Yoksulluk ve adaletsizliği sona erdirmek için mücadele eden insanların oluşturduğu küresel bir organizasyon olan Oxfam'ın, Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü (IEEP) ve Stockhold Çevre Enstitüsünün araştırmalarına dayanarak yaptığı çalışmaya göre, hükümetlerin emisyonları azaltmaya yönelik planları, ihtiyaç duyulan seviyenin gerisinde bulunuyor.
Sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırabilmek için 2030'a kadar kişi başına düşen karbon emisyon salımınının yılda ortalama 2,3 ton olması gerekiyor. Bu rakam şu an kişi başı emisyon salımı seviyesinin yaklaşık yarısına karşılık geliyor. Buna rağmen, zengin kesimin karbon ayak izi giderek artıyor. Karbon ayak izi 30 kat fazla
Dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesiminin karbon ayak izinin, Paris Anlaşması'ndaki küresel sıcaklık artışını 2030'da 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine göre 30 kat daha fazla olacağı hesaplanıyor.
Çin'de en zengin yüzde 1'lik kesimin emisyonların yüzde 23'ünden, ABD'de yüzde 19'undan ve Hindistan'da yüzde 11'inden sorumlu olacağı tahmin ediliyor.
Söz konusu zengin kesimden bir kişinin 1,5 derece hedefiyle uyumlu karbon ayak izi seviyesine ulaşmak için, emisyonlarını 2030'a kadar yüzde 97 azaltması gerekiyor.
Dünyanın en zengin yüzde 10'luk kesiminin karbon ayak izinin ise olması gereken seviyeden 10 kat daha yüksek olacağı hesaplanıyor. Ortalama gelire sahip yüzde 40'lık nüfusun karbon ayak izinin 2030'da 2015'e göre yüzde 9 azalması bekleniyor.
Küresel nüfusun en yoksul yüzde 50'lik kesiminin karbon ayak izinin ise 2030'da hala 1,5 derece hedefiyle uyumlu seviyenin çok altında kalacağı öngörülüyor.
Oxfam İklim Politikası Lideri Nafkote Dabi, rapora ilişkin değerlendirmesinde, dünyadaki "azınlık elitin" atmosferi daha fazla kirlettiğini belirterek, "Emisyonlar, dünyada olumsuz hava koşullarına yol açıyor ve küresel ısınmayı sınırlama hedefini tehlikeye atıyor. Yalnızca dünyadaki en zengin yüzde 10'un emisyonları, önümüzdeki 9 yıl içinde biz kararlaştırılan sınırın ötesine götürebilir. Bu, halihazırda ölümcül fırtınalar, açlık ve yoksullukla karşı karşıya olan dünyadaki en savunmasız insanlardan bazıları için feci sonuçlara yol açacaktır" değerlendirmesinde bulundu.
IEEP Düşük Karbon ve Döngüsel Ekonomi Program Direktörü Tim Gore de karbon emisyonlarındaki artışta dünyadaki zengin kesimin önemli payı olduğunu kaydederek, "İklim ve eşitsizlik krizleri birlikte ele alınmalı. Mega yatlar, özel jetler ve uzay yolculuğu gibi yüksek karbon tüketimini kısıtlamaya yönelik önlemler alınmalı. Fosil yakıt endüstrilerindeki yoğun yatırımları frenlemeye yönelik önlemler gerekiyor" ifadelerini kullandı.
İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında gelecek 25 yılda net sıfır emisyona sahip enerji sistemine geçişin, küresel ekonomiye 26 trilyon dolar fayda sağlayacağı öngörülüyor.
Karbon ayak izi nedir?
Karbon ayak izi karbondioksiti birim cinsinden ölçen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan aktivite ve faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın istatistiki ölçüsüdür.Karbon ayak izi iki kısımdan oluşmaktadır. Bunlar; birincil(doğrudan), ve ikincil(dolaylı) ayak izidir.Birincil ayak izi evsel enerji tüketimi ve araba, uçak gibi ulaşım araçları da dahil olmak üzere fosil yakıtlarının yanmasından ortaya çıkan doğrudan CO2 emisyonlarının ölçüsüdür. İkincil ayak izi ise günlük yaşamda kullandığımız ürünlerin tüm yaşam döngüsünden bu ürünlerin imalatı ve en sonunda bozulmalarıyla ilgili olan dolaylı CO2 emisyonlarının ölçüsüdür. Büyük ölçüde karbon ayak izi bırakan faktörler ise enerjinin dengesiz ve israfa dayalı olarak kullanılmasıdır. Günlük hayatımızda ulaşımdan tutun da endüstriyel faliyetlerin bir çoğu, petrol, doğalgaz gibi fosil yakıtların aşırı kullanımı büyük karbon ayak izi bırakmakta. Diğer bir yandan 19. Yüzyıl ile birlikte hızla gelişen sanayileşme ile birlikte karbon salınımı büyük bir ivme kazanmış ve kontrolsüz bir şekilde artmaktadır. Birçok fabrika doğaya büyük karbondioksit salınımı yapmakta tüm bunlar da geri dönülmesi güç süreçlere girilmesine neden olmaktadır. Karbon ayak izi bırakan bir başka olgu ise hayvancılıktır. Dünya nüfusu son 200 yıl içinde neredeyse 10 kat artış göstermiş bu da temel gıda maddelerinden biri olan et tüketimini arttırmıştır. Bu nedenle de hayvancılık faliyetlerinde seri üretime geçilmiş, bu canlılar da atmosfere yüklü miktarda metan gazı salmaktadır. Son olarak belirtmek gerekir ki atık maddeler de aşırı bir karbon salınımı gerçekleştirmektedir. Dünya üzerinde atık madde miktarının gün geçtikçe artmasının bir sonucu olarak tüm bu atık maddeler çevreyi kirletmiş ve dünya üzerindeki doğal kaynaklara zarar vermektedir. Bu nedenle de solunum döngüsü zarar görmekte ve daha fazla zehirli gaz gezegenimizde toplanmaktadır.