Yerel medyada yer alan bilgiye göre, çoklu vatandaşlık yerine verilecek özel oturma izni, yabancılara Suudi Arabistan vatandaşı olan bir kefile ihtiyaç duymadan ülkede mülk edinme hakkı ve Suudi Arabistan'a giriş-çıkış imkanı sağlıyor.
Yeni sisteme göre, süresiz ve yenilenebilen bir yıllık olmak üzere iki çeşit özel oturma izni verilecek.
Bu oturma izninden yararlanmak isteyenler yönetmelikle belirlenecek miktarda bir ödeme yapacak, başvurular ise kurulacak özel oturma izni merkezleri tarafından kabul edilecek.
Özel oturma iznini alanlar, ailesiyle birlikte oturma izni ve akrabalarına ziyaret vizesi sağlamanın yanı sıra emlak ve araç edinebilme haklarından yararlanabilecek.
Bu belgeye sahip olanlar, özel sektörde çalışabilecek, iş değiştirme, ülkeye giriş-çıkış ve ticaret yapma hakkına sahip olacak.
Birçok şarta bağlanan yeni oturma iznini almak için geçerli bir pasaport, temiz adli sicil kaydı, ülke yönetmeliğine uygun bulaşıcı hastalık bulunmadığını gösteren bir sağlık raporu gerekiyor.
ÜLKEDEKİ KEFİL SİSTEMİ
Suudi Arabistan yasalarına göre herhangi bir yabancı uyruklu kişinin ülkede çalışması veya oturum izni alabilmesi için Suudi vatandaşı bir "kefil" bulması gerekiyor. Bu "kefalet" sisteminin ülkede yaşayan yabancıları en çok zorlayan konulardan birisini oluşturuyor.
MEKKE ve MEDİNE'YE GAYRİMÜSLİMLER GİREMİYOR
Mekke ve Medine korunmuş yer anlamında kullanılan “iki harem” manasına gelen Haremeyn adıyla anılıyor. Bu iki şehre gayrimüslimlerin girmesi yasak. İSlam Ansiklopedisi'nin "Harem" maddesinde belirtildiği üzere gayrimüslimlerin Harem'e yerleşmesinin câiz olmadığı hususunda bütün fakihler arasında görüş birliği bulunuyor. Birlikte kısa bir süre için girip çıkmalarının veya transit geçmelerinin hükmü konusundaysa fikir ayrılığı halen mevcut.
Şafiler, Hanbeliler, Malikiler
Buna göre Şâfiîler, Hanbelîler ve bir görüşe göre Mâlikîler, bu konuda delil kabul edilen, “Ey iman edenler! Müşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu yıllarından sonra Mescid-i Harâm'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah dilerse sizi kendi lutfundan zengin edecektir” (Tevbe 28) meâlindeki âyetin umumi ifadesine dayanarak gayri müslimlerin Harem'e girmelerini hiçbir şekilde câiz görmemiş, bu yöndeki teşebbüslerinin de engellenmesi gerektiğini söylemişlerdir.
Uygulama nasıl işliyor?
Her iki şehir de fethedilmesinin ve Tevbe 28 ayetinin inmesinin ardından gayrimüslimlerin getirdiği ticaret malları Harem dışında satın alınıyor. Harem sınırları içinde bulunan devlet başkanına elçi olarak gelen bir kâfir içeri alınmayıp vekiliyle görüştürülüyor. Bizzat devlet başkanının huzuruna çıkmasının gerektiği durumlarda ise görüşme Harem sınırları dışında yapılıyor. Müslüman olmak için Harem'e girmek isteyen müşrikler şehadet getirmeden önce içeri alınmıyor. Kaçak olarak Harem'e giren müşrikler Hil bölgesine çıkartılıyor. Harem'de ölen müşriklerin oraya defnedilmesi de haram kabul ediliyor. Mâlikî mezhebinden bir görüşe göre ise gayrimüslimlerin izin almak kaydıyla Harem bölgesine geçici girişleri câizdir.
Hanefi mezhebi farklı bir görüş belirtiyor
Hanefî mezhebi âlimleri gayri müslimlerin Harem'e, hatta Mescid-i Harâm'a girmesinin engellenmemesi gerektiği görüşündedirler. Hanefî fakihi Cessâs, müşriklerin Mescid-i Haram'a yaklaşmasını yasaklayan yukarıdaki âyetin zimmî statüsüne kabul edilen gayri müslimleri kapsamadığını, nitekim onların diğer mescidlere girmelerinin câiz olduğunu söyler. Ona göre âyetteki yasak, Mekke'ye ve diğer mescidlere girmelerine izin verilmeyen Arap müşrikleriyle sınırlıdır. Ayrıca âyetin, “Eğer yoksulluktan korkarsanız Allah dilerse sizi kendi lutfuyla zengin edecektir” ifadesinden hareketle gayri müslimlerin sadece hac yapmalarının önlenmesi gerektiği şeklinde bir sonuca varmak da mümkündür.
GÜNÜMÜZ SUUDİ ARABİSTAN'INDA UYGULAMALAR
Arabistan'da herhangi bir siyasal etkinliği olmadan varlığını sürdüren ailenin reisi Muhammed b. Suûd ile Muhammed b. Abdülvehhâb arasında 1744 veya 1745'te yapılan ittifaka kadar dayandırılsa ve "kuruluş" noktasına gelene kadar uzun bir siyasi süreç yaşansa da resmi olarak 1932'de kurulduğu kabul edilen Suudi Arabistan'da farklı uygulamalara rastalnıyor.
1979'daki Kabe baskını sırasında Mescid-i Haram'a gayrimüslim Fransız askerlerinin "güya" Müslüman yapılarak sokulması önemli bir nokta olsa da en dikkat çekici uygulamalar içinde bulunduğumuz yıllarda yaşanıyor.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın 24 Ekim 2017'de “Ilımlı İslam'a dönüyoruz" açıklamasını Mart 2018'de Kahire'de Kıpti Kilisesi'ni ziyaret edip Papa II. Tavadros ile görüşmesi izledi. Ardından Nisan 2018'de "dinler arası diyalog" konusunun önemli isimlerinden biri Fransız Kardinal Jean-Louis Tauran'ın Suudi Arabistan'a gidip Kral Selman ile görüştü. Bu görüşmenin ardından Suudi Arabistan'da kiliseler inşa edilecğei haberleri gündeme geldi.
Murat Bardakçı, 14 Mayıs 2018 tarihli köşe yazısında 1933'ten itibaren değişik isimlerle faaliyet gösteren ve şimdi “Saudi-Aramco” olan petrol şirketinin çevresinde bulunduğu Dahran şehrinde "Amerikan" hayatının sürdürülebileceği bir şehir yapılanması bulunduğunu ve bu bölgede kiliseler olduğunu yazmıştı. Ayrıca Bardakçı 1990'larda Suudi Arabistan'da "çadır kilisenin" inşa edildiğini belirtmişti.
Gayrimüslimlerin, Suud ailesinin esnek tavırlarına rağmen Haremeyn'e yine de giremeyeceği ifade edilse de Suudi Arabistan, ABD ve İsraille yakınlaşmasını sürdürüyor. ülkede yaşamak isteyen yabancılar için 'özel oturma izni' verilmesi de bu kapsamda bir çalışma olarak değerlendiriliyor.