Körfez krizine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Hireyci, ülkesinin Katar'ın güvenlik ve istikrarını önemsediğini belirterek, "Katar ile anlaşmazlığımız siyasidir, hiçbir zaman askeri olmadı ve egemenliği de hiçbir şekilde hedef alınmadı" dedi.
Hireyci, Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'daki zirvenin ardından Doha ile ilişkilerini kesmesi ile Trump yönetimi arasında bir bağlantının olup olmadığına ilişkin soruyu, "Mesele siyasi uygulamalardan kaynaklanan bir rahatsızlık değildir. Egemen devletler ilkesi, Katar'ı da koruyor ve siyaset yapma hakkını veriyor. Ancak Katar'ın tasarrufları, komşuları ile bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit ediyor. Doha'nın yaptıklarını yıllardan beri yol edinmiş bir yaklaşım olarak okumak lazım. Bu nedenle Katar'a yönelik bu adımlar, kendisini sonuçları dikkate alınmamış bir takım eylemlerden korumak için atıldı" şeklinde cevapladı.
Körfez ülkelerinin Katar ile ilişkilerini kestiğini ve bunun abluka olmadığını ifade eden Hireyci, "Normalde abluka Birleşmiş Milletlerin (BM) kararlarından geçer ancak ilişkilerini kesme ise her ülkenin kendi milli güvenliğini korumak için aldığı egemen bir karardır. Bakın Türk ürünlerini Katar'a taşımak için Türkiye'den Doha'ya yüzden fazla uçuş gerçekleşti" diye konuştu.
Her iki ülkeyle büyük silah anlaşmaları yapmak için Washington'un Suudi Arabistan ile Katar arasını bozmaya çalışma ihtimalinin olup olmadığına dair soru üzerine Hireyci, "Bu varsayım soru olmaktan çok bir analiz niteliğindedir. Suudi Arabistan'ın bilinçli ve rasyonel yönetimi ise sahip olduğu değişmezleri doğrultusunda ilerliyor, kimseyle de mukayese içerisinde değildir. ABD, siyasi sistemi kurumlardan oluşan ve bağımsız kurumsal bir politikaya sahip büyük bir ülkedir. Dolayısıyla her ülke gibi ABD'nin de kendi çıkarlarını dikkate alması gayet doğal bir şeydir. ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ortak güvenlik anlaşmaları, Suudi Arabistan'ın savunma siyasetindeki sabitlerinden biridir. Bu nedenle Suudi Arabistan'ın, kendi milli güvenliğini koruması için silah anlaşmalarını yapması garipsenmemelidir" dedi.
Katar ile ABD arasında yapılan silah anlaşmasının, iki ülkeyi ilgilendiren bir konu olduğunu dile getiren Hireyci, bazı Körfez ülkelerinin Katar ile ilişkilerini kesmesi ile ABD Başkanı Donald Trump yönetimi ve Riyad Zirvesi arasında bir bağlantı olup olmadığına dair soruya ilişkin şunları söyledi:
"Aslında Katar'ın kendisi, Emir Temim bin Hamad Al Sani'nin katılımıyla zirveye eşlik etti. Katar'ın, terörle mücadeleye karşı çabaları birleştirmeye davet eden uluslararası bu platforma katılması Doha yönetiminin bu konuda diğer ülkelerle ortaklığı kabul ettiği anlamına geliyor. Ayrıca Riyad Zirvesi, tasarruflarından geri dönmesi, yönünü düzeltmesi ve teröristler ile terör oluşumlarını finanse etmeye son vermesi yönünde Katar için nihai fırsattı. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn ve Mısır, uzun yıllar boyunca Katar'dan kendi güvenliklerini zayıflatma girişimlerine son vermesi ve hem ikili hem de Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) çerçevesinde yapılan anlaşmalara uyması talebinde bulunuyordu. Katar ile diyaloğu 20 yıl sürdürdük. En önemlileri 2013 Riyad Anlaşması ile 2014 Tamamlayıcı Anlaşması olmak üzere birçok sözleşme yapıldı ancak Doha yönetimi sözünde durmadı ve bu anlaşmalara bağlı kalmadı."
Kendilerinin hala yapıcı ve sonuç veren diyalogdan yana olduklarını belirten Hireyci, "Şu andaki krizde de önemli olan Katar'ın terör ve aşırılık düşüncesine sahip gruplara verdiği destekleri durdurmasıdır. Güvenlik ile istikrarın sağlanması ve terörle mücadele, pazarlık veya tartışılması mümkün olmayan bir konudur" ifadelerini kullandı.
KRİZDE BE'NİN ROLÜ NEDİR?
Hireyci, BAE'nin Katar krizindeki rolüyle ilgili soruya ise "Suudi Arabistan, İslam dünyasının lideridir ve BAE de onunla kardeş olan egemen bir ülkedir. Suudi Arabistan ile BAE, KİK'te varılan mutabakat doğrultusunda hareket ediyor. Bu arada Türkiye'nin de BAE ve Körfez ülkeleriyle ilişkileri iyidir. Türkiye'nin resmi verilerine göre, son 10 yılda Körfez ülkeleri arasında Türkiye'de en çok yatırım yapan ülke BAE'dir" değerlendirmesinde bulundu.
Dünya kamuoyunun çok merak ettiği ve ilişkilerini kesen ülkelerin elindeki Katar'ın terörü desteklediğini ispatlayan delillerle ilgili ise Hireyci, bizzat ülkesinin Katar'ın desteklediği ve finanse ettiği terör eylemlerine hedef olduğunu, 2003 yılında (Libya'nın devrik lideri Muammer) Kaddafi rejimiyle iş birliği yaparak Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdulaziz'e düzenlenmek istenen suikastın de bu eylemler arasında yer aldığını ileri sürdü.
Hireyci sözlerine şöyle devam etti:
"ABD Hazine Bakanlığı başta olmak üzere Amerikan kurumlarında (söz konusu 4 ülkenin Katar'a sunduğu listelerle) uyuşan (terör zanlılarının) isimleri bulunuyor. Daha önce ABD'nin de aralarında bulunduğu bazı hükümetler Katar'a yönelik suçlamalarda bulunmuşlardı. Katar, bazıları uluslararası olmak üzere sanık ve şüphelilerle ilgili kötü bir sicile sahiptir. Örneğin ABD makamları, Katar'dan 11 Eylül 2001 olaylarının planlayıcısını (Halid Şeyh Muhammed) tutuklamasını istemişti. Katar ise tutukluluk süresi 6 ayı geçemeden 2009 yılında serbest bırakmıştı. Bu adamın (Şeyh Muhammed), salıverildiği günden beri 11 Eylül saldırılarının yanı sıra Irak ve Suriye'de terör eylemlerini finanse ettiği kanıtlandı."
Hireyci, Katar'ı bir kez daha DEAŞ, El-Kaide'yle ilişkili Nusra Cephesi, Ahraru'l Bahreyn, Hizbullah, Bingazi'yi Savunma Seriyyeleri ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı'na (İhvan) mensup ve terör eylemlerinde bulunan bazı kişilerin de aralarında bulunduğu terörist ve mezhepçi grupları desteklemek, korumak ve ayrıca İran destekli terör gruplarının Suudi Arabistan'daki eylemlerine ve Yemen'de Husilere destek vermekle suçladı.
ERDOĞAN'IN KRAL SELMAN'A ÇAĞRISI
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Suudi Arabistan Kralı'nı, Körfez'in büyüğü olarak krizi çözmeye çağırmasına" ilişkin Hireyci, "Kral Selman Körfez'in yalnızca büyüğü değil aynı zamanda Hâdimü'l Haremeyn-i Şerifeyndir ve Katar'ın Körfez bağlamı kapsamında olması için çaba sarf etmiştir. Ancak Suudi Arabistan'ın bu sabrına karşı Katar, KİK'deki tüm ülkelerin çıkarlarına zarar veren tutumunu devam ettirdi" ifadelerini kullandı.
Basının Türkiye ile Suudi Arabistan arasında gerginliğe neden olabileceğine ilişkin Hireyci, "Türkiye ve Türk basını krizin başında bir dereceye kadar dengeli bir tutum sergiledi. Ancak kısa bir süre sonra Türkiye ile Katar'ın aynı safta yer aldığını ve Türk basınının gizli ve açık bir şekilde Suudi Arabistan'a saldırdığını fark ettik. Bunlar Suudi Arabistan'ın önderlerine varacak şekilde oldu. Suud basınının bu safsatalara cevap vermeden, gerçekleri açıklamadan sessiz durması tasavvur edilebilir mi? Bunlardan biri de söz konusu dört ülkenin yaptıklarını çarpıtmak ve Katar'la ilişkilerini kesmelerini, abluka olarak nitelendirmektir" şeklinde konuştu.
Katar'daki Türk üssüyle ilgili ise Hireyci, "Biz, Katar'da Türk üssü kurulması yönünde bir anlaşma olduğunu biliyoruz. Ancak garip olan krizin başında Türkiye'nin acilen yasamanın onayıyla asker ve askeri mühimmat göndermesidir" dedi.
Suudi Arabistan'da bir Tük üssü kurulması önerisine yönelik Hireyci, "Türkiye'nin Suudi Arabistan'da askeri üs kurmasına izin verilemez. Ankara, Suudi Arabistan'ın buna ihtiyacı olmadığını iyi bir şekilde biliyor. Suudi Arabistan Silahlı Kuvvetleri ve askeri yeterlilik en iyi düzeyde. Yurtdışında da büyük katılımları var. Bunlardan biri de bölgedeki istikrar ve güvenliği korumak ve terörle mücadele etmek için olan Türkiye'deki İncirlik üssüdür" diye konuştu.
Hireyci, ülkesinin özellikle bu krizde KİK'den çıkanlara ve Kuveyt'in krizi çözmede ara buluculuk yapmasına saygı duyduğunu, körfez (merkezli) çözümü istediği için dünyadaki tüm ülkeler arasında sadece onun ara buluculuk yapmasını kabul ettiğini, (Suudi Arabistan) Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr'in de bunu vurgulayarak, Körfez ülkelerinin Katar ile aralarındaki anlaşmazlığı dış ülkelerin yardımı olmadan kendi aralarında çözebileceklerini kaydettiğini söyledi.
Hireyci, “Katar'ı ve halkını önemsiyoruz, o bizden biz de ondanız. Er ya da geç kriz çözülecek ve aramızdaki ilişkiler yoluna girecektir” dedi.
Ülkesinin hala Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmeyi önemsediğini ifade eden Hireyci, karşılığında da Türkiye'den durumu akıllıca ve hikmetle değerlendirmesini, bu krizin olumlu çözümünü destekleme konusunda katkıda bulunmasını beklediğini söyledi.
SUUDİ ARABİSTAN, HAMAS'I TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRÜYOR MU?
Suudi Arabistan'ın Hamas'ı terör örgütü olarak görüp görmediği konusunda ise Hireyci, bunun, Hamas'ın gelecekteki davranışlarına bağlı olduğunu belirtti.
Hamas'ın, saldırgan düşünce ve yol izleyen bazı İhvan üyelerinin yaptıklarından uzak durması gerektiğini savunan Hireyci, şunları kaydetti:
“Mutlaka 1967 sınırlarında bir Filistin devleti kurulması konusunda yumuşaklık gösterdiğini fiili olarak hissetmeliyiz. Bu konuda bölünmüşlük kesinlikle Filistin halkının çıkarına değildir. Filistin halkının çıkarlarını önemseyen herkesin, Filistinli yetkililer arasındaki siyasi sistemin birliği ve uyuşması için çalışması gerekir.”
SUUDİ ARABİSTAN - İSRAİL İLİŞİLERİ
Dikkatlerin, Katar'ın terörü finanse etmesi olan asıl meseleden Filistin meselesi ile İsrail konusuna çevrilmek istendiğine işaret eden büyükelçi, söz konusu girişimlerin başarısız olacağını dile getirerek, İslam'a sahip çıktığı iddiasıyla kendilerini insan hakları savunucusu ilan eden bazı ülkelerin aslında İsrail ile ilişki kuran ilk ülkeler olduğuna değindi.
Büyükelçi, “Katar dahil bu konu kendilerine hatırlatıldığında durumu pragmatik ve ortak çıkar bakış açısından savunuyorlar” dedi.
Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkilerinin bulunmadığını hatırlatan Büyükelçi Hireyci, ülkesinin Filistin meselesi konusunda tutumunun açık olduğunu ve Filistin meselesine sahip çıkma tarihinde şüpheye yerin olmadığını ifade etti.
Ülkesinin 2007'de Hamas ile Fetih hareketleri arasında uzlaşmayı sağlamak amacıyla sarf ettiği büyük çabalara dikkati çeken Hireyci, "Suudi Arabistan'ın yapıcı çabalarının boşa çıkarıldığını üzülerek belirtmek istiyorum" diye konuştu.
Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi Velid Bin Abdülkerim El-Hireyci, ülkesinin, İsrail'in yerleşim birimleri ile Filistin halkına karşı ihlallerini durdurması için uluslararası toplumdan taleplerde bulunmayı sürdüreceğini sözlerine ekledi.