Bir buçuk yılda üç buçuk milyondan fazla can alan ve neredeyse 170 milyon kişiye bulaşan Corona virüsünün nasıl ortaya çıktığı, ABD istihbaratından gelen son açıklamalarla yeniden gündemde.
İki rakip teori mevcut. İlki, virüsün muhtemelen yarasalardan kaynaklandığı ve hayvanlardan insanlara sıçradığı. İkincisi, virüsün Çin'in Wuhan kentindeki bir viroloji laboratuvarından kaçtığı. Wuhan'daki laboratuvar neden ilgi odağı?
Wuhan Viroloji Enstitüsü (WIV), insanlara ölümcül ve egzotik yeni hastalıklar bulaştırma potansiyeline sahip olan doğada patojenleri inceleyen yüksek güvenlikli bir araştırma tesisi.
Laboratuvar, 2002 yılında Çin'de başlayan ve dünya çapında 774 kişinin ölümüne neden olan SARS-CoV-1 (şiddetli akut solunum yolu sendromu) salgınından bu yana, yarasa kaynaklı virüsler üzerinde kapsamlı çalışmalar yaptı. Bu araştırmalar yıllar sonra Çin'in güneybatısındaki bir yarasa mağarasında SARS benzeri virüslerin keşfedilmesine yol açtı.
Enstitü, Wuhan laboratuvarında deneyler için vahşi yaşamdan genetik materyal topluyor. Araştırmacılar, insan duyarlılığını ölçmek için hayvanlar üzerinde canlı virüsler ile deneyler yapıyor. Patojenlerin kazara kaçma riskini azaltmak için, tesisin koruyucu kıyafet ve süper hava filtrelemesi gibi sıkı güvenlik protokolleri uygulaması gerekiyor. Ancak en katı önlemler bile bu tür riskleri ortadan kaldıramıyor.
Niye bazı biliminsanları laboratuvar kazasından şüpheleniyor?Bazı biliminsanlarına göre, dikkatsiz bir laboratuvar çalışanı aracılığıyla tehlikeli bir patojenin dışarıya kaçması, pandeminin nasıl başladığına dair makul bir hipotez ve soruşturulmayı hak ediyor.
Çin'in önde gelen SARS araştırma tesisi olan Wuhan laboratuvarı, salgının en başında virüsün hayvandan insana bulaşmasının en olası yeri olarak gösterilen Huanan Deniz Ürünleri Pazarı'ndan çok uzak değil. Pazar aynı zamanda ‘'süper bulaştırıcı'' yani birçok insanın enfekte olduğu salgının yaşandığı bilinen ilk yerdi. Bu yerlerin birbirine yakınlığı, şimdiye kadar aynı viral soyla enfekte olmuş herhangi bir yaban hayatının tanımlanamaması ve Çin hükümetinin laboratuvar sızıntısı senaryosunun tam olarak araştırılmasına izin vermemesiyle birleşince, şüpheleri arttırdı.
Biliminsanları ve birçokları, laboratuvarda canlı virüs araştırmaları ile ilgili riskler, virüsün gen dizilimindeki ipuçları ve enstitü araştırmacılarının çalışmalarından elde edilen bilgiler hakkındaki genel endişelere dayanarak hipotezler geliştirdiler.
Wuhan laboratuvarında çalışan bilimadamları o sırada envanterlerinde SARS-CoV-2'den eser olmadığını söyleseler de 24 araştırmacı Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) titiz ve bağımsız bir soruşturma çağrısında bulunan bir mektup gönderdi. WHO yetkililerinin bu yıl Çin'e yaptığı araştırma amaçlı ilk ziyarette yeterince derine inmedikleri eleştirisinde bulundular.
Trump yönetiminin son günlerinde WHO ziyaretinden önce yayınlanan bir ABD Dışişleri Bakanlığı bilgilendirmesinde, Wuhan Viroloji Enstitüsü'nden birkaç araştırmacının 2019 Aralık ayında kamuoyuna açıklanan ilk vakadan önce, COVID-19 veya yaygın mevsimsel hastalıklarla tutarlı semptomlarla hastalandığı iddia edilmişti; ancak bir kanıt sunulmamıştı.
Atom Bilimcileri Bülteni'nde 5 Mayıs'ta yayınlanan Nicholas Wade imzalı bir haberde, bir virüs üzerinde deney yapan laboratuvar çalışanlarının, bazen gen dizilimine, virüsü daha kusurlu hale getiren bir şekilde bir dizi eklediklerini söyledi. Makaleye göre Nobel Ödüllü virolog David Baltimore, SARS-CoV-2 genomunda bu ek dizilimi tespit ettiğinde, virüsün kökeniyle ilgili kesin delil bulduğunu düşündüğünü söyledi. Hayvanlardan insanlara bulaştığı iddiaları neye dayanıyor?
Pek çok biliminsanı, doğal bir kökenin daha muhtemel olduğu ve laboratuvar sızıntı teorisini destekleyecek hiçbir bilimsel kanıt olmadığı görüşünde. Scripps Research'te hayvanlardan insanlara bulaşabilen Corona virüsleri, Ebola ve diğer patojenler üzerinde kapsamlı çalışmalar yapan Kristian G. Andersen, benzer gen dizilimlerinin Corona virüslerinde doğal olarak meydana geldiğini ve David Baltimore'un tanımladığı şekilde deney amaçlı manipüle edilmesinin olası görünmediğini söyledi.
Doğal köken hipotezini destekleyen bilimadamları büyük ölçüde tarihteki olayları örnek gösteriyor. Geçen yüzyılın en ölümcül yeni hastalıklarından bazılarının kökeninde, vahşi yaşam ve evcil hayvanlarla insan etkileşimleri bulundu. İlk şiddetli akut solunum yolu sendromu (SARS) salgını yarasalarla, Ortadoğu solunum sendromu (MERS) develerle ve Ebola yarasalar veya insan olmayan primatlarla ilişkilendirildi.
Şimdiye kadar bir hayvan kaynağı tespit edilmemiş olsa da salgının başlamasından sonra Wuhan'daki vahşi yaşam pazarının yaban hayatı bölümündeki ahırların sürüntülerin pozitif çıkması, virüsün enfekte bir hayvan veya terbiyecisi bir insan olduğunu düşündürdü. İki teoriden birini daha güçlendirecek yeni bilgiler geldi mi?
Biliminsanlarının Dünya Sağlık Örgütü'ne yazdığı 4 Mart tarihli mektubu, dikkati laboratuvar sızıntısı senaryosuna yeniden odakladı; ancak yeni bir kanıt sunmadı. Doğal bir kökenin kesin kanıtı da ortaya çıkmadı.
26 Mayıs'ta ABD Başkanı Joe Biden, yönetimindeki ulusal güvenlik yetkililerinin bir teorinin diğerinden daha muhtemel olduğunu değerlendirmek için yeterli bilgi olduğuna inanmadığını söyledi. Biden, istihbarat yetkililerine, kesin sonuca varabilecek ve 90 gün içinde rapor verebilecek bilgileri toplamaları ve analiz etmeleri talimatını verdi.
Kaynak: VOA