TİMETÜRK I FURKAN AZERİ
Üç sene önce tam da bu aylarda Esed, neredeyse köşeye sıkışmıştı. Herkes artık "bu zalim rejim düştü düşecek" diyordu.
Bir savaşta en önemli unsur sayılan ulaşım güzergâhları; kuzeyden güneye geçiş yolu olan Halep yolu başta olmak üzere birçok ana yol muhaliflerin kontrolündeydi. Bunun yanı sıra Şeyh Neccar Sanayi bölgesi, Kristina, Safira'nın etrafı başta olmak üzere Halep'in %65'i de muhaliflerin elindeydi. Hatta Ortadoğu'nun en büyük silah fabrikalarından olan ve Halep'in güneybatısında bulunan ‘Safira silah fabrikası' da ciddi manada kuşatılmıştı. Bu silah fabrikasının önemini vurgulamak için Esed, ‘Suriye düşsün ama Safira silah fabrika düşmesin' açıklaması bile yapmıştı.
Çünkü Hama, Humus, Dera başta olmak üzere çatışmaların yoğun olarak yaşandığı birçok bölgeye silah takviyesi Safira'dan yapılıyordu.
Nitekim o süreçte Suriye'nin büyük kentlerinden olan İdlib, Hama ve rejimin muhasıra altında tuttuğu Humus (Humus hala muhasara altındadır) vb. stratejik yerler Muhaliflerce kuşatılıyor rejim için çember her geçen gün biraz daha daralıyordu.
Suriye Direniş Grupları arasında muazzam bir birliktelik vardı, ayrı isimler altında olsalar da bir birbirleri ile koordineli hareket ediyorlardı.
Nitekim Suriye'nin en önemli ve stratejik şehirlerinden birisi olup aynı zamanda bir petrol kendi olarak bilinen Rakka, Ahrar'uş Şam, Nusret Cephesi ve ÖSO çatısı altındaki bazı yapılar ve diğer muhaliflerin ortak operasyonuyla rejimden alınmıştı.
Hatta Suriye'nin en büyük grupları arasında - ki buna yabancı savaşçılardan oluşan gruplar da dâhil- birleşme görüşmeleri bile yapılıyordu… Esed - İran - Hizbullah - Rusya ittifakı ciddi bir panik yaşıyordu. Esed'in yenildiğini gören generalleri birer birer ülkeyi terk ediyorlardı.
Batıda ise her kafadan bir ses çıkıyordu. Kimse 'Suriye'de teröristler var' diyerek Suriye devrimini karalayamıyordu. İran - Rus medyası şaşkındı ellerinde muhalefeti karalamak ve propaganda yapmak için hiçbir malzeme yoktu.
Suriye direnişinin lehine olan bu durum yaşanırken malum; Irak'tan Bağdadi ve ekibi Suriye'ye geldi ve muhalefetin büyük bedeller ödeyerek kurtardığı bölgelerde kendi kafalarında kurguladıkları proje (IŞİD) üzerinde sinsice çalışmaya başladılar. Suriye Direnişi, IŞİD merkezli sorunların yaşanmaya başladığı bu süreçte direniş grupları kendi içlerinde savaşıyorlar algısı oluşur endişesiyle, "ikinci Afganistan ve Irak yaşanacak söylemlerine koz olur" korkusu ve tecrübesizliğin getirdiği dezavantajla ilk etapta bu çirkin tuzağa olması gerektiği şekilde müdahale edip IŞİD sorununa kökten çözüm getirmede geç kaldılar.
Aradan bir müddet geçtikten sonra biraz farkına varsalar da önde olan asıl düşman hasebiyle Bağdadi ekibine çok da önem vermediler. Daha doğru bir tabirle söylersek bu kadar azgınlaşabileceklerini kestiremediler.
Muhalifler ön cephede Esed rejimiyle ölümüne savaşırken Bağdadi ekibi kurtarılmış bölgelerde yapılanmasını tamamlamış, kontrol noktaları ve sözde mahkemelerle kurtarılmış bölgeleri yönetme rolüne soyunarak direnişi sırtından hançerlemişti. Bu süreçte Suriye Direnişinin önde gelen gruplardan biri olan Nusret Cephesi de parçalanmıştı.
Bağdadi ekibi ardından ÖSO çatısı altındaki olan livalara (gruplara) ve diğer İslami yapılara "Sahve" diyerek saldırmaya başladı.
Bu süreçte muhalefet bütün enerjisini Esed rejimine değil de direnişin arkasında kümeleşen Bağdadi ekibine harcadı. Muhalefetin safları bölündü. Bağdadi'nin çıkardığı bu fitnede binlerce direnişçi hayatını kaybetti. Bağdadi ekibi, Suriye içinde Ebu Halid Es Suri gibi bu fitnenin önünü alabilecek, arabuluculuk rolü oynayabilecek şahıslara acımasızca suikastlar düzenledi. Fitne daha da alevlenince Suriye direnişini destekleyen insanlar ve yapılarda Suriye direnişinin hakkaniyeti hakkında soru işaretleri doğdu. Bu tablo karşısında Muhalifler de ciddi manada moral ve motivasyon bozukluğu yaşadı, Oluşturulan bu kara tablo sebebiyle bölgesel, ekonomik, askeri ve siyasal çıkarlarını Esed Rejimi üzerine kuran uluslararası güçlerin eline, Suriye Direnişini karalamak, direnişi terörize edip pasifize etmek için ciddi bir koz verilmiş oldu. IŞİD merkezli oluşan/oluşturulan kara tablo üzerinden Esed ve rejimi masumlaştırılarak Suriye Direnişi çalınmak istendi.
Esed ve Rejiminin alternatifi ''IŞİD'in temsil ettiği İslam'' algı operasyonuyla uluslararası toplumun İslam'dan ve Suriye Direnişinden nefret etmesi sağlandı. Uluslararası güçler bölgesel çıkarlarını korumak adına Esed Rejiminin bekası ve meşruiyeti için, IŞİD üzerinden oluşturulan kara propaganda nedeniyle Suriye Direnişini bitirmek isteyenlerin ekmeklerine kaymak sürülmüş oldu.
Nitekim hedeflediklerinin bir kısmına da ulaştılar,
Sonuç olarak bu süreçte Halep'in büyük bir kısmı Esed'in kontrolüne geçti, Safira ve etrafından direnişçiler tamamıyla çekilmek zorunda kaldı. Muhalifler Handerat'da sıkışıp kaldılar. Rejimin Humus Kuşatması daha da genişledi ve binlerce insan öldü. Hama'ya takviye gitmeyince mücahitler daha da geriye çekilmek zorunda kaldı. Lazkiye bölgesinde önemli bir yer olan Keseb de Esed'e bağlı faaliyet gösteren ve Banyas katliamının sorumlusu olarak da gösterilen Mihraç Ural liderliğini yaptığı 'Mukaveme Suriye' örgütünün eline geçti. Maalesef bu 2 senede muhalif savaşçılardan ve sivil halktan 100 bine yakın insan öldü ve Suriye direnişi büyük yara aldı. Sadece Suriye'de değil dünyanın her yerindeki Müslümanlar IŞİD sayesinde zora düştüler, utandılar binlerce insan haksız yere algı operasyonuna kurban gitti ve mağdur oldu. Ama her şeye rağmen, bu fitnelere, kaosa, uluslararası baskılara, İran, Rusya ve Çin'in bütün lobi çalışmalarına rağmen zayıf düşen Suriye Direnişi vazgeçmedi. Suriye Direnişinin en güçlü ve teşkilatlı yapılarından biri olan Ahrar'uş Şam İslam Hareketi'nin kurucu üst düzey liderlerinin öldürülmesine rağmen Suriye direnişine inanıp güvenenler vazgeçmediler. 2015 senesi Suriye devrimi için adeta bir yeniden doğuş, kendine geliş oldu.
2015'in ilk günlerinde Suriye Direnişinin en önemli gruplarından Ahrar'uş Şam İslam Hareketi, Kürt İslam Cephesi, Humus Liva Hak (Hak Tugayları) Ahrar'uş Şam İslam hareketi adı altında birleştiklerini ilan ettiler. Bu birleşmeden sonra 3 senedir muhasara altında olan Vadi Dayf ve Hamidiye Askeri Kampı Ahrar'uş Şam İslam Hareketi'nin öncülüğünde bölgedeki diğer direniş gruplarının katılımıyla rejimden alındı. 3-4 gün süren bu operasyondan sona Rejim ‘in Handerat Cephesinden Nübbül ve Zehraya koridor açma girişimi hüsranla sonuçlandı. Söz konusu bu zaferlerden sonra muhalifler moral ve motivasyonunu yükseltmiş, ümitlerini yeşertmiş ve birlikteliğin öneminin anlaşılmasına vesile olmuştu. Suriye muhalefetinin bu başarısından sonra Suriye Direnişinin kuzeydeki en önemli gruplarından Sukur'uş Şam Tugayları Ahrar'u Şam İslam hareketine katıldıklarını ilan ettiler. Bütün dünya el ele verip Suriye direnişini bitirmek için çalışsalar da öldüremedikleri bazı fedakâr insanlar vardı ve bunlar pes etmeden gece gündüz çalıştılar, direndiler ve Suriye kıyamına inanan insanlarla görüşmeler yaparak ‘'Fetih Ordusu"nu oluşturdular. Bu oluşum direnişe ve direnişe gönül verenlere büyük bir moral oldu. Ardından Suriye'nin en büyük şehirlerinden Rakka'yı bir zamanlar aldıkları gibi en az onun kadar önemli olan İdlib'i 3 gün gibi kısa bir zamanda Esed rejiminden temizleyerek şehri özgürlüğüne kavuşturdular, ardından Cisreşşuğur, Eriha zaferi geldi ve Muhalifler İdlib'in Cisr eş-Şuğur ilçesinin güneybatısından Hama'nın Sehl Gab bölgesine doğru ilerlemeye başladılar. Fetih Ordusu birlikleri, Halep, İdlib ve Lazkiye'yi birbirine bağlayan Freyke köyünden geçen otobanın kontrolünü ele geçirdi. İdlib'in kuzeybatısında da ilerleyen muhalif birlikler, Şam yönetimine ait 13 kontrol noktası ve iki köyün kontrolünü ele geçirerek Lazkiye ve Hama'nın Sehl Gab bölgesine yöneldi. Yani en net ifadeyle rejimin kalbi olan Lazkiye ve Hama kuşatması resmen başlamış oldu.
Hama ve Lazkiye'nin kuşatılması demek başta Esed rejimi olmak üzere İran ve Rusya'nın bölgede son günlerini yaşıyor ve Ortadoğu'nun kalbi olan Şam Topraklarından silinip atılması demek olacaktı.
Esed rejiminin ikinci kez köşeye sıkıştığı Bu süreçte Rusya aktif bir şekilde ve var gücüyle sahaya müdahil oldu. Hedef şuydu:
1-Muhaliflerin Hama ve Lazkiye ilerleyişi durdurulacak
2-İdlib ve etrafı bombalanarak Muhaliflerin o bölgede gücü tamamıyla kırılacak. Ardından İran, Esed ve Rusya'nın ortak hareketi ile İdlip, Cisreşşuğur ve Eriha geri alınacak.
4-Halep Kzeyde ise zaten en yakın Müttefikleri PKK'nın Suriye kolu PYD gerekeni yapıyor.
Bu süreçte IŞİD'e göstermelik dokunulacak çünkü Suriye'de her türlü operasyonu yapmak için kendilerine hukuki zemin teşkil eden IŞİD'in varlığıdır. Bu yüzden Suriye tamamıyla kontrollerine girene kadar IŞİD'in varlığı korunacak.
Evet, son olarak Suriye'de durum bu… Rusya, İran, Esed, Hizbullah ele ele vermiş Suriye kıyamını bitirmek ve Esed'li bir Suriye'yi diriltmek için saldırıyorlar.