Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Prof. Dr. Hilmi Bayraktar: Sınır bozulursa Türkiye'nin müdahale hakkı doğar

'Ben İran’ı bölgeye müdahaleye iten etmenin Kerkük petrol rezervi olduğunu düşünmüyorum' diyen Prof. Dr. Hilmi Bayraktar, 'Sınır bozulursa, yani Türkiye ile Irak Hükümetleri arasında İngiltere garantörlüğünde imzalanan antlaşmadan önceki döneme dönülürse Türkiye'nin müdahale hakkı doğar' diyor...

8 Yıl Önce Güncellendi

2017-10-02 11:00:57

Prof. Dr. Hilmi Bayraktar: Sınır bozulursa Türkiye'nin müdahale hakkı doğar

TIMETURK | 5 SORU

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) gerçekleştirdiği bağımsızlık referandumu bölge ülkelerinin tepkisini çekerken Türkiye, Irak ve İran arasında görüşmeler de sürüyor. Ankara Anlaşmasının ve Lozan'ın Türkiye'ye "müdahale" yetkisi verdiği tartışılırken, İran da sert önlemlerle konuya 'dahil' olmuş durumda. Peki Türkiye Musul ve Kerkük'e girer mi ve İran bu konunun neresinde duruyor? IKBY'deki tartışmalı referandumu 5 SORU'nun bugünkü konuğu Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Hilmi Bayraktar ile konuştuk.

İşte Bayraktar'ın açıklamaları:

1- Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) referandumunu Ortadoğu'nun sıcak gündemi haline getiren en önemli konulardan biri de referandumun 'tartışmalı bölgeler'i de kapsaması. 'Tartışmalı bölge' nedir, bu bölgeler neden 'tartışmalı'dır?

2005'te kabul edilen Irak Anayasasının 140. Maddesi itilaflı bölgeleri düzenlemektedir. Buna göre Sincar, Musul Vilayetinin doğu kısımları, Hıristiyan ağırlıklı Bartalla ve Başika yerleşim yerleri, Mahmur, Kerkük Vilayetinin tümü, geçmişte Kerkük iline bağlı iken Saddam döneminde Salahattin Vilayetine bağlanan Şii Türkmen ağırlıklı Tuzhurmatu Kazası, Diyale Vilayeti'nin kuzeydoğusunda Celevla, Mansuriye, Kızlarbat (Kızıl Rabat), Hanakın (Nefthane adlı petrol bölgesi burada bulunmaktadır) ve İran sınırına yakın Mendeli Kasabası itilaflı bölgelerdir. Bu bölgelerin itilaflı olmasının nedeni görünüşte demografik yapıları olmaları ise de gerçekte zengin petrol yataklarının bulunmasıdır.

ÖNCE ARAPLAŞTIRMA SONRA KÜRTLEŞTİRME POLİTİKALARI UYGULANDI

2- Referandum geriliminin başından beri, en kritik bölgelerden biri olan Kerkük ile ilgili 'demografi' değişiminden söz ediliyor. Kerkük'ün tarihinden, buradaki Türkmen varlığından ve 'demografi' değişiminden söz edebilir misiniz?

Kerkük'te Türk varlığı Abbasiler döneminde kadar uzanmaktadır. 1906 (H. 1325 ), tarihli Musul Vilayeti Salnamesinde; “Kerkük Şehrinin ahalisi Türktür ve Türkçe konuşur. Bunların içerisinde yabancılar vardır. Bu yabancılar Arap, Kürt ve birazı da İranlıdır” demektedir. Kerkük'ün İngiliz işgal döneminden itibaren demografik yapısıyla oynandığı bilinmektedir. İngiliz İşgal ve Irak Krallığı dönemlerinde yumuşak Araplaştırma politikası uygulanırken, 1968'deki BAAS rejimi ile birlikte baskıcı Araplaştırma politikaları uygulanmıştır. Bu tarihten itibaren Kürtler ve Türkmenler bölgeden uzaklaştırılıp, Araplar yerleştirilmeye başlanmıştır. Ayrıca Türkmenlere karşı rejim destekli dayanılmaz sosyal, ekonomik ve siyasal baskılar Türkmenleri ya Araplaşmaya veya bölgeyi terke zorlamıştır. Mesela Kerkük'te mahalle futbol takımının adını “Beşiktaş” koydukları için üyelerinin birçoğu yaşları büyültülerek idam edilmiştir. Sırf Sprey boya satan bir Türkmen esnaf 7 yıl hapse mahkûm edilmiştir. Türkmen asıllı olan memurların Kerkük'te çalışmalarına izin verilmemiştir. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Maalesef Saddam Hüseyin'den sonra da Kürtleştirme politikaları güdülmüştür.

YAKILAN NÜFUS ve TAPU KAYITLARI

Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra Kerkük'te nüfus ve tapu kayıtlarının Kürtler tarafından yakılmasının nedenini bugünkü demografik yapıya hazırlık olarak değerlendirmek mümkündür. Zira Saddam Hüseyin'in düştüğü 2003'te Kerkük Vilayetinin nüfusu 837 bin kişi iken, 2007 de bu nüfus 1 milyon üç yüz bine kadar çıkmıştır. Bu artış tamamen Kürtlerden kaynaklı artıştır. Ayrıca yaklaşık 100 bin kadar Şii Arap güneye doğru göçe zorlanmıştır. Diyale'de çoğunluk Arap olmakla birlikte Türkmen ve Kürt de vardı. Burada da Kürtleştirme politikası güdülmüştür.

ŞEYH SAİT İSYANI

3- 1926 Ankara ve Lozan Anlaşmaları, Ankara'ya Kerkük ve Musul gibi bölgelere girme hakkı veriyor mu? Ayrıca Türkiye bundan sonra ne yapmalı?

Biliyorsunuz Lozan Antlaşması'nda Türkiye'nin Irak sınırı meselesi çözülememiş, bilahare çözülmek üzere ileri bir tarihe bırakılmıştır. 1925 senesine gelindiğinde yani Türkiye Cumhuriyeti, Irak sınırı meselesinin çözümü için kendisinde yeterince güç bulduğunu düşündüğü ve İngilizler üzerine baskı kurmaya çalıştığı bir sırada, İngilizler Türkleri durdurmak için kendi ordusunu kullanmak yerine Türkiye içerisinde isyan çıkararak daha avantajlı bir durum yaratmaya çalışmıştır. İngiliz destekli Şeyh Sait isyanını bu bağlamda değerlendirmek gerekmektedir. Bu isyan hareketi Türkiye'nin Musul ve Kerkük üzerine askeri harekatının önüne geçmiştir. İç isyanlarla uğraşan Türkiye doğal olarak Irak sınırının çizilmesi sırasında İngilizlerle masaya dezavantajlı olarak oturmak zorunda kalmıştır.

SINIR BOZULURSA, MÜDAHALE HAKKI DOĞAR

Bugünkü Türkiye-Irak sınırı İngiltere garantörlüğünde Türkiye ile Irak Hükümetleri arasında imzalanan bir antlaşma ile çizilmiştir. Eğer Irak bölünür ise bu antlaşma da hükümsüz kalır ve eski duruma yani 1923-1926 ihtilaflı dönemine gidilir. Bu durumda Türkiye'nin müdahale hakkı doğar diye düşünüyorum.

"GEÇERSİZ OLDUĞU DÜNYA KAMUOYUNA ANLATILMALIDIR"

Gerek bölgesel Kürt yönetiminin tartışmalı bölgelerin demografik yapısının Kürtler lehine değişimini sağlayabilmek adına, gerekse Merkezi Irak Hükümeti'nin Irak çapında Şii etkinliğinin kurulmasını sağlama adına bu referandumu geciktirmişlerdir. Oysa Irak Anayasası'na göre bu referandum en geç 2007'ye kadar yapılmalıydı. Türkiye referandumun Irak Anayasası'na aykırı olduğu söyleyerek referandumun geçersiz olduğunu dünya kamuoyuna anlatmalıdır.

Diğer taraftan Türkiye ile Basra Körfezi arasına Kuzey Irak Mahalli yönetiminin girmesi Türkiye'nin Körfez ülkeleri ile ticaretini çok olumsuz etkileyecektir. Körfez ile arasına Mahalli Kuzey Irak yönetimini sokma lüksü yoktur. Türkiye bir an önce Irak Merkezi Hükümeti'ne sağlayacağı lojistik destek ile Kerkük'ten Habur'a kadar olan bölgenin Merkezi Irak Hükümeti'nin kontrolüne geçmesini sağlamalıdır. Böylece Kuzey Irak Mahalli yönetiminin Suriye üzerinden dünyaya açılmasının da önüne geçilmiş olacaktır.

"KERKÜK İÇİN GARANTÖRLÜK ELDE EDİLMEYE ÇALIŞILMALI"

Ayrıca Kerkük'ün demografik yapısında zorla yapılan değişiklikleri dünya kamuoyu gündemine getirip, Kerkük'te az sayıda Süryani ile birlikte Türkmen, Arap ve Kürtlerin eşit olduğu özel statülü yönetim kurulmasını sağlamalıdır. Kurulacak özel idareli Kerkük için garantörlük elde etmeye çalışmalıdır.

"BARZANİ AİLESİ 13. KAYIP YAHUDİ AİLESİ AŞİRETİ" İDDİASI

4- Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin referandumu kadar tartışılan ve konuşulan bir de yönetimi var: Barzani ailesi. Bu günlerde Mesud Barzani'nin babası Mustafa Barzani İsrail ve Mossad ilişkisi ile gündemde. Söz konusu ilişkilere ve aileye dair neler söyleyebilirsiniz?

Barzan Aşiretinin 13. Kayıp Yahudi aşireti olduğu iddiası var. Ben bunlara katılmıyorum Ancak Molla Mustafa Barzani'nin İsrail ile yakın ilişkisi de bir gerçektir. Bunu ilk ortaya koyan Filistin kaynaklarıdır. 1967 Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra Molla Mustafa Barzani'nin İsrail Savunma Bakanı yani Ordu Komutanı olan Moshi Dayan'ın evinde misafir olduğu resimler sabittir. Sadece Barzaniler değil, Celal Talabani'nin de benzer ilişkilerini biliyoruz. Barzanilerle İsrail ilişkilerini kuran kişi Doktor Mahmut Osman'dır. İsrail İstihbaratı Mossad'ın Molla Mustafa Barzani ile  Galale'deki karargahında görüştüğü bilinmektedir. İsrail en baştan beri Peşmergelere askeri ve ekonomik destek sağlamıştır.

"İRAN, KERKÜK PETROLÜNÜN PEŞİNDE"

5-Bölgenin bir diğer önemli aktörü ise İran. Bağdat üzerindeki etkisi artık herkesçe malum olan Tahran için bu referandum neden 'tehdit'tir? İran bu gerilimin neresinde duruyor?

Aslında Irak'ın bölünmesi İran'ın Irak'taki nüfuzunu arttıracak bir gelişme olacaktır. Zira Sünni Kürtler'in ayrılması durumunda, İran'ın Şii ağırlıklı Merkezi Hükümetin kontrolünü daha kolay sağlayacaktır. O zaman İran neden Kuzey Irak'ın bağımsızlık referandumuna şiddetle karşı çıkmaktadır? Ben İran'ı bölgeye müdahaleye iten etmenin Kerkük petrol rezervi olduğunu düşünmüyorum. Zira Basra, Amara ve Nasıriye bölgeleri petrol rezervi; değil Irak Merkezi Hükümetine, dünyaya yetecek miktarda. Ben Tahran'ın referanduma temelde iki neden ile karşı olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki kendi içerisindeki Kürtlerin aynı talepte bulunma korkusu. Diğeri ve daha da önemlisi İsrail ile komşu olma ihtimali. Şöyle ki; kurulacak Kürt Devletinin Amerika ve İsrail'in kontrolünde olacağı görülmektedir. Bu ise İran'ın İsrail ve Amerika ile sınır komşusu olacağı anlamına gelmektedir. Bu durumda İsrail ve Amerika, İran Kürtlerini sınır olması hasebiyle kolayca ayaklandırabilecek lojistik destek sağlayabilecektir. Bu durum İran'ın ulusal güvenliğine çok büyük tehdittir.

KİMDİR?

Lisans ve Yüksek Lisansını Selçuk Üniversitesinde tamamlayan Prof. Dr. Hilmi Bayraktar, Fırat Üniversitesi'nde Yakınçağ Tarihi alanında Doktorasını aldı. Ardından 1996/1997 yılları arasında Şam'da bulunan Osmanlı arşivinde çalışmalarda bulundu. Halep Eyaleti İktisadi Tarihi, Urfa Sancağı, Osmanlılar döneminde basın yayın hayatı, Osmanlı İdaresinde Arap basını, Osmanlı Devletine yapılan Girit, Kafkas, Nogay ve Çerkez göçleri, Balkanlarda ve Gaziantep'te Osmanlı Vakıfları, II. Abdülhamit döneminde Türk-Macar ilişkileri konularında çalışmalar yapan Bayraktar, KSÜ, Niğde ve Selçuk Üniversitelerinde çalıştı. Bayraktar, halen Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.

Haber Ara