Dolar

34,5424

Euro

36,0063

Altın

3.006,41

Bist

9.549,89

Yunanistan Ege'deki adaları neden silahlandırıyor?

Doğu Akdeniz'deki son gelişmeler, Türkiye ile Yunanistan’ı yine karşı karşıya getirirken iki ülkenin daimi sorunu ise Ege denizinin özelliklerinden kaynaklanan anlaşmazlıklar. Bu kapsamda 'Yunan adaları niçin silahlandırıldı? Adaların hava sahası niçin 10 mil? Aidiyeti belli olmayan adacık var mı?' sorularının cevabı merak ediliyor. Euronews'ten Stelyo Berberakis derledi:

5 Yıl Önce Güncellendi

2020-01-25 13:02:29

Yunanistan Ege'deki adaları neden silahlandırıyor?

Savunma Bakanı Hulusi Akar'dan sonra Dışişleri Bakanlığı Denizcilik-Havacılık Dairesi müdürü Çağatay Erciyes de Ege kaynaklı anlaşmazlıklarda Yunanistan'ı “hukuksuzluk” ve “gayri resmi”likle suçladı.

TÜRKİYE'NİN İTİRAZLARI

Bu çerçevede: Yunanistan'ın Ege'deki Yunan adalarını silahlandırılmakla 1923 Lozan ve 1947 Paris anlaşmalarının ilgili maddelerini ihlal ettiği; Egedeki Yunan adalarının kara suları 6 mil olduğu halde hava sahasının 10 mil olmasının gayrı hukuki olduğu ve kabul edilemeyeceği; Ege denizinde aidatı belli olmayan ada, adacık ve kayalıkların Yunan işgali altında bulunduğu; üstelik silahlandırıldıkları, gibi Türkiye'yi rahatsız eden konular tekrar gündeme getirildi.

Yunanistan ise Türkiye'nin bu şikayetlerine karşı kendi tezlerini savunuyor.

yunanistandan_16_ada_tepkisi_1579855158_9334

YUNANİSTAN'IN TEZLERİ

Yunanistan, Yunan adalarının silahsızlandırılması ile ilgili Lozan ve Paris anlaşmalarından başka 1937 Montreux anlaşmasına da atıfta bulunuyor. Yunanistan'a göre, Montreux anlaşması Çanakkale çıkışındaki Limnos (Limni) ve Samothraki (Semadirek) adaları, aynı Bozcaada ve Gökçeada gibi 1937'den bu yana ve Türkiye'nin de rızasıyla silahlasızlandırma maddelerinden muaf tutuluyor.

ATİNA, KIBRIS ÇIKARMASINI İŞARET EDİYOR

12 adaların silasızlandırılmasıyla ilgili maddelerinin ise NATO ve Varşova Paktlarının oluşmasıyla anlamı kalmadığı gibi; 'rebus sic stantibus' (yani koşulların değişmesi ile var olan anlaşma ve sözleşmelerin değiştirilebileceği) şerhi uyarınca; Türkiye'nin 1974 Kıbrıs harekatından sonra, olası bir Türk/Yunan savaşı çıkabileceği endişesi içinde bulunan Yunanistan, “egemenlik sahasını korumak amacıyla ve BM kartasının 51. maddesine atıfta bulunarak adaların sadece savunmasına yönelik silahlandırıldığına” dikkati çekiyor.

Yunanistan ayrıca Türkiye'nin “anlaşmalar uyarınca adaların ancak saldırıya uğraması olasılığında silahlanabileceği” tezine karşı ise “adaların zaten Türkiyeden gelecek olası bir saldırıya karşı silahlandırıldığı” tezini savunuyor.

YUNANİSTAN MÜZAKEREYE YANAŞMIYOR

Yunanistan adaların silahlasızlandırılmasının Yunan egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ilgilendirdiği gerekçesiyle müzakere edilemeyeceğini belirtiyor. Adaların silahsızlandırılması için ise BM Güvenlik Konseyinin uluslararası barışın sağlanmasına yönelik önlem alması ve güvenceler vermesi şartını koşuyor.

ADALARIN HAVA SAHASI NİÇİN 10 MİL?

Yunan adalarının kara suları 6 mil olduğu halde hava sahasının 10 mil olmasına tepki gösteren Türkiye'nin itirazlarına karşı Yunanistan, bu paradoksal uygulamaya 1931 yılında geçildiğini kabul ediyor.

1931 Eylül ayında Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle gerek kara sularını gerekse hava sahasını 10 mile uzatan Yunanistan'ın, Egedeki gemi geçişlerinin kolaylığını sağlamak amacıyla kara sularını 6 milde kalmasına karar verdiğini; ancak hava sahasının 10 mil olduğunu, gerek komşu ülke Türkiye'ye; gerekse dönemin Uluslararası Sivil Havacılık Heyeti (CINA)'ne bildirdiği ve 1949'da adı Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (CIAO) olarak değiştirilen kuruma da aynen tescil ettirildiğini savunuyor. 1955 te yayınlanan Uluslararası Denizcilik-Havacılık haritalarında da Yunan hava sahasının 10 mil olarak gösterildiğini; hatta dönemin Türk denizcilik –havacılık haritalarında da görülebileceğini öne sürüyor.

Yunanistan bu tezini güçlendirmek için, Türkiye'nin 1931'den 1974 Kıbrıs harekatına kadar Yunan hava sahasını 10 mil olarak kabul ettiğini ancak 1975'ten itibaren 6 mil'i esas alarak arada kalan 4 mile gerçekleştirdiği askeri uçuşlarını Yunan hava sahasının ihlali olarak kabul ediyor.

ABD ve NATO HAVA SAHALARINI 6 MİL KABUL EDİYOR

Burada bir not düşmek gerekirse ve yine Yunan resmi kaynaklarına göre: Yunanistan, üyesi olduğu NATO tatbikatları kuralları gereğince 1962 yılından itibaren hava sahasını 10 değil; 6 mil olduğunu kabul etmiş bulunuyor. ABD ve NATO bu nedenle Ege tatbikatlarında Yunan adalarının hava sahasını 6 mil olarak kabul ediyor.

YUNANİSTAN HAVA SAHASI KONUSUNDA DA MÜZAKEREYE YANAŞMIYOR

Yunanistan, Ege adalarının hava sahasını da “ulusal egemenlik sahası” olarak kabul ettiği için müzakerelere kapalı olduğunu açıklıyor.

AİDİYETİ BELLİ OLMAYAN ADALAR

Gri bölgeler konusu ise Türk/Yunan anlaşmazlıklarının son yıllardaki konusu. 1996 yılında Türkiye ile Yunanistan'ı savaşın eşiğine dek getiren Kardak (İmia) kayalıkları için patlak veren kriz, Türkiye'nin dikkatini Ege'de “aidiyeti belirsiz” olarak nitelediği ada, adacık ve kayalıklara çevirmesine neden oldu.

Yunanistan, 1947 Paris anlaşmasıyla İtalya'dan Yunanistan'a geçen Yunan adalarının statüsünde herhangi bir hukuksuzluk görmüyor.

Hatta 1923 Lozan anlaşmasının 12. maddesine atıfta bulunarak, “Türkiye'nin Egedeki yalnız 3 millik deniz sınırı içinde kalan ada, adacık ve kayalıklara sahip olduğu” tezini savunuyor.

YUNANİSTAN: ADALAR 1947'DE BİZE VERİLDİ

1923 Lozan anlaşmasının 15. ve 1947 Yunanistan-İtalya anlaşmasının 14. maddesine göre ise Yunanistan'a ismen devredilen adaların ve bu adaların etkisi altında kalan adacık ve kayalıkların Yunanistan'a verildiğinin belirtildiğini” örnek gösteriyor.

Bu bağlamda, Lozan anlaşmasının 15. maddesinde geçen “Türkiye, Astipalea, Rodos,Halki, Karpatos, Kassos, Tilos, Nisiros, Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsous, Simi, Kos ve Kastelorizo (Meyis) adasına kadar olan tüm adaların ve bu adalara bağlı adacıklar üzerindeki hak ve tapularından İtalya'nın adına feragat etmeyi kabul eder” maddesine ve 10 Aralık 1947 Paris anlaşmasının 14.maddesinde de geçen “İtalya, Astipalea, Rodos, Halki, Karpatos, Kassos, Tilos, Nisiros, Kalimnos, Leros, Patmos, Lipsous, Simi, Kos ve Kastelorizo (Meyis) adasına kadar olan tüm adaların ve bu adalara bağlı adacıklar üzerindeki hakimiyetini Yunanistan'a devretmeyi kabul eder..” ibarelerine dikkati çekerek, Yunanistan , Türkiye'nin “gri bölgeler” ve “aidatları belli olmayan” olarak tanımladığı 131 ada, adacık ve kayalıkların aidatlarının belli olduğu ve müzakerelere açık olmadığı tezini savunuyor.

Türkiye'nin aidiyeti belli olmadığını öne sürdüğü ve sayıları ismen 16 ile 18 arasında değişen ada ve adacıkların çoğunun ise yıllardan bu yana ve hali hazırda yerleşik olduklarına dikkati çekiliyor.

HULUSİ AKAR: HAKKIMIZI, HUKUKUMUZU SAVUNURUZ

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, 23 Ocak'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal‘la birlikte Roketsan‘ı ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda “Yunanistan, gayri askeri statüde ada olmasına rağmen bunlardan 16'sını anlaşmalara aykırı olarak silahlandırılmıştır. Yunanistan'dan uluslararası hukuka, imzaladığı anlaşmalara ve iyi komşuluk ilişkilerine göre davranmasını bekliyoruz. Hiçbir şekilde hakkımızı çiğnetmeyiz. Bu bir tehdit değil ama iyi komşuluktan yanayız dememiz de bir zafiyet değil. Şu anda ne dünyada ne de tarihte karasuları 6 mil, hava sahası 10 mil olan bir ülke var. Böyle bir garabetle karşı karşıyayız. Bunu bir doğruymuş gibi dünya kamuoyuna tanıtmaya çalışıyorlar. Bu konudaki hakkımızı hukukumuzu savunuyoruz” dedi.

YUNANİSTAN: KENDİMİZİ KORURUZ

Yunanistan Savunma Bakanlığı kaynakları, ‘her hangi bir saldırıda yasal savunma hakları olduğunu' ifade etti. Yunanistan Dışişleri Bakan Vekili Miltiadis Varvitsiotis de, adalar konusunun 40 yıldır devam eden bir tartışma olduğunu söyledi.

Akar'ın açıklamalarını ‘kışkırtıcılık‘ olduğunu savunan Miltiasdis, uluslararası ittifaklarını nasıl derinleştirmeleri gerektiği yönünde çalıştıklarını kaydetti.

thumbs_b_c_71cf3acc8bc28d0c9b04b820649b291a

TBMM MECLİS BAŞKANINDAN AÇIKLAMA

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, dün (24 Ocak) çeşitli temaslarda bulunmak üzere Tekirdağ'ın Çorlu ilçesine yaptığı ziyarette Yunanistan'ın adaları silahlandırmasına ilişkin şu ifadeleri kullanmıştı:

"Lozan Antlaşması'ndan sonra da farklı tablolar var ama sonuçta Ege'deki adaların silahsız olması tüm uluslararası anlaşmalarda başta Lozan olmak üzere öngörülüyor. Yunanistan burada bazı adalarda bilinen 16 adada silah koyduklarına dair bilgiler, fotoğraflar var, kendilerinin beyanları var. Türkiye bunları yakından takip ediyor. Adalara 3-5 silah koymakla Türkiye açısından bir risk oluşturacağını düşünenler varsa, yanılıyorlar. Ama Türkiye, uluslararası anlaşmaların kendisine tanımış olduğu haklar ve yetkilerin peşinde, onları yakından takip ediyor. Gerektiği zaman gereken adımları atar Türkiye.''

2020-01-25_13h14_56

DIŞİŞLERİ'NDEN AÇIKLAMA

Yine dün (24 ocak) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy'un yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsünün ihlali meselesinin görüşmeler yoluyla çözülmesini istediğini ancak Yunanistan'ın karşılık vermek yerine Türkiye'yi Avrupa Birliği'ne (AB) şikayet ettiğini bildirdi.

Aksoy, Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsü hakkındaki bir soruya cevabında, bu statünün 1960'lı yıllardan itibaren Yunanistan tarafından ihlalinin, Ege Denizi'nde birbirleriyle bağlantılı sorunlardan yalnızca biri olduğunu hatırlattı.

"Bu mesele, Yunanistan'ın 1923 Lozan ve 1947 Paris Barış antlaşmalarındaki yükümlülüklerini ve dolayısıyla uluslararası hukuku ihlal etmesinden kaynaklanmaktadır" ifadesini kullanan Aksoy, Yunanistan'ın bu meselenin uluslararası yargıya götürülmesinin önünün de Uluslararası Adalet Divanının yargı yetkisine 1993'te bu konuda koyduğu bir rezervle tıkadığını bildirdi.

Türkiye'nin gerek Yunanistan'ın gerek üçüncü ülkelerin silahsızlandırılmış statüyü ihlal eden eylemlerini başlangıcından itibaren düzenli ve sürekli olarak protesto ettiğini ve gerekli girişimlerde bulunduğunu anımsatan Aksoy, şu ifadeleri kullandı:

"Biz, Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsünün ihlali meselesinin, diğer Ege sorunlarıyla birlikte ele alınmasını ve görüşmeler yoluyla çözülmesini arzu ediyoruz. Bunu yaparken de Uluslararası Adalet Divanı dahil, karşılıklı olarak mutabık kalınacak hiçbir barışçı çözüm yöntemini dışlamadığımızı da söylüyoruz. Nitekim 2002-2016 yılları arasında Yunanistan ile yapılan istikşafi görüşmelerde de izlediğimiz tutum bu yönde olmuş ancak bu görüşmelere Yunanistan'ın arzusu üzerine ara verilmiştir."

Aksoy, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile New York ve Londra'da yaptığı görüşmelerde teklif ettiği üzere, Türkiye'nin Yunanistan ile istikşafi görüşmeler dahil, tüm diyalog kanallarını yeniden canlandırmaya, hatta Doğu Akdeniz için de yeni bir diyalog kanalı açmaya hazır olduğunu vurguladı.

Sözcü Aksoy, "Ancak Yunanistan bu önerimize olumlu yanıt vermek, bizimle oturup konuşmak yerine, her zamanki alışkanlığıyla Türkiye'yi AB'ye şikayet etmekte, başkalarından medet ummaktadır. Bu tavır tabiatıyla ciddiyetle ve iyi komşuluk ilişkileriyle bağdaşmamaktadır. Yunanistan her başı sıkıştığında üçüncü ülkeleri kullanarak sonuç alacağını sanıyorsa çok yanılmaktadır." değerlendirmesinde bulundu.

Haber Ara