Son zamanlarda insanların dilinden düşmeyen bir kavram var; Metaverse. Ana akım medya sebebiyle sadece sanal arsa alınıp satılacak bir mecra olarak algılanmış olsa da Metaverse eğitim dünyasının üzerinde durması gereken güncel konulardan bir tanesi. Henüz Türkçe'sine karar verilemeyen bu kavram en çok Artevren ve Ötevren olarak nitelendirilmektedir.
Metaverse kavramı ilk olarak Neal Stephanson'ın bilim kurgu romanı Snow Crash'de kullanıldı. Romana göre Metaverse kavramı, “dünya çapında fiber optik ağlarla insanlığın hizmetine sunulan hayali bir alem” olarak tanımlanmaktadır. Elbette, Metaverse kavramının ivme kazanması bu romana bağlanamaz. Dünyadaki en büyük sosyal ağ platformlarından olan WhatsApp, Facebook ve Instagram gibi oluşumları bünyesinde bulunduran Facebook şirketinin 28 Ekim 2021 tarihinde marka ismini Meta olarak değiştirmesiyle Metaverse kavramı dünya çapında ilgi odağı oldu. Bazıları, şirketin zaten gelmekte olan yeni teknoloji dalgasının ilk benimseyicilerinden olup bu yeni dünyayı tekelleştirme niyeti taşıdığını ileri sürerken, bir grup insan da düşen hisse senetlerinin değerini arttırmak amacıyla bu isim değişikliğinin yapıldığını savundu. Bir taraftan da Facebook'un uzun yıllardır sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik girişimlerini bünyesine kattığı gerçeğini unutmamalıyız. Cambridge Analytica skandalının sarmal sarmal getirdiği olumsuz imajı unutturmak da bu isim değişikliğinin arkasındaki sebeplerden biri olabilir.
Pandemiyle beraber eğitimin bütün paydaşları çevrimiçi ortamlara hızlı bir geçiş yapmak zorunda kaldı ve bu durum literatürde acil uzaktan eğitim olarak adlandırıldı. Birçok eğitimci, daha önce adını bile duymadıkları video konferans programları üzerinden dersler vermek zorunda kaldı. Aynı şekilde üniversiteler de bu ani geçişin birer parçaları oldu. Başlangıçta uzaktan eğitime karşı bir direnç gösterilse de yükseköğretimde uzaktan eğitimin uygulanabileceği birçok alanın olduğu anlaşıldı ve gitgide daha çok benimsendi. Şu anda hem öğrenciler hem de öğretim üyeleri uzaktan eğitimi daha çok tercih etmektedir. Aynı süreç üç boyutlu sanal öğrenme ortamları için de gerçekleşebilir mi?
Türkiye ve Dünya'daki birçok yükseköğretim kurumu eğitimin hangi yöne doğru evrildiğini öngörerek, Metaverse hakkında konuşmalar yapmaya, dersler vermeye, akademik tartışmalar içerisinde bulunmaya ve hatta sertifika programları açmaya başladı ama çok az sayıda üniversite birimi Metaverse'ün kullanılmasına yönelik adımlar atıyor.
İstanbul Medipol Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği programı olarak Açık ve Uzaktan Öğrenme adındaki dersimizi Metaverse ortamında gerçekleştirdik ve İngilizce Öğretmeni adaylarımızı gelecekte ders veriyor olabilecekleri bir ortamda bir araya getirdik. Şaşırtıcı olsa da yazımızın başında bahsi geçen video konferans programlarına katılmaktan daha kolay olan bu tecrübe katılımcılarımızın ufkunu açtı. Bu tecrübeyi, öğretmen adaylarımızdan Betül Göktaş “Metaverse, eğitimde neler yapabileceğimizin adeta bir fragmanı gibiydi” sözleriyle özetledi. Yağız Akkoç ise “Metaverse tecrübesi, geleceğin heybesinde bizler için neler sakladığını gösterdi” yorumunu yaptı.
Dil edinme prensiplerinden biri de hedef dilin konuşulduğu bağlamda anlamlı dilsel girdilere maruz kalmak ve karşılıklı bir etkileşimde bulunmaktır. Video konferans araçlarının özellikleriyle donatılmış üç boyutlu sanal öğrenme ortamları sayesinde yabancı dil öğrenen kişiler örneğin Las Vegas Bulvarı'nda diğer dil öğrenenlerle buluşup öğretmenlerinin direktifleri doğrultusunda yer yön tarifi sorabilir veya şehrin tarihi hakkında konuşabilirler. İngilizce öğrenme sürecinizi hatırlayın; ders kitaplarında “At the airport”, “In the cafe”, “Natural Life”, “Towns and Cities” ve “Places of the House” gibi üniteler vardı. İşte Metaverse'ün sağladığı olanak sayesinde bir öğrenci havalimanındaki güvenlik görevlisi rolünü oynarken bir diğeri yolcu olabilir ve öğretmenleri tarafından öğretilen dilsel bilgileri bağlam içinde kullanabilir. Anlattıklarımız Metaverse'de mümkün olanların sadece çok küçük bir kısmı. Bu platformların gerek öğretmen yetiştirmede gerekse yabancı dil öğretiminde büyük bir potansiyele sahip olduğunu kabul etmeliyiz ve geleceğin İngilizce Öğretmenlerini yetiştiriyorsak, geleceği göz ardı etmemeliyiz.
Arş. Gör. Cemil Gökhan KARACAN
İngilizce Öğretmenliği Programı, Eğitim Fakültesi
İstanbul Medipol Üniversitesi
Haber foto: Freepik