Ruanda Soykırımı, İslam’a dönüşü hızlandırdı
1994 yılında yakın tarihin en kanlı soykırımına sahne olan ve 100 günde 800 bin kişinin vahşice katledildiği Ruanda’da, İslam’a dönüş hızlandı. Hutuların katliamı sırasında sığındıkları kiliselerin kendilerine sahip çıkmadıklarını belirten Tutsiler, kendilerine Müslümanların sahip çıktığını, bu yüzden İslam’a girdiklerini söylediler.

Oluşturma Tarihi: 2019-07-13 15:21:11

Güncelleme Tarihi: 2019-07-13 15:21:11

1994 yılında yakın tarihin en kanlı soykırımına sahne olan ve 100 günde 800 bin kişinin vahşice katledildiği Ruanda'da, İslam'a dönüş hızlandı. Hutuların katliamı sırasında sığındıkları kiliselerin kendilerine sahip çıkmadıklarını belirten Tutsiler, kendilerine Müslümanların sahip çıktığını, bu yüzden İslam'a girdiklerini söylediler. 

Afrika ülkesi Ruanda, 1994 yılında yakın tarihin en kanlı soykırımına sahne oldu. 100 gün süren soykırımda, Fransa ve Belçika'nın destek verdiği Ruanda'nın en büyük etnik grubu Hutular, en az 800 bin Tutsi ve ılımlı Hutu'ları katletti. İngiliz BBC, 1990'larda ülkenin soykırımının 25. yıldönümü vesilesiyle Ruandalıların İslam'a girişine dair bir haber yayınladı.

Habere göre, Ruanda'daki Müslümanlar nüfusun yüzde 1'ini geçmezken, kanlı soykırımdan sonra şu anda yüzde 10'a yükseldi

Soykırım, Hutu milislerinin, 1950'lerde ülkeye hükmetmelerine rağmen, etnik kökenli olmayan Tutsileri öldürmek için organize saldırılar düzenlemesinden kaynaklandı.

Hutular, daha önce aynı yerleşim yerlerinde birlikte oturan, sohbet eden komşuları Tutsileri kadın-çocuk demen vahşice öldürdüler.

Soykırıma dönüşen ve 100 gün süren saldırılara dünya seyirci kaldı.

Katliamdan kurtulmak için kiliselere, hastanelere sığınan Tutsiler, rahipler ve doktorlar tarafından cellatları Hutulara teslim edildi..

Katliamdan kaçan Tutsilere, Müslümanlardan başka sahip çıkan, kucak açan olmadı.

Müslümanların bu davranışı, Tutsilerin İslama girmelerinde derin bir etkisi oldu.

20 yıl önce İslam'a giren Tutsi kökenli Abdel Salam, katliamdan korunmak için girdikleri kilisenin, kendilerine sahip çıkmadığını ve o zaman 15 yaşında olduğunu söyledi.

Jacobo Zimana isimli Ruandalı Tutsi de, insanların kurtulmak için sığındığı kilisede vahşice öldürüldüğünü, papazların da katillere yardım ettiğini bu yüzden din aramak zorunda kaldığını ve kendilerine sahip çıkan Müslümanların dinine girdiğini söyledi.

Hutuların katliam saldırılarında rahiplerin de eşlik etmesinin Hıristiyanlıktan İslam'a kaçışı arttırdığını dikkati çeken İngiliz BBC, son yıllarda çok sayıda Tutsi'nin İslam'a girdiğini açıkladı.

Ruanda'daki Müslümanlar Birliği Genel Sekreteri Ramdani Rogema ise, BBC'ye “O zamanlar Müslümanlar çok fazla hayat kurtardı. Bu da İslam'a dönüşü artırdı” dedi.


RUANDA'DA NELER OLDU?
BATI'NIN ROLU NE?

Ruanda'da 800 bin kişinin hayatını kaybettiği soykırımın 25. yıl dönümü. Ruanda'nın etnik unsurları Tutsi ve Hutular arasında çıkan etnik çatışmaların üzerinden çeyrek asır geçti.

Hutu liderliğindeki hükümet ve milisler Ruanda'da 100 günde 800 bin kişiyi öldürdüğünde yıl 1994'tü, ancak Ruandalılar acılarını hiçbir zaman unutmadı. Çatışmaların başlangıç günü olan 7 Nisan ise soykırım günü olarak anılıyor.

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) verilerine göre öldürülenlerden 300 bini çocuktu. Çoğu dövülerek öldürüldü.
Peki Ruandalıların çeyrek asırlık acısı Ruanda Soykırımı nasıl gerçekleşti?

1990: Tutsilerin kontrolündeki Ruanda Yurtsever Cephesi'nden (RPF) isyancılar komşu ülke Uganda'nın topraklarının bir kısmını işgal ederek Ruanda topraklarına kattı. Bu başarı, bir Hutu olan Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın muhalefet partilerini yasallaştırmak için reformları hızlandırmasına neden oldu.

1993: Ruanda ve RPF arasında iç savaşı sonlandırmaya yönelik bir anlaşma imzalandı. Anlaşma aynı zamanda güç paylaşımını ve sığınmacıların dönüşünü öngörüyordu. Ancak Başkan anlaşmayı uygulamakta ayak diretti. İki taraf da birbirini uzlaşmayı engellemekle suçladı.

6 Nisan 1994: Başkan Habyarimana, bulunduğu uçağa yapılan bir roket saldırısıyla öldürüldü.

7 Nisan 1994: Başkana bağlı güçler ülkedeki gerilimi sakinleştirmeye çalışan ve ılımlı bir Hutu olan Başbakan Agathe Uwilingiwimana'yı öldürdü.

Habyarimana'nın ölümü sonrası Hutular tarafından Tutsilere ve ılımlı Hutulara karşı 100 gün süren şiddet eylemleri başladı. Bu sürede 800 bin insan öldürüldü. RPF yeni saldırılar yapmaya başladı.

RPF, 40 bin kişilik Hutu ordusunu ve 2 milyondan fazla sivil Hutu'yu Burundi, Tanzanya ve Zaire gibi ülkelere sürgün ettikten sonra Ruanda'nın kontrolünü ele geçirdi.

Temmuz 1994: Bir Hutu olan Pasteur Bizimungu'nun başkan ve RPF komutanı Paul Kagame'nin başkan yardımcısı olduğu yeni bir hükümet kuruldu. Kagame daha sonra 2000 yılında başkan olarak bu kez seçildi.

Aralık 1996: Ruanda'da ilk soykırım davası 'Ruanda için Uluslararası Ceza Mahkemesi' tarafından açıldı. (Bu mahkeme savaş suçu işleyenlerin yargılanması için Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde kuruldu, çünkü Ruanda'daki yargı kurumları işlemez haldeydi.)

Fransa'da Ruanda Soykırımı için komisyon kuruluyor

7 Nisan 2014: Dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri General Ban ki-Moon Ruanda'dan olaylara zamanında müdahale edilmediği için özür diledi.

20 Mart 2017: Papa Francis Kagame'den 'kilisenin günahları ve başarısızlıkları' ifadesini kullanarak soykırımdaki rolünden dolayı özür diledi.

5 Nisan 2019: Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ruanda'daki soykırımın araştırılması için tarihçilerden oluşan bir komisyon kurulmasını ve devlet arşivlerinin bu araştırma için açılmasını kararlaştırdı.

Birleşmiş Milletler, uluslararası kamuoyu tarafından 100 gün süren şiddet olayları ve soykırım süresince Ruanda'da barışı sağlamak için zamanında adım atmamakla suçlandı.

Belçika ve Fransa gibi ülkeler ise soykırıma destek verdiği için eleştiriliyordu. Macron, kurulacak komisyonun Fransa'nın 1990 ve 1994 yılları arasında Ruanda'daki gelişmelerle ilgili taahhütlerini ve oynadığı rolü inceleyeceğini açıkladı.