Avcı'dan dershane açıklaması
Nabi Avcı, 'Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararından sonra yaptığımız düzenlemenin de çok olumlu bir sonuca ulaşacağını düşünüyoruz” dedi...

Oluşturma Tarihi: 2015-08-11 05:22:25

Güncelleme Tarihi: 2015-08-11 05:22:25

İhlas Haber Ajansı'nın haberine göre; Bir haber kanalında yayınlanan programa katılan Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, dershanelerin dönüşümü hakkında açıklamalarda bulundu. “Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararı yayımlandıktan önce de sonra da bu sektörde çalışan belli başlı kurumları tekrar davet ettik, onlarla istişareli olarak özel öğretim kurslarının tasarımını oluşturduk” diyen Avcı, “Nasıl bir müfredat uygulayacaklar, kaç saat ders verecekler... Ortaya özel öğretim kursu adı altında yeni bir kurum çıktı. Özel öğretim kursları, dershane değil. Çünkü dershanenin müfredatı konusunda belirgin çerçeve yoktu. Denetimsizlik ve herkesin kafasına göre eğitim verdiği, daha çok test refleksleri kazandıran kurumlara dönüşmüştü dershaneler. Bunları dershaneden ayıran önemli düzenlemelerden biri, özel öğretim kurslarının nasıl bir eğitim programı uygulayacaklarının yönetmelikle belirlenmiş olması. Talim Terbiye Kurulu, sekiz alanda kurs programı hazırladı. Nedir bunlar? Türk dili ve edebiyatı bilim grubu, matematik bilim grubu, fizik bilim grubu, kimya bilim grubu, biyoloji bilim grubu, tarih bilim grubu, felsefe bilim grubu. Bunlarla ilgili çerçeve kurs programı var. Her açılan kurs, buna uymak zorunda. Onun içinde kendisi bazı düzenlemeler yapmak isteyebilir. Genel Müdürlüğümüze müracaat edecek, program önerisini verecek, Bakanlık tarafından onaylandıktan sonra kendine özelleştirdiği biçimde onu uygulayabilecek” ifadelerini kullandı.

Dershanelerle ilgili en önemli sorunun denetimsizlik olduğunu söyleyen avcı “Şimdi hangi binalarda, hangi tür dersliklerde, hangi öğretmenler tarafından verileceğin yönetmelik tanımlıyor. Denetimleri de bu kriterlere göre yapacağız. Yönetmelikteki eğitim öğretim çerçeve programını uyguluyor mu? Bunların her birinin branş öğretmenler tarafından verilmesi gerekiyor. Konusunda uzman, branşın öğretmenleri tarafından verilmesi koşulu var. Ayrıca en önemlisi, bu denetimler için e-yaygın modülünü oluşturuyoruz e-okul sistemi üzerinden. Hangi öğrenci, hangi kursları alıyor, oradaki performansı nedir? Bunları biz de denetleyeceğiz. Öğretmen öğrenciyi alırken bir sınav yapacak. Öğrencinin düzeyini belirleyecek. Kurs ortasında bir sınav daha yapacak” şeklinde konuştu.

“DÖNÜŞÜM PROGRAMINA ALINAN 2 BİN 270 KURUMDAN BİN 117'Sİ DÖNÜŞTÜ”

Dönüşümle ilgili 6528 Sayılı Kanunu çıkarıldığı tarihte var olan dershane sayısının 3 bin 530 olduğunu ifade eden Avcı, “Bu kanun çıktıktan sonra 557 dershane kendi isteğiyle kapandı. 'Bu kanunun öngördüğü koşulları ben karşılayamam' dedi. Geri kalan dershanelerin 2 bin 286'sı dönüşüm programına müracaat etti. Bu müracaatlardan altyapısı, mali durumu uygun olan, 2 bin 270'ine 'senin kriterlerin dönüşüm için incelenmeye değer, sen çalışmaya başla' dedik. Sadece 16 tanesine 'senin şartların tutmuyor' dedik. Ama bir de bu işe hiç başvurmayan, temelden karşı olan, 'biz dönüşmeyiz' diyen 687 dershane var. Bunların bir kısmı henüz yeterli şartları karşılayamadığı için müracaat etmemiş de olabilir, belki daha vakit var diye tarihi bekleyen de olabilir. Dönüşüm programına alınan 2 bin 270'ten bin 117'si dönüştü. 6'sı okul öncesi kurum; 7'si özel ilkokul; 142'si özel ortaokul; 5'i özel Anadolu lisesi; 957'si temel lise oldu. Sektörle görüşmemizin sonuçlarından biri bu. Temel liselerden taahhütname alınıyor. Bunlara teşvikler öngördük. Zihnimiz çok net, yaptığımız işin Türk eğitim sistemine olumlu katkısı olduğuna, Anayasa Mahkemesi'nin gerekçeli kararından sonra yaptığımız düzenlemenin de çok olumlu bir sonuca ulaşacağını düşünüyoruz. Daha önce dağınık şekilde çalışan kurslar, meslek edindirme, kişisel gelişim kursları da böylece daha itibarlı kurumlar haline geliyor. Özellikle özel öğretim kursları, gerçekten velinin de gönül rahatlığıyla çocuğunu göndereceği, başıboş olmayan, okulun irtibatta olduğu kurumlar haline geliyor. Sistem kendi içerisinde, kendi kendini de denetleyen, ortaya çıkabilecek olumsuzlukları kontrol edebilecek bir mekanizmayla donatılmış oluyor. Temel liseler eğer kayıt almadılarsa, herhangi bir öğrenciyi mağdur etmeyeceklerse tabii ki özel öğretim kursuna dönüşebilir. Ama tam tersine başka bir kuruma dönüşmek isteyenler bile bu yaptığımız düzenlemeden sonra temel liseye dönüşmekte istekli oldular. Çünkü temel liselere aynı zamanda mezunlar için özel öğretim kursu açma imkanı da verdik” şeklinde konuştu.

“AYM'NİN İPTAL EDİLMİŞ BİR KANUNU İHYA ETME KABİLİYETİ YOK”

“Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği, farklı bir algıya da yol açmış olabilir” diyen Avcı, “Bazı kesimler Anayasa Mahkemesinin verdiği karara direnme veya bu kararın etrafında dolanma yöntemi olarak bu yönetmeliği hazırladığımız algısını oluşturmaya çalışıyorlar. Bu doğru değil. Bu karar sanki sadece dershanelerin dönüşümü ile ilgili gibi yansıtıldı. Öyle değil, aslında ilgili kanunda biz çok farklı alanlarda, farklı düzenlemeler yaptık. Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunan, 124 milletvekilinin iptal talebi bu çıkardığımız yasadaki 8 madde ile ilgiliydi. Anayasa Mahkemesi de bunların bazılarını iptal etti, bazılarını yerinde bularak iptal kararı vermedi. Özellikle dershanelerin 1 Eylül 2015'ten itibaren dönüşmesini öngören madde ile ilgili iptal talebini kabul etti. Dolayısıyla sanki bu her şeyin hiç olmamış gibi geriye döndürülebileceği algısını oluşturmak isteyenler için de kullanıldı. Oysa daha önceden Anayasa Mahkemesinin iptal edilmiş bir kanunu ihya etme kabiliyeti yok” diye konuştu.

Daha önce yapılan düzenlemede yasadan ve yönetmeliklerden dershane tanımı çıkartıldığına değinen Avcı, “1 Eylül 2015'ten sonra dönüşmesi öngörülen kurumların sanki hiçbir şey olmamış gibi tekrar aynı statü ve isimle çalışmaya devam edecekleri algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Oysa Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını verirken dört kriter üzerinden değerlendiriyor:

Bu düzenleme temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunuyor mu? Çünkü Anayasa'da temel hak ve özgürlükler şunlardır, buna dair kısıtlamalar ancak kanunla yapılabilir, özüne dokunamaz ama kanunla düzenleyebilir diyor. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi de bu açıdan bakıyor. Verdiği gerekçeli karardan anlıyoruz ki, biz bu düzenlemeyi yaparken özüne dokunmamışız.

Bu düzenlemeyi kanunla mı yapıyorsun? Öyle olduğu için buna dair de bir iptal söz konusu olmadı. Ölçülülük kriteri. Bu açıdan bakınca Anayasa Mahkemesi diyor ki, 'insanların eğitim alma hak ve hürriyetlerinin içerisinde okul dışı ortamlarda da eğitim alma hakları vardır. İdare bu hakkı düzenleyebilir, ama bunu ölçülü bir biçimde yapması gerekir. Oysa sizin yaptığınız düzenleme ölçülülüğü aşıyor' diyor. O zaman ne yapmamız gerekir, bunu ölçülü hale getirmemiz lazım. Zaten Milli Eğitim Bakanlığı olarak açıklamalarımızda okul dışı ortamlarda eğitim almak isteyen veli ve öğrencilerin bu taleplerini karşılayacak seçenekler oluşturduğumuzu vurguladığımız halde, bunları yeterli bulmuyor. Dershaneleri dönüştürüyorsunuz ama insanların okul dışı eğitim alma haklarına dair daha çok seçenek sunmanız gerekir, diyor. Oysa biz daha önce okulda verilen eğitimi yeterli bulmayan öğrenciler ve mezunlar için okullarımızda takviye kursları açtık. Böylece insanların okul dışı takviye eğitim alma seçeneklerini bu şekilde sağladığımızı düşünüyorum. Nitekim geçen yıl okullarımızda ve halk eğitim merkezlerinde açtığımız takviye kurslarına 2 milyon 600 binin üzerinde öğrenci devam etti. Oransal olarak bu dershanelerin verdiği eğitimin iki katı. Üstelik bu kurslar ücretsiz” dedi.

“BAKANLIK OLARAK YÖNETMELİK YETKİSİ BİZDE”

“Okul dışı eğitime ihtiyaç duymayacak şekilde onları bir seçeneğe kavuşturduğumuzu düşünüyoruz” diyen Avcı, şunları kaydetti:
“Ayrıca TEOG sürecine öğrencilerimizi hazırlamak için yaptığımız düzenlemede şunu gördük, programı değiştirdik, bir kere yapılan SBS'yi kaldırdık, yazılı sınavları sağlıklı ölçülebilir hale getirdik. Böylece dersin takip edilmesi, müfredatın vaktinde yetiştirilmesi şartıyla öğrencinin ayrıca bir okul dışı eğitime ihtiyaç duymayacağını öngörüyorduk. Nitekim ortaokul 8'inci sınıflarda yüzde 52 olan dershane talebi, yüzde 18'e düştü. Benzer bir düzenlemeyi lisede de yapma çalışmalarımız sürüyor. Okulu merkeze alan, öğretmeni, veliyi merkeze alan ama yine de ihtiyaç duyan öğrencilerimiz için ücretsiz takviye kurslarıyla bu seçeneği genişlettiğimizi düşünüyorduk. Anayasa Mahkemesi bunu yeterli bulmayınca yapmamız gereken şuydu; daha önce yasadan çıkarılan dershane tanımını biz yazamayız, bu yasa koyucunun takdiri. Anayasa Mahkemesinin de 'oraya dershane yazıyorum' diyebilme hakkı yok. Meclis böyle bir karar almadığı sürece bir boşluk oluşuyor. Biz de bu boşluğu ikincil mevzuatlarda, yönetmeliklerde yapacağımız düzenlemelerle gidermenin yolunu bulacağız. Anayasa Mahkemesi okul dışı seçenekleri çoğaltmamızı mı istiyor? Yürütme, bakanlık olarak yönetmelik yetkisi bizde. Biz de yönetmelikte, daha önceki Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde çeşitli kurslar deniyordu. Bu ayrıca sınıflandırılmamıştı. Kişilerin bilgi, beceri, yeteneklerini geliştirmeleri için hazırlanan kurslar diye bir tanım vardı. Biz bu çeşitli kurslar maddesini sınıflandırdık ve dört kategori oluşturduk: Kişisel gelişim kursları, meslek edindirme kursları, özel yetenek kursları ve bir de bunlara ilave olarak özel öğretim kursları koyduk. Özel öğretim kurslarıyla okul dışında eğitim-öğretim takviyesi alınması seçeneğini yönetmelikle uyguluyoruz. Özel öğretim kurslarını, okul dışı eğitim alınacak ortamlar olarak tanımlıyoruz. 8 Ağustos'ta yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlandı. Bütün bunları yaparken başından beri ilgili sektörle danışmalı olarak yürüttük. Dershane sektöründe çalışan kurumların hepsini davet ettik. Kimse 'bana danışılmadı' diyemez. Oradaki öneriler doğrultusunda; 'Siz bize özel okula dönüşün diyorsunuz. Tamam, bir kısmımızın altyapısı müsait ama bir kısmımız hemen dönüşemeyiz. Bize süre tanıyın. Bunu da bir ara kurumla sağlarsanız, dönüşüm sürecini sağlıklı şekilde sonuçlandırırız' dediler. O ara kurum da, temel liseler oldu. Yine lise müfredatını uygulayan ama özel okullardan aradığımız kriterlerin esnetilmesiyle işe başlayan kurumlar bunlar.”

ÖZEL OKUL TEŞVİKLERİ

Özel okul teşviklerinde en temel şartın teşvikleri gerçekten buna ihtiyacı olanlara vermek olduğunu söyleyen Avcı, “O yüzden tabii ki akademik başarı şartını da arıyoruz. Hem ilk defa yararlanacaklar için, hem de teşvikin devam etmesi için de başarı şartı arıyoruz. Onun da önüne geçen bir kriter daha var, ihtiyaç. Bu yıl 230 bin öğrencimize teşvik vereceğiz. Okul öncesi destek verilecek öğrenci sayısı, 20 bin. 50 bin öğrencimize ilkokulda, 50 bin ortaokulda, 110 bin de liselerde okuyan öğrenciye teşvik vereceğiz. Müracaatlar bugün başladı. Orada, yanlış anlaşılan bir madde vardı, 'Milli Eğitim Bakanlığı çalışanları çocuklarına artı puan' diye; ona açıklık getirdik. Vazife başındayken vefat eden Milli Eğitim Bakanlığı görevlisi çocuklarına artı puan verilecek” diye konuştu.