Yemen'deki İran destekli Husi güçleri, ABD'nin yoğun hava saldırılarına misilleme olarak, Kızıldeniz'in kuzeyinde bulunan USS Harry S. Truman uçak gemisini balistik füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) hedef aldıklarını açıkladı. Bu gelişme, bölgede tansiyonun daha da yükselmesine neden oldu.
HUSİLERDEN BALİSTİK FÜZE VE İHA SALDIRISI
Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, yaptığı açıklamada, son 24 saat içinde ABD'nin Yemen'e 47 hava saldırısı düzenlediğini belirtti. Seri, bu saldırılara karşılık olarak, "Kızıldeniz'in kuzeyinde ABD uçak gemisi USS Harry S. Truman ve ona eşlik eden savaş gemilerini, 18 balistik ve seyir füzesi ile bir İHA'yla hedef aldık" ifadelerini kullandı.
ABD'DEN YEMEN'E YOĞUN HAVA SALDIRILARI
ABD, Yemen'deki Husi hedeflerine yönelik hava saldırılarını artırdı. Başkent Sana ve diğer bölgelerde gerçekleştirilen bu saldırılarda, Husi sağlık yetkililerine göre en az 53 kişi hayatını kaybetti, yaklaşık 100 kişi yaralandı. ABD'li yetkililer, bu operasyonların, Husilerin Kızıldeniz'deki deniz trafiğine yönelik tehditlerine bir yanıt olduğunu belirtti.
İRAN'DAN SERT TEPKİ
İran, ABD'nin Yemen'deki hava saldırılarını kınayarak, bölgedeki istikrarsızlığın artmasından Washington'u sorumlu tuttu. İran Dışişleri Bakanı, ABD'nin bu tür eylemlerinin bölgedeki barış ve güvenliği tehdit ettiğini vurguladı.
BÖLGEDEKİ GERGİNLİK TIRMANIYOR
Bu karşılıklı saldırılar, Kızıldeniz ve çevresindeki deniz trafiği için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Uluslararası toplum, tarafları itidale ve diplomatik çözümlere yönelmeye çağırıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, taraflara itidal çağrısında bulunarak, Yemen'deki insani krizin daha da derinleşmemesi için çatışmaların durdurulması gerektiğini belirtti.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Yemen'deki çatışmaların deniz aşamasına taşınması, bölgedeki istikrarsızlığı daha da artırıyor. Özellikle stratejik öneme sahip Kızıldeniz'deki bu tür saldırılar, küresel ticaret yollarını da tehdit ediyor. Tarafların daha fazla tırmanışı önlemek için diplomatik kanalları kullanması ve uluslararası toplumun arabuluculuk çabalarını artırması hayati önem taşıyor.