En zayıf halka: Eğitim ve kültür
Yeni Akit Yazarı Ali Osman Aydın bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Ülkemizin geçtiğimiz 14 yılda yaşadığı dönüşümün en zayıf halkalarını eğitim ve kültür oluşturuyor. Bu konuda fevkalade müteessirim” sözlerini hatırlatarak bir yazı kaleme aldı. Aydın, 'Tıpkı Cumhurbaşkanımız Gibi “Fevkalade Müteessiriz” dedi.

Oluşturma Tarihi: 2017-06-05 15:47:38

Güncelleme Tarihi: 2017-06-05 15:47:38

TIMETURK | HABER MERKEZİ

İşte Aydın'ın yazısının ilgili kısmı:

Son derece kritik bu özeleştirinin Cumhurbaşkanı tarafından yapılması çok önemli. Cumhurbaşkanı bu ifadeyle, yıllardır fısıltılarla konuşulan ama ciddiye alınmayan gerçekleri, en yüksek perdeden dillendirmiş oldu. Şu unutulmamalı ki, toplumların tarihinde iz bırakmış bütün iktidarlar, öncelikle kültür iktidarıydılar.

CUMHURİYET DÖNEMİ

Devrimlerin merkezini eğitim ve kültür politikaları oluşturdu. Bugün söz konusu alanlarda hala Kemalizm'in iktidar olması kimseyi şaşırtmasın.

SOVYETLER

Lenin dönemi Sovyetleri de “Halk eğitim ve kültürünü en yüksek düzeye çıkarma işini, önceliklerin en başına almıştı.” Nitekim bir süre sonra ayakkabısından kasketine, okuma alışkanlığından yeme adabına kadar Lenin mamulü bir tip ortaya çıktı.

Tarihin sayfalarını süsleyen tüm iktidarlar kaçınılmaz olarak kendi kültürlerini var ettiler. Görkemli yollarla birlikte muhteşem kütüphaneler de inşa ettiler…. Muazzam meydanlar yaptıkları kadar büyük düşünürlerde yetiştirdiler.

Mısır Çarşısıyla Nabi aynı dönemin iki ayrı yüzüydüler… Almanya'daki görkemli Brandenburg Kapısıyla Goethe, çağdaştılar…

Bu tarihi bir zorunluluktu… Aksi halde varlıklarını sürdürmeleri mümkün olmayacaktı.

OSMANLI

Osmanlı yöneticileri kendi kültür iklimlerinin Anadolu'ya nüfuzu konusunda titizlikle hareket etmemiş ve karşı cereyanlara set çekmemiş olsalardı safevi-şii propagandasının Anadolu'yu parçalaması an meselesi olacaktı.

GÜNÜMÜZDE 'ÖZGÜRLÜKLERLE ÇELİŞİYOR' GİBİ GÖRÜNÜYOR

İktidarın kitle kültürüne müdahalesi, günümüz algısında özgürlüklerle (!) çelişiyor gibi görünebilir. Ancak boş bırakılan alanları bugünkü gibi küresel kültür-sanat çetelerinin istila ettiğini göz önünde bulundurduğunuzda konunun önemi daha iyi anlaşılır. Dolayısıyla savunma, kültürde başlar. Bu, ideali olan iktidarların hayat-memat meselesidir… Kültür mevziisi boş bırakıldığında bozgun, kaçınılmaz hale gelir.

Cumhurbaşkanımızın 14 yıldan sonra “Eğitim ve Kültür'ün icraatlar içindeki en zayıf kısım” olduğu yolundaki itirafı hazin ama gerçektir.

Bir iktidar düşünün… Eğitim sistemini OKS,SBS,YGS,LYS, TEOG'larla onarmaya çalışırken tarumar etmiş olsun… Teknoloji transferinin hayatlarımıza getirdiği yıkıcı değişime dur diyememiş… Sanatsal üretim ve tüketim ilişkilerinde esamisi okunmamış… Medya ve eğlence sektöründe bariz erotizme, kültürsüzlüğe, batılılaşmaya itiraz edememiş… Giyim kuşamdaki yozlaşmayı umursamamış… Bu iktidarın, kendi döneminde büyümüş ve kendisinden başka iktidar tanımamış genç kuşaklar tarafından sahiplenilmemiş olması sürpriz olabilir mi?

KALKINMA FETİŞİZMİ

Türkiye dur durak bilmeyen bir kalkınma politikasıyla 14 koca yıl geçirdi. Bir bakıma, alt yapıdaki geri kalmışlığın telafisi için bu zaruri idi. Ancak bu tarzı hareket bir süre sonra ‘kalkınma fetişizmine' dönüştü ve kalkınmanın içindeki insan unsuru göz ardı edildi. Daha uzun otoyol, daha hızlı raylı sistem, daha derin tünel, daha büyük havaalanı hedefi gözetildi ancak eşrefi mahlukat, ‘insan' ıskalandı. İnsanın sosyo kültürel sorunları görmezden gelindi. Sıkılana TV'de “Yeteneksizsiniz”, Sinema ‘da “Kolpaçino” dayatıldı. Patlama internette yaşandı… Uzun yıllar süren ve arabeski doğuran kentleşme travması facebook, twitter ve instagram'la büyüyüp dijital TV takip eden genç kuşağın her gün yaşadığı travmanın yanında sorun bile sayılmazdı.

Ötelenmişlik, önemsizlik, aidiyetsizlik ve umutsuzlukla kıvranan sahipsiz genç kuşak teselliyi internet cehenneminde aradı ve seküler kültüre teslim oldu. 14 yıllık dönemde yozlaşmanın müsebbibi olan TV dizileri, Recep İvedik ve Acun medya dışında gençlerin önüne kültür namına ruhlarını sarsacak ne konuldu? Her akşam TV önünde kümelenen ailelere Dizi halinde çirkeflik, cahillik, zevksizlik ve edepsizlikten başka bir şey mi sunuldu? Tepeden tırnağa kalkınma fetişizmine yakalanıp içinde kültür üretilmeyen ‘kültür merkezleri' inşa eden iktidarımız, maalesef kültür'de itiraf edilen bir ihmale imza attı. Her sokağa İHL yapmakla çözülebilecek türde sığ bir sorun değil sözünü ettiğimiz… Yaşamayan ve halk irfanında karşılığı olmayan birkaç geleneksel sıkıcılığın devlet imkanlarıyla sanat diye ihya edilmeye çalışılması da vaziyeti kurtarmayacak… Fransızca ‘Arena' tabelasını indirip yerine Yunanca ‘Stadyum'u asmak şeklindeki bir hassasiyetle de olacak iş değil… Hele kritik süreçlerde Dolmabahçe'de ağırlanan birbirinden manidar sanatçı (!) zevatla hiç değil…

10 küsur yıl sonra çıkagelen Diriliş gibi işler dişimizin kovuğunu dahi doldurmayacak… Bunların hepsi “Taşıma su ile değirmen döndürmek “ten farksız… Teker teker balıkları kurtarmak yerine şu zehirli suyu değiştirelim kafi. Çünkü teneffüs ettiğimiz bu hava ne kültüre ne de kültür ile hemhal insanlara hayat hakkı tanımıyor, bunu görelim…

KENDİMİZE SORALIM

Beton uygarlığına övgüler dizmeyi bırakalım ve kaç ozanımız, kaç eleştirmenimiz, kaç senaristimiz, kaç virtüözümüz kaç yönetmenimiz var ve kaçı bizim iktidarımızda, bizim çabalarımızla yetişti samimiyetle düşünelim…