Suudi Arabistan'da yaşanan 'Prens' operasyonları, Lübnan Başbakanı SaadHariri'nin istifasını sunması ve Riyad'da rehin tutulduğu iddiaları... Gelişmelerin arkasında sıklıkla vurgulandığı gibi yine ABD-Suudi Arabistan-BA-İsrail ittifaknın olduğu iddia ediliyor. Nitekim bunların ardından İsrail'in Lübnan'a gireceği haberleri halen taze iken Yemen'de de karşı karşıya olan iki güç İran ve Suudi Arabistan'ın doğrudan savaşa girip girmeyeceği merak konusu...
Konuyu bugünkü köşesine taşıyan Diriliş Postası Yazarı İsmail Yaşa, "Riyad ve Tahran arasındaki atışmayla ilgili geçenlerde Arap medyasında şöyle bir benzetmeye rastladım. Suudi Arabistan ve İran'ın bir barda sürekli birbirlerine bağıran fakat bir türlü kapının önüne çıkıp kozlarını paylaşmaya yanaşmayan iki genç gibi olduğunu söylüyordu. Bu kez “Dışarı çıkıp artık bu işe bir son verelim” derler mi? Hayır" diye yazdı.
İşte Yaşa'nın yazısının ilgili kısmı:
SAVAŞ UZAK İHTİMAL
Suudi Arabistan'ın İran'a savaş açması oldukça uzak bir ihtimal. Yemen'de Husiler gibi küçük bir gruba karşı dahi dişe dokunur bir başarı elde edemeyen Suudi Arabistan'ın İran'la doğrudan savaşmayı göze alması çok zor. Amerika'nın ve İsrail'in de Riyad'ın gazıyla İran'a saldırması beklenmemeli.
İRAN'A DEĞİL DE...
İran'a değil de Lübnan'a saldırırlar mı? Doğrudan İran'ı hedef almak kadar olmasa bile -Lübnan'dan İsrail'e yönelik ciddi bir saldırı olmadığı sürece- o ihtimal de epey uzak...
LÜBNAN İÇİN 'GAZZE MODELİ'
Lübnan içinse bir tür “Gazze modeli”nin devreye sokulduğunu düşünüyorum. Kuşatmayla ve hatta savaşlarla Hamas'a diz çöktüremeyen Abbas, Gazze Şeridi'ne uygulamaya başladığı yaptırımlarla sonuç almayı başardı. Gazze'yi artık yönetemeyeceğini anlayan Hamas, resmi kurumları ve sınır kapılarını Rami El-Hamdallah başkanlığındaki hükümete teslim etti. Lübnan ve Gazze Şeridi elbette birebir aynı şartlara ve özelliklere sahip değil. Fakat orada da benzer bir hedef söz konusu.
ÜLKEYİ YÖNETİLEMEZ HALE GETİRECEKLER FAKAT BU ZOR...
Ülkeyi yönetilemez hale getirerek sorumluluğunu Suriye'deki kayıpları nedeniyle sarsılan Hizbullah'a yıkmak. Saad El-Hariri'nin istifasıyla Lübnan yeni bir siyasi krize merhaba dedi. Fakat bu tek başına yeterli olmayacaktır. Çünkü Lübnan, hükümet olmadan da aylarca ve hatta yıllarca yoluna devam edebilecek bir ülke. Hizbullah'ın kurduğu vesayet düzeni sayesinde herhangi bir boşluk yaşanmıyor. Bu nedenle siyasi krizle birlikte ekonomik yaptırımlar gündeme gelebilir. Dört ülkenin vatandaşlarına “Lübnan'ı terk edin” çağrısı yapmasının bir amacı da bu. Turizm, Lübnan'ın önemli gelir kaynaklarından biri. Yayılacak korku havasının ve kaosun turizme de ekonomiye de darbe vurması kaçınılmaz.
İran'ın mali desteğiyle Hizbullah bu baskıya belki dayanabilir ve “Gazze planı” Lübnan'da işlemeyebilir. Ama en azından şu aşamada bu seçeneğin deneneceğinde kuşku yok.