Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, “Sağlıklı Binalar: Toprak Malzemenin Sağlıklı ve Sürdürülebilir Mekânlar Elde Etme Konusundaki Rolü” temalı konferansta doğal ve geleneksel bir yapı malzemesi olan kerpiç, yapım geleneği, sürdürülebilirlik, deprem güvenliği, modern yapı teknolojilerine entegrasyonu kavramları çerçevesinde değerlendirildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Bilge Işık, kerpicin doğru ve modern inşa teknikleriyle kullanıldığında yüzyıllar boyu ayakta kalacağının ve depreme dayanıklılık göstereceğinin altını çizdi.
Işık, “İnsanlar kerpiç dendiğinde depremde hasar görecek zannediyor. Aslında yıkılmış bir bina varsa o bilgisizlikle inşa edilmiştir, tekniği doğru kullanılmamıştır.” ifadelerini kullandı.
Yapının kendi ağırlığının deprem sırasında yatay yüke dönüştüğünü kaydeden Işık, “Bu yük, yapıda köşegen çatlaklar yapar. Bina çatısıyla beraber çökmüş olur. Deprem sırasında oluşan yatay yükün duvarı yatay çatlatması sağlanırsa, bina yıkılmadan ayakta kalır. Deprem güvenliği konusundaki bu tespit, laboratuvar çalışmaları ve sarsma tablası deneyi ile de kanıtlanmıştır.” açıklamasını yaptı.
Işık, günümüzde hala dünya nüfusunun üçte birinin kerpiç yapıda yaşadığını belirterek, kerpicin sağlıklı ve az enerji kullandığı için ekonomik olduğunu vurguladı.
İnsan nüfusunun artmasıyla beraber enerji kullanımın da arttığına işaret eden Işık, “Artan enerji çevreyi kirletiyor. Ülkemizde en çok enerji kullanımı betonarme binalar ile meydana geliyor. Kerpiç yapı ise enerji kullanmadan doğal ve sağlıklı bir iç iklim sağlar. Bu nedenle binaların daha az enerji kullanmasını sağlayan sistemleri desteklemek gerekiyor.” yorumunda bulundu.
Işık, kerpicin inşaat tekniğinin hızlandırılması ve ömrünün uzatılması için günümüzde alçı ile desteklendiğine işaret ederek, “Deprem güvenliğini ve durabilitesini sağlıyorsak, hızlı yapabiliyorsak kırsal kesimlerde birkaç saatlik dersten sonra insanlar kendi evlerini yapabilir.” ifadelerini kullandı.
Yeniden sorgulama imkanı
KURAM Müdürü ve Konferans Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Ömer Dabanlı ise insanlığın küresel ısınma ve yol açtığı iklim değişikliği gibi yıkıcı etkilerle baş etmeye çalıştığı günümüzde Kovid-19 salgını gibi acı tecrübelerle de tabiat ile bağını yeniden sorgulama imkanı bulduğunu ifade etti.
Dabanlı, yaşanan süreçlerin insanları sürdürülebilir doğal binalar ve doğal-geleneksel yapı malzemelerine daha fazla ilgi duyar hale getirdiğini kaydetti.
Yüzyıllar boyunca barınma ihtiyacını doğal malzemeler ve geleneksel bina inşa ederek karşılayan insanoğlunun, günümüzde çimento ve çelik gibi endüstriyel yapı malzemelerine mahkum edilmiş olmasının dikkati çekici olduğunu belirten Dabanlı, şunları kaydetti:
“Kadim inşa kültürü ve malzeme bilgisini unutan insanlık günümüzde en ücra köyde bile çimento olmadan herhangi bir bina yapamaz hale geldi. Bu öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmanın yolu kadim kültürümüzü anlamak ve bugünkü küresel ekonomik sistemi sorgulamaktan geçmektedir. Bugün 1 kilo çimento üretmek için atmosfere 1 kilo karbon salındığı dikkate alındığında beton endüstrisine mahkûm olmak yerine her yerde ucuz ve erişilebilir bir malzeme olan toprağın farkına varmanın ne derece önemli olduğu aşikârdır.”