Her aile çocuklarını mutlu etmek ister, bu uğurda en etkili araç, genelde oyuncaklardır. Ancak bir çocuğu çok fazla oyuncağa boğmanın olumsuz sonuçlarını ortaya koyan pek çok bilimsel araştırma var. İlaçla zehiri birbirinden ayıran sadece dozudur. Oyuncak için de benzer bir değerlendirme yapmak yanlış olmaz. Çocuklarınızı mutlu etmek isterken onları oyuncak zehirlenmesine maruz bırakmamak için dikkat edilmesi gerekenler var.
Oyun, çocukların hayal gücü, el becerisi, bilişsel ve duygusal gelişimi ve yaratıcılıklarını destekleyen mucizevi bir etkinlik. Çocuklar, oyun esnasında eğlenmekle kalmıyor, çevrelerindeki dünyayı da deneyimleyerek tanıyor. Akranlarıyla etkileşime girerek, gruplar halinde nasıl çalışılacağını, paylaşmayı, müzakere etmeyi, çatışmaları çözmeyi ve kendini savunma becerilerini öğrenerek sosyalleşmeleri için eşsiz değere sahip birçok yeterliliği kazanıyor.
Oyun ya da benzeri aktivitelere ilgi duymanın bebeklik döneminde başladığını ve giderek aratarak 2-3 yaşından itibaren çocuğun yaşamının merkezine oturduğunu görüyoruz. Buradan yola çıkarak da 3-6 yaş aralığını ‘oyun çocuğu dönemi' olarak adlandırıyoruz.
Aslında dış dünyadaki her nesne potansiyel bir oyuncak
Oyun malzemesi olarak tanımlanabilecek olan oyuncaklar, oyun deneyiminde önemli yer tutuyor. Her ne kadar günümüzde oyuncak dendiğinde çoğunlukla fabrikasyon üretimle çocuklara hitap eden kimi spesifik ürünler anlaşılsa da, aslında çocuk için dış dünyadaki irili ufaklı hemen her nesne potansiyel bir oyuncak. Nitekim kimi çocuklar, kap, çanak gibi malzemeleri fabrikasyon oyuncaklara tercih ediyorlar.
Çocuğun gelişim düzeyi, bireysel farklılıkları ve ilgisinin yanısıra, dönemin imkânları, ulaşabilirlik, ebeveynlerin tercihleri ve kültürel inançları da oyuncak seçimini belirliyor. Örneğin, eskiden mekanik, el yapımı ya da peluş oyuncaklar daha yaygınken, günümüzde elektronik ve ışıklı oyuncakların daha baskın hale geldiği görüyoruz.
Oyuncaklar, çocukların, bakım verenlerinden ayrılarak keşifte bulunma davranışlarını da destekliyor. 15 aylık çocuklarla yapılan bir araştırma , oyuncak bulunan odadaki çocukların, oyuncak bulunmayan odadaki çocuklara nazaran annelerinin kucağından daha fazla ayrılabildiklerini, daha fazla hareket ettiklerini ve daha fazla keşifte bulunduklarını, oyuncakların çocukların hareketlilik ile bağımsızlaşmalarına katkıda bulunarak nöromotor ve duygusal gelişimlerini desteklediğini de ortaya koyuyor.
Oyuncakların çocukların oyun ve keşif deneyimini artırarak gelişimlerini destekleyen önemli gereçler olduğu açık. Fakat bu, her oyuncağın her zaman iyi olduğu anlamına gelmiyor.
Nitekim yapılan bir araştırmada günümüzde kullanımı giderek artan elektronik ve ışıklı oyuncaklarla oynamanın, kitaplarla veya geleneksel oyuncaklarla oyun oynamakla karşılaştırıldığında, ebeveyn-çocuk etkileşimini azalttığı ve dil girdisinin miktarı ve kalitesinin azalmasıyla da ilişkili olduğu saptandı. Araştırma sonucunun da işaret ettiği üzere her oyuncak, çocuklar için gelişimsel desteği sağlayamayabiliyor, hatta kimi oyuncaklar gelişimsel açıdan zararlı bile olabiliyor. Bütün bunlar da oyuncak seçiminin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor.
Günümüzde oyuncak sayısı artarken, oyuncak türleri de giderek daha elektronik ve ışıklı bir hal almış durumda. Oyuncaklar, çocukların çok yönlü gelişimini desteklemekten çok anlık işitsel ve görsel ilgilerini çekerek daha çok satılmak için üretiliyor, oyuncak tanıtımlarında oyuncakların gelişimsel yönüne hiç değinilmeden sadece kimi ilgi çekici çarpıcı özellikleri sunuluyor.
Uygun oyuncak seçimi neden çok önemli?
Oyun ve oyuncaklar çocukların gelişimi için oldukça önemli olsa da bunun ancak çocuğun yaşı ile bilişsel, nöromotor ve psikolojik gelişimi ile çıkmazları açısından doğru oyuncak seçimi ile mümkün olduğunun altını çizmek gerekiyor. En başından beri uygun oyuncak seçimi çok önemli.
Oyuncağın kimi özellikleri, biliş ve sosyal becerilerle ince ve kaba motor becerilerin gelişimini teşvik edebiliyor, birden fazla parçadan oluşan ve zıt renklerle dokular içeren hafif ve çok amaçlı kullanılabilen oyuncaklar genellikle en başarılı oyun deneyimini teşvik ediyor. Bunun yanında elektronik oyuncaklar ise çocuk-ebeveyn etkileşimini azaltarak gelişimlerini olumsuz etkiliyor, dolayısıyla bu tür oyuncakları özellikle de küçük çocuklar için tercih etmemekte fayda var.
Yaşla birlikte çocuklar, kendi kendilerine oyuna girişebilir, oyunlarındaki yaratıcılığı ve karmaşıklığı artırmaya başlarlar. Ancak, bu alanlardaki büyüme, deneyime bağlıdır ve çevredeki fırsatlarla şekillenebilir. Bunun yanında oyun tarzları veya bir çocuğun tek bir oyuncakla oynadığı çeşitli farklı yollar, algı, biliş, motor koordinasyon ve düşünme kapasitesini de doğru şekilde yansıtır.
Çocukların oyun deneyimlerini etkileyen unsurlardan biri de, ortamdaki oyuncakların yanı sıra, ortamdaki diğer bireyler ile duyusal uyarıma neden olabilecek öğelerin oluşu ve mekanın esnekliği ile güvenliği gibi içinde bulunulan çevreye dair hususlardır.
Örneğin bakım veren kişinin çocuğun dikkatini yönlendirici müdahaleleri çocukların oyun süresi ile oyuncaklara odaklanarak farklı özelliklerini keşfetme deneyimlerini bozar; çocuklar oyuna daldıklarında, dikkatlerini odaklandıkları oyuncaktan başka bir oyuncağa çekmeye çalışmak, onları olumsuz etkileyebilir.
Benzer şekilde çocuklar izlemese dahi ortamda açık TV olması, çocukların oyun süre ve çeşitliliğini önemli ölçüde azaltır. Yani, çocuklar oyunlarına daldıklarında onları rahatsız etmemek ve oyunlarına müdahalede bulunmamak, oyunlarına dâhil olduğumuzda da oyunun onların kontrolünde olmasına özen göstermemiz gerekiyor.
Az oyuncak mı çok oyuncak mı?
Eski ve yeni oyuncaklar arasında bir denge sağlanması, ortamdaki yeterli oyuncak sayısı, çocukları oyun oynamaya teşvik eder.
Ortamda daha az oyuncak olması, daha derin ve karmaşık oyunlar oynamayı mümkün kılar. Ortamda fazla oyuncak olmasıysa çocuğun bir oyuncak ya da nesneye daha fazla odaklanarak diğer yönlerini keşfetmesini azaltabilir, oyuncağın sağladığı diğer olanakları keşfetme fırsatını sınırlayarak daha basit oyunlarla devam etmesine yol açabilir.
Ortamdaki uygun özellik ve sayıdaki oyuncak, daha zengin oyunlarla nesne etkileşimlerini teşvik ederek gelişimi destekler. Çevredeki oyuncak bolluğuysa, dikkat dağınıklığı ve derinleşme zorluğu yaratarak oyunun, etkileşim süresini ve kalitesini azaltır. Nitekim okul öncesi çocukların kendilerine verilen görevleri ortamda daha az dikkat dağıtıcı oyuncak mevcutken daha uzun süre devam ettirdikleri gözlenmiş.
3, 12, 21 oyuncak içeren farklı ortamlardaki çocukların oyunlarının gözlendiği bir araştırmada da çocukların, 3 oyuncak bulunan ortamda, 12 ve 21 oyuncak bulunan ortamdakine oranla daha uzun süre oynadıkları tespit edilmiş.
Daha yakın zamanda yapılan benzer bir araştırmada ise yaşları 18 ile 30 aylar arasında değişen çocukların 4 ve 16 oyuncak içeren ortamlardaki oyunları gözlenmiş, 4 oyuncak bulunan ortamdaki çocukların daha uzun süre oynamalarının yanında, oyuncaklarla daha çeşitli oyunlar kurdukları belirlenmiş. Araştırmada elde edilen bulgular çevrede daha az oyuncak bulunmasının, çocukların tek bir oyuncakla daha uzun süre oyun oynamasını ve daha iyi odaklanmalarını sağlayarak daha yaratıcı olmalarını ve keşfetmelerini sağladığı şeklinde yorumlanmış.
Bütün bu verilerin ışığında, ortamdaki oyuncak sayısını sınırlamanın bir gereklilik olduğu ve ortamda birden fazla parçadan oluşan ve zıt renklerle dokular içeren hafif ve çok amaçlı kullanılabilen 5-6 oyuncak bulunmasının en başarılı oyun deneyimini teşvik ettiğini söylemek mümkün. Bunun yanında çocukların çok sayıda oyuncağa sahip olmamasının, onları oyuncaklarını birbirleriyle paylaşmaya teşvik ederek sosyalleşmeye de yönelteceğini unutmamak gerek.
Yukarda paylaştığım bilimsel araştırma verileri göz önüne alındığında, çocukları bekleyen bir “oyuncak zehirlenmesi” riskinden söz edebiliriz.
“Oyuncak zehirlenmesi” kavramını çocuklar için daha fazla oyuncağın daha iyi anlamına gelmediğini hatta zararlı olabileceğini anlatmak için kullanıyorum. Bir oyuncak alırken çocuğun zihinsel ve nöromotor gelişimine uygun olup olmadığının yanı sıra gerçekten buna ihtiyacı olup olmadığını ve alınacak oyuncağın çocuğun dikkatini dağıtacak ve bakım vereniyle etkileşimini bozacak bir ekstra uyaran mı, yoksa oyun süre ve derinliğini zenginleştirecek bir araç mı olacağını göz önünde bulundurarak hareket etmenin daha sağlıklı olduğuna dikkati çekmek istiyorum. Böylelikle çocukların aileleriyle daha kaliteli zaman geçirmesinin yanında, fiziksel ve nöromotor gelişim ile hayal gücü, yaratıcılık, dikkat, empati, konsantrasyon gibi bilişsel ve sosyal gelişimlerini destekleyici mahiyetteki serbest oyuna daha fazla vakit ayırmalarına yardımcı olacağını da vurgulamak isterim.
“Oyuncak zehirlenmesi” kavramı çevresinde burada anlattığım hususlar, ebeveynlerin çocuklarının oyuncaklarla oynamasını engellemesi gerektiği yönünde anlaşılmamalı elbette. Vurgulamak istediğim, oyuncak meselesinin tıpkı ilaçlar gibi dikkatle değerlendirilerek ele alınması oyuncak seçimi ile alımında daha özenli olunması gerektiği.
Oyuncak rotasyonu nedir, nasıl yapılır?
Daha önce birçok oyuncak almış olan ebeveynlerin bu yazıyı okuduktan sonra evdeki fazla sayıdaki oyuncakları atması gerektiği anlamı da çıkmasın. Ancak fazlalıkların çocuğun oyun süre ve kalitesini azalttığı hususunu da göz ardı etmememiz gerekiyor. Peki, ne yapabiliriz?
Evde çokça oyuncağı olan ailelerin oyuncakları sınıflayıp ortamdan kaldırarak “oyuncak rotasyonu” olarak belirtilen sistemle, çocuğa iki haftada bir dönüşümlü olarak sunmasının daha uygun olacağını ifade etmek ve böylece oyuncak rotasyonu sistemini uygulamaları anlamlı olabilir.
Oyuncakları dört gruba ayırarak işe başlayabilirsiniz. İlk grupta, bilişsel gelişimi ve ince motor gelişimi hedefleyen pazıl, lego, çizim araçları, kart oyunları, bulmacalar gibi oyuncaklar; ikinci grupta, top bisiklet, tırmanma araçları gibi kaba motor hareketlerini hedef alan oyuncaklar; üçüncü grupta sosyal / duygusal gelişimi ile dil gelişimini hedefleyen oyuncaklar mesela bebekler ve son olarak da duysal gelişimi destekleyen, değişik materyalden oluşan kinetik kum, oyun hamuru gibi dokunsal oyuncakları sınıflandırabilirsiniz.
Bu dört grubunun hepsinden de barındırmak üzere, farklı oyuncak kutuları oluşturabilirsiniz. Dönem dönem bu kutuları değiştirerek, çocukların farklı zamanlarda farklı oyuncaklarla oynamasını sağlayabilirsiniz. Böylelikle çocuklar hem fazla oyuncak nedeniyle oluşan uyaran bombardımanından korunur, hem de her seferinde gelişimin tüm yönlerini destekleyen oyuncaklarla etkileşimde bulunur.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir.
Veysi Çeri Kimdir?
Doç. Dr. Veysi Çeri – 2008'de İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesinden mezun oldu. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 1 yılı aşkın süre İç Hastalıkları asistanlığı yaptıktan sonra 2010 yılında İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Çocuk ve Genç Psikiyatrisi bölümüne geçti, 2014 yılında buradan mezun olarak Çocuk ve Genç Psikiyatrisi uzmanı oldu. 2015 yılında Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışmaya başlayan Doç. Dr. Çeri, bir süre Almanya ve Hollanda'da çalıştı, sonrasında yurda dönerek Antalya'da kendi kliniğinde çalışmaya başladı. Doç. Dr. Çeri aynı zamanda Batman Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümünde de ders veriyor.
Kaynak: fikirturu.com