TIMETURK | ÇEVİRİ
Güneşli bir günde, kalabalık bir sokakta bir kamyonet aniden kaldırıma çıkıyor. Hızını yükseltiyor. Düzinelerce insanı öldürüyor. Ya da bir toplu taşıma aracında patlama meydana geliyor, birçok kişi yaralanıyor. Kameralara bakılarak kimliği tespit edilen fail hemen yakalanıyor, IŞİD'e bağlılığını bildirirken, eylemi tek başına planladığını ve gerçekleştirdiğini iddia ediyor.
Yukarıda bahsi geçen senaryolar Barcelona'da, hatta birkaç gün önce Londra'da gerçekleşti, peki ya ABD'de bu tarz bir saldırı olursa? Hükümet bu tarz bir saldırıya nasıl tepki verir?
Bu konuda tahmin yürütmek için Trump yönetiminin benzer olaylardaki reaksiyonlarını incelemek gerek. Hükümetin, Suriye ile Kuzey Kore meselelerindeki ve Harvey ile Irma kasırgalarının yarattığı karmaşadaki reaksiyonlarını hatırlayın. Hepsinin üç ortak özelliği vardı: Kalıcı bir değişim sağlama konusunda hiçbir şey yapılmadı, dramatik yaklaşımlar sergilendi ve söz konusu meselelerin yol açtığı zararlar göz ardı edildi. Trump yönetimi olaylara bu şekilde bakmaya devam ederse, ABD'deki olası bir terör saldırısına gösterilecek olan reaksiyon yarardan çok zarar getirecektir.
SURİYE POLİTİKASI
Suriye politikası bunun güzel bir örneği. Trump nisan ayında, Esed rejiminin kimyasal gaz saldırısı karşısında hiç beklenmedik bir şekilde Tomahawk füzelerini yollayarak Suriye'ye karışmama politikasına son vermişti. Ancak şu anda, Başkan'ın bizzat itiraf ettiği üzere, ABD'nin Suriye ile “pek bir alakası kalmadı.” Şurası oldukça açık ki, nisan ayında Suriye'ye yapılan roket saldırısından hemen sonra rejimi sert bir dille eleştiren ABD'nin sözleri havada kaldı.
KUZEY KORE İLE FÜZE GERİLİMİ
Kuzey Kore'nin füze testleri yapmasının ardından, Trump yönetimi adeta kabadayılık taslayarak olası bir Rusya ve Çin iş birliğini çöpe attı. Ticaret savaşı açılacağına yönelik bir tehdit, sanılanın aksine ABD-Güney Kore ilişkilerini de kötüleştirdi ve Kuzey Kore bu politik boşluktan faydalanarak düşmanları arasında manevra yapma fırsatını elde etti.
HARVEY KASIRGASI
Harvey Kasırgası'ndan sonra ise Trump, Texas'ın Annaville kentine gelerek, politikasından ve çektiği kalabalıktan bahsederek kibrini ortaya koydu. ABD yönetimi, bu afete yol açan şehir planlamasına, federal sel sigortasının yol açtığı çok katlı inşaatlara ya da iklim değişikliğinin etkisine dair en ufak bir vurgu yapmadı. Bu tarz inatçı tutumlar, ABD'yi terör tehdidine karşı daha da güçsüz hale getiriyor.
"TERÖRİSTLER HEVESLENEBİLİR"
ABD çıkarlarına yönelik bir saldırı muhtemelen benzer bir retoriğin kullanılmasına yol açacaktır. Halbuki teröristler, düşmanları onları kendilerine eşdeğer gördüğünde daha da saldırganlaşır. ABD'nin bu tarz ifadeleri, propagandalarına olumlu yansıyacaktır. Hükümetin saldırılara olgusal yaklaşmak yerine ideolojik bakması, terörün asıl kaynaklarına odaklanmayı engelleyebilir. Bu tarz bir retorik kullanmak, halen devam eden IŞİD'in bölgeden tasfiye sürecinde hükümeti hedefsiz hale getirecektir. Ülke içinde terör eylemi düzenlemeyi düşünen kişilerin, bu tarz teatral tepkiler karşısında daha da hevesleneceğini tahmin etmek güç değil.
SEYAHAT YASAĞI 'IRKÇI' BİR UYGULAMAYDI
Ocak ayının sonlarına doğru uygulanmaya başlanan seyahat yasağı bize bu konuda bazı ipuçları veriyor. Bu “önlem”, hiçbir uyarı yapılmaksızın yürürlüğe girdi. Yasak sadece mültecilere değil, yasal olarak ABD'de ikamet edenlere de uygulandı. Bir insan hakları gözlemcisi olarak, O'Hare Havaalanı'nda şahit olduğum olayların, bu uygulamanın birtakım etnik yapıları dışlama amacı taşıdığını rahatça söyleyebilirim. Her ne kadar seyahat yasağı daha sonra vize sahiplerine uygulanacak şekilde daraltılsa da, ilk dönemlerdeki uygulamalar bize gerçek amacın azınlıkları dışlamak olduğunu gösteriyor.
TRUMP TERÖR SALDIRISINA HAMASİ TEPKİLER VERİRSE...
Eğer olası bir saldırıda hükümet hamasi tepkiler verirse, 11 Eylül sonrası propagandaların yeniden sahnelenmesi sürpriz olmaz. 11 Eylül saldırıları sonrası oluşturulan, FBI'ın ‘PENTTBOM' kod adlı soruşturması, göç yasasının agresif bir şekilde kullanılmasıyla yüzlerce şüphelinin etnik ve dini inançlar üzerinden tutuklamasını kolaylaştırmıştı. Birçok Arap ve Müslüman, “gönüllü” olarak ifade verdikten sonra asılsız iddialarla tutuklanmıştı.
Ancak geniş çaplı tutuklamalar, baskı altındaki topluluklarda şok etkisi yaratsa da, hükümet bununla yetinmeyebilir. Bu nedenle, Beyaz Saray Fransa'yı örnek alarak onlarca camiyi kapatıp imamları sınır dışı edebilir. Olası bir saldırı sonrası bu tarz uygulamaları görmek şaşırtıcı olmayacaktır. (...)
GUANTANAMO HAPİSHANESİ
Son olarak, Trump yönetimi Obama'nın Guantanamo Hapishanesi'ni kapatmaya yönelik çabalarını sürdürmekte oldukça başarısız oldu. Obama'nın askerihapishanelere karşıtpolitikaları Trump yönetimi tarafından benimsenmedi. Ayrıca, saydığımız noktalar göz önünde tutulursa bundan sonra, bağımsız yargıçlar huzurundaki ceza davalarının, politik çıkarlar uğruna hiçe sayılması da gayet mümkün.
Sonuç olarak, saydığımız faktörlerin ABD'nin güvenliğine en ufak bir faydası var mı? Hükümetin Suriye ile Kuzey Kore'deki politik çatışmalardaki ve Harvey Kasırgası sonrası süreçteki tutumlarına bakın. Bu tarz bir yaklaşımın, IŞİD'in sosyal medya yoluyla militan devşirmesine engel olabilme ihtimali çok düşük. Tam aksine, hükümetin takınacağını varsaydığımız tavır, Avrupa'da olduğu gibi ABD'de de göçmenlerin örgüte sempatisini artıracaktır.Böylece ABD yönetimi, politikasını bu tarz şiddet olayları üzerinden kurarak bir kısır döngüye kapılacak, bu da demokratik ve anayasal mirasın çöküşüne neden olacaktır.