Yeni Şafak Yazarı Taha Kılınç, bugünkü yazısında Lİbya-Türkiye ekseninde Halife Hafter güçlerinin tutumu sebebiyle yaşanan gerilime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Haftasonu General Hafter'e bağlı güçlerin sözcüsü Ahmed Buzeyd el-Mismari, ülke karasularına yaklaşan tüm Türk gemilerinin hedef alınacağını, bir Türk İHA'sı düşürüldüğünü, Türk kara hedeflerinn düşman hedefleri olacağını, Libya'da yatırımları olan Türk şirketlerine yönelik yaptırım uygulanacağını söyledi. Olay sonrası ardı ardına açıklamalar gelirken Türk vatandaşı bazı isimlerin alıkonulduğu öğrenildi. Alıkonulan vatandaşlar pazartesi günü serbest bırakıldı.
"TÜRKİYE'NİN VARLIĞI MEŞRU MU?"
Yaşananların ardından "Türkiye'nin Libya'da ne işi var?" sorularının gündeme geldiğini işaret eden Kılınç, bu tartışma için şunları kaydetti:
"Halife Hafter'in kuvvetleri başkent Trablus'taki uluslararası tanınan meşru hükümete yönelik saldırılara başlayınca, Türkiye de doğal olarak Fâyez Serrâc liderliğindeki bu yönetimi destekledi, destekliyor. Serrâc'ın liderlik ettiği oluşum ve kontrolü altındaki alan giderek daralıp küçülse de, artık saflar netleşmiş ve ayrışmış bulunuyor. BAE-Mısır-Suud üçlüsü, Hafter'e sınırsız destek sunup Libya'daki çatışmaları daha da derinleştirip yaygınlaştırırken, bu ülkelerin basın-yayın kuruluşları da Türkiye aleyhine kesif bir karalama kampanyasına girişmiş bulunuyor. Odaklandıkları nokta da, “Türkiye'nin bölgedeki hareketlerinin meşruiyeti”. Sürekli bunu sorgulayan ve yok sayan bir yayın çizgileri var. Oysa, Türkiye'nin Libya'daki varlığının meşruiyeti, Halife Hafter ve destekçilerinin meşruiyetiyle kıyas kabul etmeyecek kadar fazla ve derin. Saldırganlıklarının şiddeti de, aslında bunu gayet iyi biliyor olmalarından kaynaklanıyor."
TUNUS'TA YAŞANANLAR VE HAFTER'İN AÇIKLAMASI
Kılınç, ayrıca Hafter'in daha önce basına yansıyan fakat büyük çapta yankı uyandırmayan bir açıklamasına değindi.
France 24 televizyonunun Tunuslu sunucusu Tevfik Mecaid, Halife Hafter'i iki ay önce konuk ederek yaptığı röportajda yönelttiği sorulardan birine şu cevabı almıştı: “Yakaladığımız Tunuslu DAEŞ mensuplarını, Libya'da tutmak yerine ülkelerine geri gönderiyoruz. Sınırı açıyoruz ve onları Tunus'a yolluyoruz.”
Kılınç, bu açıklamanın aslında Tunus'taki Nahda Hareketi'ne bir uyarı taşıdığını belirterek, Hafter'in itirafı sonrasında Tunus'ta yaşanan gelişmelere değindi:
Tunus-Libya sınırındaki Fransızlar:
"Halife Hafter'in açıklamasından kısa bir süre önce Tunus-Libya sınırında yaşanan bir başka gelişme, “emekli general”in icraatlarının sadece DAEŞ mensuplarıyla sınırlı kalmadığını gösteriyordu. İki ülkenin sahil noktasındaki sınır kapısı olan Ra's Cedîr'de, hepsi de Fransız diplomatik pasaportu taşıyan, 25-30 yaş arasındaki 13 kişi, ifadelerindeki şüpheler ve çelişkiler üzerine gözaltına alınmıştı. Başkent Tûnis'teki Fransız Büyükelçiliği, söz konusu kişilerin Tunus'taki Fransız büyükelçisinin güvenliğini sağlamakla görevli ekibin parçası olduğunu duyurdu. Oysa Tunuslu yetkililer, Fransızların, Libya'da Halife Hafter'in başkent Trablus'a başlattığı saldırının altyapısını oluşturmakla görevli bulunduklarını saptamıştı.
Tunus'a girerken durdurulan şüpheliler, Hafter'in Fransızlarla çok yakın çalıştığına dair ortaya çıkan çok sayıda belirtinin en yenisiydi. Fransız özel kuvvetlerinin Libya'da Hafter'e verdiği destek, ilk olarak, 2016'da bir Fransız savaş helikopterinin Libya topraklarında düşmesiyle ortaya çıkmıştı. Fransa, üç askerin yaşamını yitirdiği kazanın ardından, Hafter'e olan lojistik desteğini daha fazla saklayamaz hale gelmişti."
Canlı bombalar:
"Son olarak, geçtiğimiz hafta Tûnis'te gerçekleşen ve bir polis memurunun ölmesine yol açan çifte intihar saldırısı da, yine Halife Hafter'in “DAEŞ'lileri Tunus'a geri gönderiyoruz” açıklamasını akıllara getirdi."
Sibsi'nin ve Gannuşi'nin durumu:
"Tam da Cumhurbaşkanı Becî Kâid es-Sebsî'nin hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındığı ve Nahda Hareketi lideri Râşid Gannûşî'nin cumhurbaşkanlığına aday olabileceğinin konuşulduğu günlerde yaşanan saldırılar, elbette birden fazla mesajı aynı anda içeriyordu. Mesajların en büyüğü de Nahda'ya yönelikti şüphesiz."
(İlgili habere gitmek için fotoğrafa tıklayınız)