TİMETURK | HABER MERKEZİ
"21 Mayıs 2008 Çarşamba günü, İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in Kudüs'teki ofisinden yapılan bir basın açıklaması, dünyanın gündemine bomba gibi düştü. Açıklamada, Türkiye'nin arabuluculuğunda İsrail ve Suriye'nin bir yıldır barış müzakerelerini sürdürdüğü resmen doğrulanıyordu. Haber, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in bir ay önce Katar basınına verdiği röportajda söylediklerinin de teyidiydi. Esed, 2000'de kesilen barış görüşmelerinin yeniden başladığını belirtiyordu. İsrail, Şam'dan gelen bu bilgiyi, haftalar sonra doğrulamıştı. Dünya basınının da yakından takibiyle, müzakereler bir anda bölgenin ana gündem maddesi haline geldi. Suriye'nin anlaşma şartı zaten biliniyordu: İsrail tarafından 1967'de işgal edilen Golan Tepeleri'nin geri verilmesi. İsrail de bunun karşılığında Şam'ın Tahran rejimiyle ve Hamas, Hizbullah gibi örgütlerle bağını tamamen koparmasını istiyordu. İsrail'in, bununla bağlantılı olan bir başka talebi de 18 Mayıs 1965'te Şam'ın göbeğinde idam edilen MOSSAD ajanı Eli Cohen'in kemiklerinin Tel Aviv'e iadesiydi. Bu şartlar üzerinde ne ölçüde uzlaşma sağlandı, taraflar ne kadar geri adım attı bilemiyoruz. Çünkü İsrail'in 2008'deki Gazze saldırısı nedeniyle müzakereler yarıda kesildi, ardından da Ehud Olmert'in başbakanlığı sona erdi. Bilâhare yolsuzluktan yargılanan ve mahkûm olan Olmert, şu anda İsrail'in Ramle kentindeki Maasiyahu Hapishanesi'nde 27 aylık cezasını çekiyor."
Yazısına yukarıdaki notu düşerek başlayan Taha Kılınç, konunun Erdoğan'ın İsrail Televizyonu'na verdiği röportajda gündeme geldiğini söyledi.
Erdoğan Kanal-2 televizyonunun ünlü sunucusu Ilana Dayan-Orbach'ın “O dönemde İsrail hükümeti, Golan Tepeleri konusunda Suriye'ye bir söz vermiş miydi?” şeklindeki ısrarlı sorusuna “Müzakereler sonuç aşamasına gelmişti” şeklinde cevap vermişti.
"Elde mevcut kanıtlardan yola çıkarak, şöyle bir tarihsel tahminde bulunmak mümkün" diyen Kılınç şunları yazdı:
"İSRAİL ve SURİYE MÜZAKERELERİ PLANLANDIĞI GİBİ GİTSEYDİ..."
İsrail'le Suriye arasındaki müzakereler planlandığı gibi yürüse ve sonuca ulaşsaydı, muhtemelen Suriye o zamana kadar gölgesinde hareket ettiği İran ekseninden çıkacak ve Batı ittifakına dâhil olacaktı. Golan Tepeleri'nde İsrail'den koparacağı ciddi bir taviz karşılığında Suriye, sadece Tahran'dan kopmakla kalmayacak, aynı zamanda Hizbullah ve diğer örgütlerle de irtibatını kesecekti. Böylece İran'ın Ortadoğu'daki etkisi gözle görünür şekilde azalacak, bölge bambaşka bir manzaraya kavuşacaktı. Dahası, Esed rejimi hızlı bir şekilde bazı yapısal değişiklikleri de gerçekleştirmeye girişeceğinden, Arap Baharı Suriye'ye belki de hiç uğramayacaktı.
"OLMADI..."
Ama olmadı. Önce İsrail'in Gazze'ye saldırısı müzakereleri durdurdu, daha sonra da Arap Baharı'nın fırtınaları arasında canının derdine düşen Esed, İran'ın uzattığı can simidine sımsıkı sarılarak Tahran'la işbirliğini en üst düzeye çıkardı.
"İSRAİL'İN HAKKI YOK"
Bu nedenle, İsrail'in İran'ın Ortadoğu'daki etkinliğiyle ilgili şikâyetlerde bulunmaya hiç hakkı yok. Çünkü 2008'de bunun engellenmesini sağlayacak tarihi bir fırsat kaçırıldı. Gazze'ye saldırarak hafızalarda yeni bir kanlı çentik açan İsrail yönetimi, bölgeyle ilgili siyasal öngörüsüzlüğün de destanını yazmış oldu.