Sudanlı uzmanlar, halkın önemli bir kesiminin İsrail ile normalleşmeye karşı olduğunu belirterek, muhtemel bir anlaşmanın ülkeyi ekonomik, siyasi ve sosyal yönden daha kötüye götüreceğine inanıyor.
İsrail basınında 20 eylülde yer alan haberlerde, İsrailli ve Sudanlı yetkililerin Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE), ABD'li yetkililerin de katılacağı bir görüşme yapacakları, Sudan'ın İsrail ile ilişkilerini normalleştirme karşılığında "ABD'nin Sudan'ı terörü destekleyen devletler listesinden çıkarması ve Sudan ekonomisine 3 milyar doları aşkın mali destek gibi bazı talepleri olduğu iddia edildi.
Medyada yer alan haberler, hemen akabinde daha önce yalanlanmasına rağmen askeri ve siyasi üst düzey bir heyetin BAE ziyareti ve ordunun başındaki ismin ocak ayında Uganda'da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi sonrası Tel Aviv'den "iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirecek iş birliğini başlatma konusunda fikir birliğine vardık" açıklaması, Sudan; Mısır, Ürdün, Bahreyn ve BAE'den sonra İsrail ile normalleşecek 5. ülke mi oldu? sorusunu akıllara getirdi.
İsrail ile normalleşmeye karşı olarak bilinen ve Filistin meselesi konusundaki hassasiyeti ve net tavrını daha önce defalarca vurgulayan Sudan'da uzmanlar, olası bir normalleşme anlaşması sonrası Sudan'ı bekleyenleri AA muhabirine değerlendirdi.
"Normalleşme, Sudan'ın sıkıntılarını
daha da derinleştirecek"
Sudan ile İsrail arasındaki normalleşme görüşmelerinin daha önceki ABD ve İsrail hükümetlerinin ulaşamadığı bir seviyeye geldiğini belirten Siyaset ve Ekonomi Uzmanı Asım İsmail, "Hükümetin özellikle hayat şartları ve ekonomik krizden kurtulmak için böyle bir adım atabileceğini düşünüyorum. Ancak toplumun geniş bir kesiminden bu normalleşmeye itirazlar var. Geçiş hükümeti, BAE-Suudi Arabistan eksenine girmiş gibi göründüğü için bu öneriyi göz ardı etmiyorum. ABD yönetimi, ileriki dönemlerde de iktidarını sağlamlaştırmak için İsrail'i destekleyen politikalar üretiyor. İsrail, son zamanlarda sadakat ve yakın duruşu nedeniyle Sudan'a ilgisini artırdı." ifadelerini kullandı.
İsmail, "Başbakan Abdullah Hamduk her ne kadar geçici hükümetin normalleşme ile ilgilenmediğini, bunun yetkileri dışında olduğunu ifade etse de geniş bir siyasi çevrenin dahil olduğu kirli bir oyun oynanıyor. Dillendirilmese de muktedirlerin yakın geçmişte yaptıkları bu sürece girildiğinin kanıtıdır. Bir hafta önce yalanlanan BAE ziyaretinin dün gerçekleşmesi bunun ispatıdır." dedi.
“BAE eksenine dahil olması Sudan'dan
çok şeyler götürecek"
BAE'nin, "Sudan gibi ekonomik açıdan çöküntüde olan devletlerin bu zaafından istifade ederek kendi tarafına çekmeye çalıştığını" belirten İsmail, şöyle devam etti:
"Normalleşme karşılığında önerilen meblağın BAE'ye ait olduğunu düşünüyorum. BAE gibi, Arap ülkelerini İsrail ile normalleşmeye çok istekli göstermek isteyen ülkeler var. Arap dünyasının iradesinin zayıflığı nedeniyle düşük olduğunu bilseler de bu teklifi yaptılar. Sudan'ın Filistin meselesindeki duruşu sağlamdır ancak BAE eksenine dahil olması kendisinden çok şeyler götürecek. Uluslararası denklemler çok değişti. Arapların haklarını savunan bir Arap Birliği yok. Tüm hükümetler, kendi çıkarlarını düşünüyor. Normalleşmeye karşı çıkanlar bile destek bulmadı. Normalleşme, Sudan'ın sorunlarına çözüm üretmeyecek, bilakis sıkıntılarını daha da derinleştirecek."
Ordu ve sivil otoritede normalleşme karşıtları olduğunu aktaran İsmail şunları söyledi:
"Ordunun imkanlarını, silah gücünü artırmak için normalleşmeye sivillerden daha yakın olduğuna inanıyorum. Bu beklenti, Sudan'ın askeri gücünü kendisine tehdit olarak gören bazı Arap ülkeleri tarafından da reddediliyor ancak Amerika ve İsrail gibi ülkeler terörizm, göçmenler ve kara para aklama operasyonlarının yayılmasının ana kapısı olduğuna inandıkları için terörizm, aşırılık ve göçle mücadele etmek istiyorlar."
"Siyasi olarak normalleşmenin
halk nezdinde bir kıymeti yoktur"
Hartum Üniversitesi Tarih Bölümünden Doç. Dr. Muhammed Tarık Nur, Sudan'ın 1956'daki bağımsızlığından bu yana Filistin davasını benimsemede ve "işgalci" İsrail devletine resmi ve halk nezdinde tüm seviyelerde karşı durmada önemli bir rol oynadığını ve uzun süre bu duruşunu değiştirmediğini söyledi.
"Hartum, Filistin Kurtuluş Hareketinin (Fetih) ana merkezlerinden biriydi, ancak bunun ötesine geçti ve siyonist İsrail düşmanıyla her türlü uzlaşmayı ve hatta müzakereyi reddetmek için "Üç Toplantı" konferansı olarak bilinen ünlü konferansa ev sahipliği yaptı." ifadelerini kulanan Nur, Sudan'ın Afrika'daki uzantısı ile Filistin davasının yanında duran ve İsrail işgal otoritesini boykot eden çoğu Afrika ülkesinde etkili bir rol oynadığını dile getirdi.
Nur, "Aralık 2019 devriminin ardından Sudan'ın bu duruşunu terk etmesini isteyen bazı seslerin ortaya çıktığını fark ediyorsunuz ve bunların Batı'nın kucağında olan BAE'nin mali destek verdiği gruplar olduğu açıktır. BAE, ABD baskısı ve ekonomik sıkıntılar da düşünüldüğünde Sudan'ın normalleşmeyi kolayca kabulleneceğini düşünüyor. Sudan, halkı İsrail'le normalleşmeyi devlete ve vatandaşa büyük bir ihanet olarak kabul ediyor." dedi.
Ekonomik sorunların aşılması, uluslararası iş birliğinin önündeki engellerin kaldırılması, siyasi otoriteyi güçlendirecek yardım paketinin devreye girmesinin hükümetin normalleşmeye sıcak bakmasının önündeki sebepler olduğunu sıralayan Nur, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçici Sudan hükümeti, bağımsızlıktan bu yana dış politikanın üzerine inşa edildiği Sudan'ın temel ilkelerinden vaz geçmek pahasına olsa bile, iç ve dış sorunlarına çözüm getirecek dış destek merkezleri arıyor. İktidarını devam ettirmek veya bir miktar başarı elde etmesini sağlayan her şeyi yapmak için yeni eğilimler de var. Sudan'ın sorunları, siyasi, ekonomik ve sosyal sorunların dış müdahaleyle iç içe geçtiği bir temele dayanmaktadır ve bu nedenle bu süreç, normalleşmenin uzun süredir tamamen reddedilmesine dayanan siyasi sorunu artırabilir. Buna ek olarak, eğer üretim artırılmaz ülke öz kaynaklarıyla ayakta duracak duruma gelmezse para pompalamak veya banka transferleri üzerindeki yasağı kaldırmakla ekonomik sorun ortadan kalkmayacaktır."
Nur, "Filistin konusundaki net duruşu ve İsrail'e karşı tutumuyla bilinen Sudan halkı, normalleşme meselesini kolaylıkla sindiremez. Siyasi olarak normalleşme adımları atılabilir ancak bunun halkın nezdinde bir kıymeti, karşılığı yoktur." değerlendirmesinde bulundu.
"İktidardakilerin normalleşmeyle
ilgili karar alma yetkisi bulunmuyor"
Geçici hükümetin İsrail ile normalleşme konusunda ne karar alma ne de görüşme yetkisi bulunduğunu belirten Sudan Halk Kongresi Partisi Siyasi Sekreteri Abdulvahhab Ahmed Saad, Egemenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan, daha önce İsrail Başbakanı Netanyahu ile görüştü ancak normalleşme ile ilgili bir karar alınmadı. Kararı meclisin alması gerekir. Yasama meclisi ve onu temsil eden birisi olmadığı için geçici hükümetin normalleşmeyle ilgili karar alma yetkisi bulunmuyor." diye konuştu.
Normalleşme karşılığında teklif edildiği iddia edilen 3 milyar doları Sudanlılara hakaret olarak değerlendiren Saad, 3 milyar dolar Sudan halkının ahlaki değerleriyle kıyaslanamaz. Sudan halkı milyarlarla satın alınamaz. Zaten oldukça düşük bir miktar. Normalleşme olursa siyasi sorunlar daha da artar. Dünyanın tüm paralarını getirseler dahi bu siyasi sıkıntıyı gideremezler." ifadesini kullandı.
Filistin meselesi konusundaki hassasiyeti ve net tavrı bilinen Sudanlıların kahir ekseriyetinin İsrail ile normalleşmeye karşı olduğunu dile getiren Saad, şunları söyledi:
"Sudanlılar, 1948'den beri Filistinlilere destek için İsrail karşısında çatışmalarda yer aldı. Bu halk, Filistin davasına nasıl ihanet eder. Bu halk normalleşmeyi nasıl kabul eder. Bu, Filistin davasına ihanet demektir. Halk Kongresi Partisi, Ümmet Partisi, Komünist Parti ile Arap Baas Partisi ve birçok Sudan partisi İsrail ile normalleşmeyi reddediyor."
Normalleşme kararlarının mevcut sorunları askıya alacağı ve sıkıntıları daha da arttıracağı yorumunda bulunan Saad, çözüm sunmayacağını, ekonomik ve siyasi açıdan daha kötü sonuçlar doğuracağını kaydetti.
Burhan-Netanyahu görüşmesi
tartışmalara neden olmuştu
Orgeneral Burhan, 3 Ocak'ta ülkesinin diplomatik ilişkisinin bulunmadığı İsrail'in Başbakanı Netanyahu ile Uganda'da bir araya gelmiş, İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada, görüşmenin Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni'nin davetiyle gerçekleştiği duyurulmuştu.
Netanyahu da Twitter'dan, "İki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirecek iş birliğini başlatma konusunda fikir birliğine vardık." paylaşımında bulunmuştu.
İsrail, Filistin topraklarının işgalinin ardından Tel Aviv'e tepkili olan Afrika ve Arap ülkeleri ile ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor.
İsrail, Orta Doğu ve Afrika'daki Müslüman ülkelerle yakınlaşma çabaları kapsamında Mısır, Ürdün, BAE ve Bahreyn'in ardından Doğu Afrika ülkesi Sudan ile de ilişkileri normalleştirmek istiyor.
Sudan'ın başkenti Hartum, 1967'deki Arap-İsrail savaşının ardından burada düzenlenen ve "İsrail'le barışa hayır, İsrail'in devlet olarak tanınmasına hayır ve İsrail'le müzakerelere hayır" içerikli genelgeyle sonuçlanan Arap Zirvesi nedeniyle "3 hayırın başkenti" olarak da biliniyor.