El Kaide'nin Yemen'deki faaliyetlerine karşı 2020 yılından beri önemli operasyonların yapılmaması, cihatçı örgütün yeniden toparlanmasına ve merkezi hükümetin zayıflığından yararlanarak kendine yeniden bir güç alanı oluşturmasına fırsat sağladı. Önceki yıllardaki operasyonlar örgütün önemli güç kaybına uğramasına neden olmuş, koordineli saldırılar düzenleme yeteneğini önemli ölçüde azaltmıştı.
Son iki yılda örgüt, yeniden hareket ederek, Şabva ve Abyan vilayetleri başta olmak üzere, tüm Marib ve El Beyda bölgelerinde kanlı saldırılarını yeniden devreye soktu. 2016 ile 2019 yılları arasında Birleşik Arap Emirlikleri öncülüğünde gerçekleştirilen operasyonlarda önemli ölçüde zayıflayan ve saldırı gücünü neredeyse kaybeden örgüt, son yıllarda yeniden güçlenerek, Hadramout, Abyan, Shabwa'da ve hatta Aden'de kendine hücreler kurarak gücünü toparlamaya başladı.
Yemen Hükümeti, giderek yeniden bölgesel ve küresel büyük bir tehlike haline gelmeye başlayan örgüte karşı koymak ve onu durdurmak için bazı ortaklık anlaşmaları girişimleri başlatmak zorunda kaldı.
8 Aralık tarihinde Yemen Savunma Bakanı Korgeneral Mohsen Al-Daari ve BAE Savunma Bakanı Mohammed bin Ahmed Al-Bawardi adına BAE Adalet Bakanı Abdullah bin Sultan bin Awad Al-Nuaimi arasında ''Terörizme Karşı Askeri ve Güvenlik İşbirliği'' anlaşması imzalandı.
Yemen konusunda uzman gazeteci Bin Laghbar, "El Kaide'nin terör saldırılarının yurtiçinde ve yurtdışında endişe yarattığını ve bölge için terörle mücadelede taviz vermeden kökünü kazımaktan başka bir çözüm olmadığını" söyledi. Laghbar konuşmasına, "2016'dan bu yana terörle mücadelede tam bir değişime tanık olduk ve bu durum terörün tam bir yenilgisine yol açtı. BAE'nin rolü, El Kaide yeniden filizlenen gücünün zirvesindeyken durdurulması sağladı. Hükümetin bu gücü yeniden geri kazanması ve El Kaide'nin yenilenen faaliyetlerine karşı koymak için böyle bir role acilen yeniden ihtiyaç var" yorumunu ekledi.
Yemen hükümetinin bu anlaşmayı sonuçlandırmak için özellikle BAE'ye başvurmasıyla ilgili olarak da Bin Laghbar, "Hükümeti bu dosyada kendisine yardımcı olmak için BAE'nin kapısını çalmaya iten iki önemli faktör var. Birincisi, BAE'nin operasyonlarında belirleyici olması, Arap koalisyonuna katılımı sırasında Yemen'deki El Kaide'ye karşı oluşu, diğeri ise hükümetin örgütün tehdidinin farkında olması ve El Kaide ile kararlı bir şekilde yüzleşmek için kendisine yardım edebilecek bir müttefike ihtiyacı olduğunun farkına varması" görüşünü dile getirdi.
Ordu ve güvenlik uzmanı Tuğgeneral Thabet Jawas, "El Kaide ile mücadelede herhangi bir yavaşlamanın tehlike düzeyini ikiye katlayacağını" dile getirdi. Bu tür anlaşmalar yapmanın doğru yönde atılmış bir adım olacağını dile getiren Jawas, "Terörle mücadele etmek için tüm enerjiyi harekete geçirmek gerekir. Ayrıca belirleyici role sahip olan ve savaşan ülkelerin deneyimlerinden yararlanarak terör örgütlerine karşı ülkenin güneyinde El Kaide'den kurtulma mücadelelerinde önemli bir rol oynayan BAE'nın daha önce El Kaide'yi 6 kez yenerek üstünlük sağladığını" söyledi.
Tuğgeneral Jawas, Yemen'deki El Kaide'nin yalnızca yerel bir tehdit olmadığına inanıyor. Örgüt kendisini Arap Yarımadası'ndaki El Kaide olarak adlandırdığını belirten Jawas "Önce yeteneklerini geliştirmenin ve diasporasını yeniden toparlamanın peşinde. Güçlenirse, Faaliyetlerini komşu ülkelere ihraç etmekte tereddüt etmeyecektir. Bu yüzden, onu çok uzaklara yayılmadan önce henüz büyümeden yok etmek gerekir" şeklinde konuştu.
Tuğgeneral Thabet Jawas'a göre, El Kaide'nin Yemen'in hayati öneme sahip Bab al-Mendeb Boğazı hakkındaki görüşü, örgütü kıtaları aşan küresel bir tehdide ve herkes için varoluşsal bir tehlike haline getiriyor. Jawas Sözlerine şöyle devam etti: "Hükümet, El Kaide'ye karşı müttefik olarak BAE'yi seçmede doğru bir seçim yaptı. BAE'nin Yemen'de terörle mücadele deneyimi eşsiz bir öneme sahip. Yemen'de Hükümetin, beceri ve deneyime sahip ve işlerin gidişatını değiştirebilecek bir müttefike ihtiyacı var."