Sputnik'in haberine göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye'de gerilimi azaltma anlaşması imzalanmasının Rusya ve Türkiye'nin kilit konularda sağladığı mutabakatın bir sonucu olduğunu belirtti. St. Petersburg Uluslararası Ekonomik Forumu (SPIEF) kapsamında uluslararası basından üst düzey temsilcilerin sorularını yanıtlayan Putin "Türkiye ile kilit konularda anlaşamasaydık ne Suriye'de ateşkes sağlanabilirdi ne de gerilimi azaltma anlaşması yapılabilirdi. Bunlar, Rusya, Türkiye ve İran'ın vardığı mutabakat ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın iyi niyeti ile mümkün oldu" dedi. Putin ayrıca güvenli bölgelerin Suriye'nin bölünmesi amacına hizmet etmek üzere amacından saptırılmamasının gereğini yineledi.
Moskova ve Ankara'nın Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda ortak bir hassasiyeti olması, gündeme Türkiye'nin Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumak adına Esad'ın meşruiyetini kabul etme ihtimalini getirdi. Zira eğer Türkiye ve Rusya, Suriye Lideri Esad'ın varlığını sürdürmesi konusunda ortak bir paydada buluşursa; Halk Koruma Birlikleri'ne (YPG) silah yardımı yapan ABD'ye karşı önemli bir güç ittifakı kurabilirler.
ABD'nin üzerinde baskılarını arttırdığı NATO'nun da Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı mücadele koalisyonuna katılma kararı göz önünde bulundurulduğunda; iki ülkenin Suriye'de tam mutabakatı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da işaret edilen, ABD tarafından silahlandırılmış YPG'nin Türkiye'ye yönelik oluşturacağı tehdidi büyük ölçüde bertaraf edebilir.
‘RUSYA'NIN OLASI TEPKİSİ NATO'NUN ASKER GÖNDERMESİNE ENGEL'
Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney'e göre Türkiye ve Rusya'nın Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda mutabık olması büyük önem arz ediyor. Sputnik'e verdiği mülakatta Güney, "Rusya ABD'nin vekil olarak kullandığı Demokratik Birlik Partisi (PYD) aracılığıyla Suriye üzerinden etki ve gücünü yeniden pekiştirmek hedeflediği ve bu sebeple Suriye'nin parçalanması için etkisini artıracağını düşünüyor. Türkiye ise istediği hızda çatışmasızlık bölgelerinin hayat geçmesiyle ABD'nin siyasi çözüm yoluna ikna edilmesini istiyor. Bu siyasi çözüme ulaşılması adına Türkiye Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) varlık ve rolünün güvence altına alınması ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması gibi beklentilerinin karşılanması koşuluyla, Esad'ın belli bir süre için görevinde kalmasına göz yumabilir" dedi.
Halihazırda NATO'nun büyük bir kısmının IŞİD olarak da bilinen IŞİD karşıtı koalisyonda yer aldığını ve bu yüzden NATO'nun koalisyona katılma kararının büyük değişiklik yaratmayacağına işaret eden Güney "NATO'nun ABD Başkanı Donald Trump'a kadar olan gösterdiği tavrı, bölgede savaşan muhalif bir güç olmaması üzerine inşa edildi. Ben terörizmle mücadelede kararlı bir NATO görüyorum. Ancak önemli olan NATO'nun Suriye'ye kara gücü gönderip göndermeyeceği Bu noktada da NATO Rusya'nın sert tepkisiyle karşılaşacağı için; radikal bir durum değişikliği olmadığı takdirde asker göndermez" diye konuştu.
Güney "Ancak her ne kadar ABD, Almanya gibi ülkeler PYD'ye silah desteği yapıyor veya PKK üyelerinin topraklarında barınmalarına göz yumuyor olsa da; NATO'nun PYD'ye destek aracı haline gelmesi yeni bir soğuk savaş sebebi olur. Çünkü PYD'ye gizliden gizliye destek vermekle bunu alenen yapmak arasında fark var" diye ekledi.
‘IŞİD, SURİYE'DEKİ SAVAŞ İÇİN BAHANE HALİNE GELDİ'
Suriye'deki meselenin çok katmanlı ve oldukça karmaşık bir hal aldığına işaret eden Güney "IŞİD'le savaşma bahanesiyle PYD kendi gizli amaçlarını gerçekleştirmeye çalışıyor. Ancak ABD geçmişten ders çıkarmalı. Çünkü Afganistan'da da mücahitlere destek vermişti ancak sonrasında bu gruplar kontrolden çıkmıştı. Aynı şekilde PYD de kontrolden çıkabilir. Bunun olmaması için Rusya ve ABD tam bir mutabakat sağlamalı Suriye'de. Çünkü bu bölgesel güçlerin tek başına çözebilecekleri bir kriz olmaktan çıktı" dedi.
Türkiye'nin de inisiyatifiyle oluşan çatışmasızlık bölgelerinin barış için önemli bir kilometre taşı olduğuna değinen Güney "Ancak bu iş birliğinin tarafları olan Rusya ve İran da Türkiye'nin hassasiyetlerini göz ardı etmemeli. Suriye'deki PYD ağırlıklı gruplar devlete dönüşürse onlara verilen silahların Türkiye'de ortaya çıkması oldukça olası bir tablo. Her ne kadar Erdoğan ve Trump'ın Washington görüşmesinde PYD'ye yönelik desteğin kesilmesi konusunda anlaşmaya varılmamış olsa da Türkiye her fırsatta Suriye ve Irak'tan gelebilecek her tür tehdide karşılık vereceğini ifade ediyor. Maalesef terörle mücadele adı altında, bir terör örgütünü öbürüne vekil olarak kullanmanın ne kadar tehlikeli olduğu hala göz ardı ediliyor. Bunun altını çizmeliyiz ki bu tutumdan imtina edilsin. Ancak maalesef bundan imtina edildiğini söyleyemiyorum" ifadelerini kullandı.