Türkiye ve Yunanistan Ege'de olduğu gibi Doğu Akdeniz'de de deniz yetki alanlarına ilişkin anlaşmazlıklar yaşarken Yunanistan'ın, tüm adaların kıta sahanlığına sahip olduğu yönündeki tezi kimi zaman kendi iç kamuoyunda da inandırıcılığını yitiriyor. Bazı Yunan uzmanlar da Uluslararası Mahkemeye gidilmesi durumunda Atina'nın Türkiye'nin yanı başındaki adalar için talep ettiği yüzde 100 yetki alanını almasının mümkün olmadığını kaydediyor.
NTV Atina Muhabiri Derya Özcan'ın haberi şöyle:
Hemen hemen herkesin yıllık izin kullandığı, başkentin merkezindeki büfelerin bile çoğunun kapalı olduğu, fırınların kapılarına “Ağustosta kapalıyız, iyi tatiller” yazdığı Yunanistan hiç olmadığı kadar yoğun bir ağustos yaşadı.
DOĞU AKDENİZ'DEKİ GERGİNLİK ATİNA'NIN
GÜNDEMİNİ HİÇ BOŞ BIRAKMADI
Bir yandan corona virüsteki ani artış, bir yandan pandeminin etkisiyle oluşan ekonomik zorluklar, bir yandan ise Türkiye ile Doğu Akdeniz'de yaşanan gerginlik Atina'nın gündemini hiç boş bırakmadı.
Yıllardır alıştığımız “Ege'de sular ısındı” kalıbının Doğu Akdeniz'e de sıçraması ve işin içine hidrokarbon kaynaklarının da girmesiyle onlarca yıldır çözülememiş sorunlar tekrar gün yüzüne çıktı.
İki ülke arasında deniz yetki alanlarına ilişkin yaşanan anlaşmazlıklar son aylarda Yunanistan gündeminin ilk sıralarında yer aldı.
Türkiye'nin Libya ile Kasım 2019'da imzaladığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası Atina'nın büyük tepkisine yol açmıştı. Atina, bu anlaşmayı tanımadığını defalarca dile getirip, dünyadan da bu konuda destek istemişti. Türkiye karşısında elini güçlendirmek amacıyla Haziran ayında İtalya ve ağustos ayında Mısır ile deniz yetki alanlarını belirlemeye yönelik anlaşmalar imzaladı.
ANKARA ''BİZİM İÇİN YOK HÜKMÜNDE'' DEMİŞTİ
Yunanistan'ın en son Mısır ile imzaladığı anlaşma için Ankara “Bizim için yok hükmündedir” diyerek tepkisini ortaya koydu.
TÜRKİYE'NİN NAVTEX İLANI TEPKİYE YOL AÇTI
Türkiye'nin, Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi'nin Doğu Akdeniz'deki çalışmaları için 23 Ağustos'a kadar geçerli Navtex ilan etmesi ise Atina'nın tepkisine yol açtı.
Yunan hükümeti, her defasında “Türkiye'nin egemenlik haklarımızı ihlal etmesine izin vermeyeceğiz” açıklaması yapar, uluslararası platformlarda sık sık Türkiye'yi şikayet ederek uluslararası destek ararken iç kamuoyuna “aktif bir diplomasi yürütüyoruz” mesajı vermeye çalıştı.
ESKİ YUNAN BAKANDAN ATİNA'YA ELEŞTİRİ
Yunan kamuoyu genel olarak hükümetin tavrını desteklese de uzmanlar ve siyasilerden, Atina'nın süreci idare biçimine tepkiler de yok değildi.
İlk tepkilerden biri Yunanistan'ın Kuzey Makedonya ile yıllardır yaşadığı isim sorununu çözüme kavuşturan anlaşmanın mimarlarından sayılan, SYRIZA döneminin Dışişleri Eski Bakanı Nikos Kocyas'tan geldi. Kocyas, Yunanistan'ın, Mısır ile imzaladığı anlaşma ile bir çok tavizde bulunduğunu; anlaşmanın Yunanistan'ın elini güçlendirmek yerine, Türkiye'nin tezlerini güçlendiren detaylar barındırdığını savundu.
Hükümet ve muhafazakar, milliyetçi kesim Kocyas'ı bu açıklamalarından dolayı “Türkiye'nin eline koz vermekle” suçladı. Muhalefetteki partiler de anlaşmanın acele ile yapılmasının ve “kısmi” bir anlaşma olmasının Yunanistan açısından sakıncalarına işaret etti.
UZMANLARDAN DA ELEŞTİRİ GELDİ
Pandion Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Çatışma Analiz ve Çözümü Bölümü'nden Aleksis Iraklidis The Pross Project'e verdiği bir röportajda, Atina'nın yıllardır iç kamuoyuna yansıttığı “Ege'nin bir Yunan gölü” olduğuna ilişkin algının doğru olamayacağını vurguladı. Yunanistan'ın ulusal hava sahasını 10 mile çıkarmak isteğinin de uluslararası hukuka aykırı olduğunu dile getirdi. İraklidis Doğu Akdeniz'de de Türkiye'nin sahil şeridi uzunluğuna işaret ederek, Atina'nın Türkiye'yi görmezden gelen politikasını eleştirdi. Ayrıca, Uluslararası Mahkemelerin anakaraların orta çizgisinin ters tarafında bulunan adalara ya hiç deniz yetki alanı vermediğini ya da az verdiğini hatırlattı ve Türkiye'nin saldırgan olmadığını vurguladı.
''YUNANİSTAN YÜZDE 100 YETKİ ALANINA SAHİP
GÖRÜŞÜ KARŞILIK BULAMAYABİLİR''
Uluslararası Hukuk Profesörü ve Dışişleri Eski Bakan Yardımcısı Hristos Rozakis de verdiği çeşitli röportajlarda (Kriti TV'ye - Girit TV ve ERT Devlet Televizyonuna verdiği röportajda) uluslararası hukuk ve deniz hukukunda her durum için uygulanan genel geçer kurallar olmayabildiğini, coğrafi koşulların farklılığından ötürü aynı gibi gözüken konularda Uluslararası Mahkemelerin farklı kararlar alabildiğini kaydetti. Bu çerçevede Yunanistan'ın, adaların yüzde 100 yetki alanına sahip olacağına dair görüşün karşılık bulamayabileceğini ve Meis'e muhtemelen çok kısıtlı bir yetki alanı verileceğini kaydetti.
''DİĞER ÜLKELERİN TANIMADIĞI ANLAŞMALAR OLUR''
Atina, Türkiye ve Libya'nın imzaladığı anlaşmanın hukuka aykırı, yasa dışı olduğunu ileri sürerken SKAI TV'ye konuşan Uluslararası İlişkiler Profesörü Lukas Tsoukalis ise söz konusu anlaşma için “Yasa dışı değildir, zira ülkeler arasında yasa dışı anlaşmalar olmaz. Diğer ülkelerin tanımadığı anlaşmalar olur” yorumunu yaptı. Kıta sahanlığı ve MEB anlaşmazlıklarına ilişkin olarak da her iki tarafın da talepleri olduğuna işaret etti ve diyaloğun tek çözüm yolu olduğunu kaydetti.
Öte yandan, iki ülke arasında sorunların çözümüne yönelik temel diyalog kanallarından biri sayılan ancak Mart 2016'da ara verilen istikşafi görüşmelerin yeniden başlaması genel olarak tansiyonun düşmesi ve çözüm için önemli bir başlangıç olarak görülüyor. Hükümet de “ama”larına rağmen diyalogdan yana olduğunu ifade ediyor. Yunan kamuoyu Almanya'nın arabuluculuğu sayesinde bu görüşmelerin ağustos sonunda başlayabileceğine işaret ediyor. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas'ın 25 Ağustos'ta Atina'ya yapması planlanan ziyaretin de bu aşamada önemli olacağı yorumu yapılıyor.
26 AĞUSTOS ATİNA İÇİN ÖNEMLİ GÜN
26 Ağustos ise Atina için bir başka önemli gün. Mısır ile imzalanan ve Türkiye'nin yok hükmünde saydığı anlaşmanın Yunan Parlamentosu'nun onayına sunulması öngörülüyor.
“Sıcak” bir ağustosun ardından eylülde de Ege'nin karşı yakasında Türkiye ile ilişkilerin gündemin en önemli konularından biri olması bekleniyor.
Kaynak: NTV