Münih Güvenlik Konferansı (MSC) kapsamında düzenlenen "Avrupa Dış ve Güvenlik Politikası ve Dilin Gücü" başlıklı oturuma katılan Almanya Savunma Bakanı Christine Lambrecht, "Omuz omuza vererek Putin'e bizi bölmesi için fırsat sunmadık" diye konuştu.
Lambrecht, federal hükümetin Rusya tarafından işgal tehdidiyle karşı karşıya olan Ukrayna'ya silah göndermeme yönündeki kararını da savundu. Almanya'nın uzun yıllardır "kısıtlayıcı silah ihracat siyaseti" izlediğini hatırlatan Lambrecht, bu politikanın sadece yeni hükümet tarafından benimsenmediğini, aksine bu politikanın önceki hükümetler tarafından da izlendiğini vurguladı. Bakan Lambrecht, "Bu, uzun süredir benimsediğimiz siyasi bir tutum ve bu tutum tarihimiz ve geçmişimizle ilintili. Ve bu bence doğru yaklaşım. Alman toplumu da bu bakışı paylaşıyor. Toplumun yüzde 80'i bu siyaseti destekliyor" diye konuştu.
DW Türkçe'in haberine göre; Almanya'nın Ukrayna'ya 2014 yılından bu yana destek sağladığını belirten Lambrecht, Berlin'in Kiev'in güvenilir bir ortağı olmayı sürdürdüğünü söyledi. Ukrayna'ya farklı şekillerde destek verilebileceğinin altını çizen Bakan, "Tüm müttefikler olarak aynı performansı vermek zorunda değiliz" diye konuştu.
Savunma Bakanlığı görevini kısa süre önce devralan Lambrecht, Almanya'nın NATO'ya olan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini de ifade etti. Lambrecht, "Askeri harcamalarımızın büyük kısmı ittifaka gidiyor ve bu durumu değiştirme niyetimiz yok" diye konuştu.
Borrell: Rusya ve Çin'e direnmeliyiz
Münih'teki konferansın son gününde düzenlenen oturuma Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Fransa Savunma Bakanı Florence Parly de katıldı.
Ukrayna-Rusya gerilimi konusunda değerlendirmelerde bulunan Borrell, "Hem Ukrayna'ya kısa vadede desteğimizi artırmalı, hem de daha güçlü bir savunma politikasının temellerini atmalıyız. Bunları aynı anda yapmalıyız" diye konuştu. Borrell, "Avrupa tehlikede. Biz tehlikedeyiz" söyleminde bulundu.
Uluslararası ilişkilerde Rusya ve Çin'in "açık bir biçimde revizyonist bir manifesto" izlediğini öne süren Borrell, "Bu revizyonizme direnmek zorundayız" diye konuştu. Rusya ve Çin'i "19'uncu yüzyıla dönmek ve geçmişte olduklarını savundukları imparatorlukları yaşama döndürmeye çalışmakla" suçlayan Borrell, iki ülkenin ağız birliği yapmış biçimde uluslararası düzenin mevcut kurallarını sorguladığını ifade etti. Her iki ülkenin de aslında "1000'er yılı aşkın demokrasi deneyimi olduğunun" altını çizen Borrell, halihazırdaki Pekin ve Moskova yönetimlerini eleştirerek, "Rusya ve Çin kişisel haklar kavramını göreceli hale getirmeye çalışıyor" diye konuştu.