İşte Levent Kemal'in Salma ve Türkmen Dağı özelinden Suriye'deki son durumun genel değerlendirmesini yaptığı yazısı;
Yaklaşık üç senedir Lazkiye bölgesinin doğu kırsalında muhaliflerin elinde bulunan, doğusunda Gab Ovası, batısında Lazkiye ve kuzeyinde İdlib 'in önemli kenti Cisr'eş Şuğur'un bulunduğu Kürd Dağı'nın önemli noktalarından Salma ve çevresi yavaş yavaş rejimin eline geçiyor.
Üç yıl boyunca muhalifler tarafından tutulan Salma bölgesinin bir hafta gibi kısa bir sürede rejimin eline geçmesini tetikleyen birçok sebep bulunuyor. 2015 yılının yaz aylarından ve Rusya'nın Ekim 2015'te başlattığı hava operasyonlarından süzülüp gelen sebepler silsilesi Suriye'deki savaşın dünya açısından politik bir tecrübe dışında askeri bir deneyim alanı olduğunu açığa vuruyor.
Suriye sahasının gerek sosyolojik gerek orta mesafelerde farklılaşan coğrafi durumu klasik ve ezbere askeri yaklaşım ve tahminlerin pek çok kere çöktüğü bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Bu çöküşlerin en şiddetli ve Suriyeli muhalifler adına en olumsuz hali ise Fetih Ordusu ile başlayan “yarı-askeri unsurların hat savaşını sürdürebileceği” fikri ve pratiğinde yaşanıyor.
Lazkiye'nin Salma bölgesindeki çatışmalar ve diğer bölgelere bakıldığında bu pratiğin popüler bir ajitasyon kaynağı olarak işe yarasa da artık Suriye için geçerliliğini yitirdiğini anlatmaya çalışacağım.
Lazkiye'de rejimin taktiği : Alana yayılmış savaş
Lazkiye kırsalı Kürd Dağı / Cebel Ekrad bölgesi Salma mevki savaşı 2015 Ekim ayından bu yana düşük yoğunluklu ve zaman zaman şiddetini arttıran bir şekilde sürdü. Rejimin Rus hava desteği ile beraber Türkmen Dağı / Cebel Etrak bölgesinde Gımam'dan başlayarak Kızıldağ'a oradan da Çardaklı ve Kulçuk kavşağına kadar uzanan ilerlemesi rejime Kürd Dağı'nda hamle yapma olanağını sundu.
Türkmen Dağı'nda ilerleyişi sırasında rejim, Suriyeli muhalifler gibi gayrı nizami birlikler için oldukça zor bir duruma neden olan alana yayılma taktiği izledi. Bu taktik ile kendi tahkim alanlarına karşılık gelen muhalif ateşi küçülten rejim, mobilize haldeki muhalifleri Türkmen Dağı'nın neredeyse kuzey ucu olan Kızıldağ'dan Kürd Dağı'nın M4'e bakan Cebel Nuba bölgesine kadar genişlettiği bir alanda yordu.
Diğer yandan Rus savaş uçakları ile muhalif birliklerin intikal yollarını, Türkmen Dağı'nda Rabia ve güneyindeki Beyt Ablak yolu ile Sallur'un batısındaki yolları, bombalayan şer ittifakı; dağınık alana yayılan ve ateş gücü ile piyade gücünü yaklaşık 55 km² genişliğinde engebeli arazide yitiren muhalifler karşısında daha etkin hale geldi.
Lazkiye bölgesinin devrimin en önemli bölgesi olduğu söylenmesine karşılık gerek Fetih Ordusu'nun gerekse diğer operasyon odalarının yaklaşık 330 km uzunluğunda ve ortalama 4000 km² genişliğinde bir alanda mücadele veriyor olması Lazkiye'ye gerekli desteğin oldukça gecikmesine neden oldu.
Tüm bu iç içe girmiş faktörler nedeniyle ve özellikle Salma bölgesine Rus savaş uçaklarının şiddetli bombardımanından dolayı Salma beldesi ve tepesi rejimin eline geçti. 13 Ocak 2016'da rejimin uzun zaman sonra girdiği Salma bölgesine 5 Ocak ile 13 Ocak arasında günde ortalama 70 sorti yapan Rus uçakları yaklaşık 2000 ton bombayı Salma ve çevresindeki muhalif mevzilere bıraktı. Bu ağır bombardıman nedeni ile Salma hattının geri çekilme ile rejime bırakılması sonucu muhalifler Lazkiye'nin doğu yakasındaki stratejik tepelerden birini daha kaybetmiş oldu.
Salma'nın Önemi
Cebel Nuba Lazkiye'den Cisr'eş Şuğur'a, oradan da İdlib ve Halep'e uzanan M4 otoyoluna hâkimiyeti ve peneblen bir yükselti olması ile rejimin Türkmen Dağı bölgesi doğusundaki tüm hareketlerine koruma avantajı sunması bakımından stratejikti. Burç Kassab ise Cebel Nuba'dan görülemeyen Merc Zaviye 'ye uzanan derin iki vadiyi kontrol ettiği için önem taşıyordu. Ancak Salma bölgesinin stratejik önemi üç ana bölge intikal hattına açılan bir geçiş olmasından ileri geliyor.
Salma batısında Lazkiye, doğusunda Gab Ovası, kuzeyinde ise Cisr'eş Şuğur ile 2015 Mart'ında başlayan Fetih Ordusu fırtınasının kilitlendiği alanlara açılıyor. Salma, Gab Ovası'nda rejim ve İran militanlarının konuşlandığı merkez Curin'i hakim tepe konumunda tutan Nebi Yunus Tepesi'ne 10 km uzaklıkta. Gab Ovası'nın kuzeyi, Cisr'eş Şuğur'un güneyine açılan Sukayr, Barişa ve Sirmaniye hattının şiddetli cephesi Cub Ahmar'a da 10 km uzaklıktaki Salma kuzeydoğusunda uzanan Mavi Vadi ile çevresine göre doğal bir üstünlük de kazanıyor.
Salma'nın kaybı: Hat Savaşı'nın Yansımaları
Bu açılardan bakıldığında Salma'nın kuzeyindeki El Hur'un iki gün için ele geçirilmesine rağmen yeniden rejime geçmesi ile rejimin Maruniye batısındaki ormanlık alanda ve Ğunaymiye'de karşılanması daha anlaşılır hale gelecektir. Rejimin bir hafta önce Mugayriye'den çıkarak kuzeybatıya doğru 8 - 10 km ilerlemesi ancak “alana yayma” taktiği genel cephe durumunu değerlendirerek hava desteğini pür bir şekilde kullanmasına dayanıyor. Bu durum ise karşımıza Suriye genelinde bir sorun olarak hat savaşı – gibi savaşmak – şeklinde çıkıyor.
Hat savaşı taktiği düzensiz birlikler ile mücadele konusunda düzenli orduların en büyük problemini ortadan kaldıran, muhalifler adına büyük bir handikapa neden olan, bir sonucu doğuruyor. Muhalif hedefler askeri anlamda "büyüyor". Bu taktik daha önce Hama'da 1982 yılındaki olaylarda baba Esed tarafından kullanılmış, Hama'daki Müslüman Kardeşler karşısında geri çekilerek hattı genişletmiş ve muhalif unsurların alana yayılarak ribat ve düzenli ordu mantığına yakın bir davranış sergilemesini sağlayarak hedefleri büyütmüştür. Benzer bir durum ise bugün için kuzey Suriye'de söz konusudur.
2015 Mart sonundan bu yana Suriye'de Deraa ve kuşatma alanlarının yoğun olduğu Şam dışındaki büyük muhalif bölgelerde karşımızda Fetih Ordusu'nun geniş ölçeğinden kaynaklanan bir hat savaşı durumu vardı. Daha önce birkaç saha içinden kişinin değindiği gibi muhalifler, Rusya'nın operasyonlara başlaması ile hat savaşı açısından kaldırılamaz bir dönemece girdi ve Türkmen Dağı, Salma, Halep güneyinde bu durum olumsuz bir şekilde tecrübe edilmiş oldu.
ABD Ordusu'nun küresel ölçekte 11 Eylül'den sonra Afganistan ve Irak üzerinden edindiği tecrübe ile daha eskiden getirdiği deneyimlerin bir özeti sayılabilecek FM 3-05, Ordu Özel Kuvvetler El Kitabı ve FM 31-21 Gerilla Savaşı adlı talimnamede de vurgulandığı üzere devlet dışı gerilla tipi unsurların gücü bazı özelliklerinden kaynaklanır.
Küçük, hızlı hareket edebilen, hedef küçülten ve ateş gücü odaklanmasına dayanan, ani ve çok noktada eş zamanlı veya art arda gerçekleşen, hat oluşturmayan ve / veya düşman disiplinini bozmaya yönelik mekânsal ve zamansal taktikler içeren, yarı askeri unsurların uzun zaman dilimlerine yaydıkları saldırılar ile kendi gücünü oluşturan gerilla savaşı birimleri ile Suriye'deki gibi bir hat savaşını uzun süre sürdüremeyeceğimiz gerçeği ile karşı karşıyayız.
Tüm Suriye için Geçerli Bir Plan Var mı?
Bu tecrübeler ışığında tüm Suriye için geçerli bir askeri plan muhalifler açısından mümkün mü sorusu akla geliyor. Ancak bunun mümkün olmadığını en başta sosyolojik ve coğrafi nedenlere bağlı olarak belirtmiştim. Bu bakımdan Suriye'de tüm alanlara dair tek bir plan işlerliği mümkün görünmüyor. Lazkiye, Humus ve Hama'nın güneyi, Şam'ın Kalamun ve Kuneytra bölgeleri, Deraa'nın bazı alanları bilinen gerilla tarzına yakın iken Halep ve çevresi, Rakka ve Haseke vilayetlerinin kuzey kesimleri değişken karakterler içeren kent savaşları ve sızma operasyonlarına dayalı geniş alan savaşlarına daha yatkın bir konumda.
Biçimsel ve nitelik olarak bir düzenli ordu ile bir gerilla birliğinin hat savaşı asimetrik bir mantık verse de bu durum geometrik bir zihin yanılsamasını ifade eder. Savaş pratiğinde önemli olan ateş ve insan gücü faktörlerinin art bölge ve lojistik unsurları ile tartılarak işleme konulmasıdır. Aksi halde geometrik yanılsama sahaya bir mağlubiyet olarak yansır.
İki gerilla unsuru arasındaki çatışma pratiğinin ise hat savaşına yaklaşan özellikleri olsa da çatışmalar genellikle yıldırım taarruz şeklinde ve birkaç kere tekrarlanan haldedir. Örnek olarak, Halep'in kuzeyinde Afrin'den saldıran PKK ve Savran'dan saldıran IŞİD'te karşımızda gücün bir odağa uygulanması şeklinde yukarıda tarif ettiğimiz gayri nizami savaş özelliklerinin kullanıldığı biçimi görüyoruz. Özellikle IŞİD'in gece baskınları, bombalı araçlar ve dik yollu atış yapan silahlarla uyguladığı fiziki ve psikolojik saldırıların tipik bir gerilla mantığını içerdiğini söylemek mümkün. Buna IŞİD'in nöbet ahkâmı üzerinden yapılabilecek olan itirazların karşısında ise gerillanın alan koruma prensibini hatırlatmak gerekmektedir. Diğer yandan Afrin'den saldıran PKK militanlarının Rus hava desteğine rağmen köy ve beldelere seri ve hızlı saldırılar düzenleyerek ilerlediğini, kontrol altına alamadığı bölgelerden eski alanı içine hızla çekilerek uzaklaştığını söylemekte de fayda vardır. Bu iki kısa örnek iki gerilla unsuru arasında nöbet ahkâmında hattı, saldırıda gerilla mantığını içeren bir duruma işaret etmektedir.
Buna benzer çoğaltılabilecek emsalleri ile beraber muhalifler için Suriye'nin tümünde geçerli tek bir askeri planın olmadığını, bunun muhaliflerin gerilla karakterine de uygun olmayacağını belirtmek gerekmekte.