Trump, İran'da iki dürtü arasında sıkıştı
'Başkan Donald Trump, büyük ölçüde kendisinin sebep olduğu politik bir kutuya sıkışmış durumda. Ortadoğu bataklığından kaçınmak istiyor ama aynı zamanda zayıf görünmek istemiyor.'

Oluşturma Tarihi: 2019-09-19 14:30:23

Güncelleme Tarihi: 2019-09-19 14:30:23

TIMETURK | HABER MERKEZİ

CNN Politics'de Beyaz Saray muhabiri Stephen Collinson tarafından 17 Eylül Salı günü bir makale yayınlandı. Makalede Donald Trump'ın Ortadoğu konusunda kafasının bir hayli karışık olduğu ve iki dürtü, iki eğilim arasında sıkıştığı kaydedildi.

İşte makaleden ayrıntılar:

"Suudi petrol sahasına yönelik saldırılar sonrasında Trump, dış politikasını tanımlayan iki politik karar arasında parçalanıyor.

Yeni bir Ortadoğu bataklığından kaçınmak istiyor fakat zayıf görünmeye dayanamıyor.

Pazartesi günü gösterişli bir şekilde "Kimseyle savaş istemiyorum" dedi.

Başkanın içindeki azgın mücadele, Pazartesi günü Oval Ofis'teki muhabirlerle yapılan oturumdaki çelişkileri açıklamaya yardımcı oluyor.

Trump, sarı koltuğa tünemiş Bahreyn'in Veliaht Prensi Selman Bin Hamad El Halife'nin yanında harekete geçmek için "kenetlenmiş ve dolmuş" bir başkomutan gibi görünmüyor. "Yeni çatışmalara girmeyi istemiyorum ama bazen yapmak zorundasınız" dedi.

Trump, burada Suudilere hiçbir söz vermediğini, ancak ABD dış politikasını senkronize ettiği müttefiki için "Suudilerle oturup, bazı şeylere karar vermeliyiz" ifadelerini kullandı.

ÖNCE EVET, SONRA HAYIR DEDİ

İran'ın saldırının arkasında olup olmadığını sordu. Trump, “Öyle görünüyor" dedi. Ancak birkaç dakika sonra, "Bunu söylemedim" diyerek açıklama isteyen bir muhabiri azarladı.

MASADAKİ SAVAŞ TEHDİDİ MÜZAKERELERİ ENGELLİYOR

Diplomasi de hiçbir yere gitmiyor.

Trump'ın siyasi ve dış politika idealleri arasındaki savaş römorkörü, İran ile müzakereleri açma çabalarını engelliyor.

Trump, yeniden seçilme arayışında. Bu sebeple büyük PR kazançları için dünyayı dolaşıyor-ve önümüzdeki hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile tarihi bir toplantı için olta atıyor. Bu muhtemelen her iki taraf için de politik olarak imkansız.

İranlılar, görüşmeler için ülkelerine karşı yaptırımları kaldırılması gerektiğini açıkça belirtiyor. Bu da Trump'ın, eski Başkan Barack Obama'nın yaptığı ve kendisinin sürekli eleştirdiği şeyleri yapmasını gerektirecek.

TRUMP, BUNU, AVRUPA'YI YANINA ÇEKMEK İÇİN KULLANABİLİR

Avrupa hükümetleri İran ile nükleer anlaşmayı kurtarmaya çalışırken Aramco saldırısının arkasında İran'ın olduğuna dair kesin kanıtlar çabaların içini boşaltabilir.

Başkan Trump, bu durumu Avrupalı liderleri Körfez'deki ABD operasyonları için ikna etmek adına kullanabilir.

İngiltere, Brexit sebebiyle "özel ilişkiler" geliştirmek adına hareket ediyor. Fakat Fransa ve Almanya ABD'nin İran politikasına destek vermiyor.

Bununla birlikte, Washington'un Avrupa Birliği'nin nükleer anlaşmayı canlı tutma çabalarını baltalamaya yönelik girişimleri göz önüne alındığında, ABD-Avrupa yakınlaşması pek olası görünmüyor.

Bu arada Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, ABD ve İran'ı masaya getirmek için çaba sarf edecektir."


Trump, Bahreyn Veliaht Prensi Selman Bin Hamad El Halife ile (16 Eylül)

NELER YAŞANDI?

Saldırı yapıldı: Cumartesi günü (14 Eylül) Suudi Arabistan'ın milli petrol şirketi Saudi Aramco'ya ait 2 tesise, yerel saatle 04.00'te silahlı insansız hava araçlarıyla (SİHA) saldırı düzenlenmişti.

Husiler üstlendi, ABD Irak ve İran'ı suçladı: Saldırıyı Yemen'deki İran destekli Husiler üstlendiklerini ima etmiş, fakat ABD olayın olduğu ilk günden beri buna inanmadığını belirterek, saldırının İran ya da Irak topraklarındaki İran unsurları tarafından yapıldığını söylemişti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Cumartesi günü (14 Eylül) Twitter hesabından yaptığı açıklamada, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile Dışişleri Bakanı Cevad Zarif'in diplomasi yapıyormuş gibi davranırken, Tahran'ın Suudi Arabistan'a yönelik 100'e yakın saldırının arkasında olduğunu savundu.

Irak ve İran iddiaları yalanladı: Pazar günü (15 Eylül) Irak Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada saldırılarda Irak topraklarının kullanıldığı iddiaları reddedildi. Tahran ise hakkındaki suçlamaları reddederken, Pazar günü (15 Eylül) gerektiğinde savaşa hazır oldukları açıklamasını yaptı.

Suudi Arabistan İran'ı direk olarak suçladı: Suudi Arabistan'ın bu kanıtları yetersiz gördüğü iddia edilse de dün basına açıklama yapan Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı Sözcüsü Turki el-Maliki, saldırıyı İran'ın yaptığını, kullanılan seyir füzelerini sergileyerek duyurdu.

ABD, İran'a yeni yaptırımlar getireceğini duyurdu: Çarşamba günü (18 Eylül) alınan kararla Trump'ın İran'a yaptırımları artıracağı belirtilirken, bunların 48 saat içinde açıklanacağı duyuruldu.

ABD, "saldırı, savaş nedenidir" dedi: ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, Çarşamba günü (18 Eylül) Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmek üzere Suudi Arabistan'a hareket ederken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, Saudi Aramco'ya ait petrol tesislerinin vurulmasından bir kez daha İran'ı sorumlu tutmuş ve saldırıyı ilk kez "savaş nedeni" olarak tanımladı.

RUHANİ'DEN SUUDİ ARABİSTAN'A: HUSİLER, SİZE DERS VERMEK İÇİN VURDULAR

Çarşamba günü (18 Eylül) Başkent Tahran'daki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklama yapan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Saudi Aramco'ya ait tesislere düzenlenen saldırıyı Husilerin yaptığını belirterek "Hastane, okul ya da Sana'da bir pazar yerini vurmadılar ki rahatsız olasınız. Sizi uyarmak ve size ders vermek için bir sanayi merkezini vurdular. Bölgedeki düşmanlar bu uyarıdan ders almalı ve halkın huzur içinde yaşaması için savaşı sona erdirmeli. Onlar Yemenlileri öldürdüğünde, bölgeye silah ve mühimmat yığdıklarında ve Suudi Arabistan ABD'den 400 milyar dolarlık silah aldığını itiraf ettiğinde 'kimse konuşmamalı' diyorlar ancak Yemen halkı buna refleks gösterdiğinde rahatsız oluyorlar" ifadelerini kullandı.

FRANSA, ALMANYA ve İNGİLTERE'DEN ORTAK AÇIKLAMA

Saudi Aramco saldırısı sonrasında, aynı gün (14 Eylül) İngiltere, Almanya ve Fransa ortak bir açıklama yayınladı.

Açıklamada "İran'la yapılan nükleer anlaşmayı desteklemeyi sürdürüyoruz ancak bunun devamı İran'ın anlaşmaya tam olarak uymasına bağlıdır. İran'ı, bu kapsamda yakın zamanda aldığı kararlardan dönmeye güçlü bir şekilde çağırıyoruz" denildi.

Üç ülkenin ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilme ve İran'a yeniden yaptırım uygulama kararı almasıyla ilgili üzüntü ve kaygılarını 8 Mayıs 2018'de açık bir şekilde ilan ettikleri hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Mayıs 2018'den bu yana üç ülke de anlaşmaya bağlı kalan taraflarla İran halkının anlaşma kapsamında elde ettiği meşru ekonomik avantajlardan yararlanmayı sürdürebilmesi için ellerinden geleni yaptı. Bugün, anlaşmanın ABD'nin yaptırımlarının baskısı altında ve İran'ın anlaşmadaki bir dizi unsuru yerine getirmeme kararının ardından daha da zayıflaması riskinden kaygı duyuyoruz."

FRANSA UZMAN GÖNDERİYOR

Elysee Sarayı'ndan 18 Eylül Çarşamba günü yapılan yazılı açıklamada, Macron'un Selman ile telefon görüşme gerçekleştirdiği belirtildi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile yaptığı telefon görüşmesinde petrol tesislerini hedef alan saldırıya ilişkin soruşturmaya destek için uzman ekip gönderme sözü verdi.

ALMANYA İLK AÇIKLAMASINDA "NÜKLEER ANLAŞMAYA DÖNÜLMELİ" DEDİ

Salı günü (17 Eylül) Ürdün Kralı II. Abdullah ile düzenlediği basın toplantısında konuşan Alman Başbakanı Angela Merkel, "İran'ın askeri-nükleer gücünü önlemek için yapı taşı olduğuna inandığımız anlaşmaya geri dönülmeli" dedi.

Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine yönelik saldırıların "elbette kınanmaya değer" olduğunu belirten Merkel bir tarafı suçlamaktan ise kaçındı. Merkel federal hükümetin konuya nasıl yanıt verilmesi gerektiği konusunda "kesin bir yaklaşım" belirlemek için tarafların sunacağı bilgileri bekleyeceğini söyledi.

Henüz saldırıya ilişkin ortada "nihai bir tablo olmadığını" belirten Merkel gelişmeleri bölgedeki gergin durumun geniş bağlamı içerisinde ele alınması gerektiğini söyledi.

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) ile Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) oluşan Alman hükümeti Mart 2017'deki koalisyon pazarlıkları sırasında Yemen savaşına "dolaysız" bir biçimde taraf olan ülkelere silah ihracatının durdurulması konusunda mutabık kalmıştı.

Saudi Aramco saldırısı sonrasında Merkel'in partisi Hristiyan Demokrat Birlik'ten milletvekili Jürgen Hardt, Suudi Arabistan'ın petrol tesislerine yöenlik saldırılar sonrasında Almanya'nın Suudi Arabistan'a silah satışlarına tekrar başlaması gerektiğini söyledi. Hardt "Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin kendisini korumasının Almanya'nın kendi istikrar çıkarlarına" olduğunu belirtti ve "O nedenle silahlanma işbirliğimizi yeniden gözden geçirmeliyiz" diye konuştu.

Fakat hükümet, Suudi Arabistan'a uyguladığı silah ihracatını durdurma kararını 31 Mart 2020 tarihine kadar 6 ay daha uzattığı ifade edildi.

2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma İran'a ancak daha az gelişmiş bir model olan ilk jenerasyon IR-1 santrifüjleriyle uranyum zenginleştirme izni veriyordu. ABD yönetimi, 8 Mayıs 2018'de, nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilerek, İran'a yönelik yaptırımları yeniden uygulamaya başladı. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de ABD'nin yaptırımlarını ve Avrupalı ülkelerin sözlerini tutmadığını gerekçe göstererek 8 Mayıs'ta ülkesinin nükleer anlaşmadaki taahhütlerini azalttığını duyurdu. İran, 1 Temmuz'da da belirlenen uranyum stok limitini aştığını ilan etti.

İNGİLTERE NE DİYOR?

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab, konuyla ilgili 15 Eylül Pazar günü Twitter'dan yaptığı açıklamada "Bu, bölgesel güvenliğe zarar vermek ve küresel petrol arzını aksatmak için dikkatsizce yapılan bir girişimdi. İngiltere bu tür davranışları çekinmeden kınıyor" dedi. Raab, ABD'li mevkidaşı Mike Pompeo ile saldırılar hakkında konuştuğunu söylerken; İngiltere Başbakanı Boris JOhnson ve Almanya Başbakanı Angela Merkel 17 Eylül Salı günü telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede Saudi Aramco saldırısı da ele alınırken ne konuşulduğuna ilişkin açıklama yapılmadı.

FRANSA'NIN ABD-İRAN MÜZAKERELERİNE DAHİL OLMA ÇABALARI

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron'un ABD ve İran arasında başlama ihtimali olan müzakerelere dahil olmaya çalıştığı ve bu yönde girişimlerde bulunduğu belirtiliyor. Son olarak G7 zirvesine Cevad Zarif'in davet edilmesi de bu kapsamda değerlendirdilmişti.

(Habere gitmek için fotoğrafa tıklayınız)