu kotaracak güzel bir jest gelecektir mutlaka. İngiliz kamuoyu yolsuzluğa rağmen Nijerya'ya neden dış yardım sağlandığını sorgulasa da bu yardımlar da yolsuzluğa rağmen sürdürülecektir. İngilizler tavuk gelecek yerden kazı esirgemez!