Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Türkiye olarak belirli bir süre özel öğretimi teşvik etmemiz gerekiyordu. Bir yol almaları, nefeslenmeleri gerekiyordu. Özel öğretimde nicelikle ilgili bir mesafe alındı, şimdi nitelik zamanı. Önümüzdeki süreçte özel öğretime teşvikler verilmeyecek." Dedi
Selçuk, müfredatın değişmesinin her şeyin değişeceği anlamına gelmediğine işaret ederek, "Biz bir öğretmenin şefkatini, her şeyin önünde görüyoruz. Şefkat yoksa, dünyanın en iyi müfredatı hiçbir işe yaramaz. Diyelim ki elinizde dünyanın en iyi Shakespeare'ın bir oyunu var. Mükemmel bir oyun. Bunu birisi oynayacak. Shakespeare yazmış müfredatı. Buyrun oynayın. Burada öğretmenin neden değerli onu vurgulamaya çalışıyorum. Öğretmen şefkatini kurgulayıp bunu yaparsa, müfredat son derece tali bir meseledir." diye konuştu.
Selçuk, müfredata, yönteme ve tekniğe ihtiyacı olmayan ustanın o anda çocuğun bir ihtiyacını görerek ufak bir değişiklikle fırsat eğitimi yapabileceğini kaydetti.
- "Müfredatı ana temel sorun gibi görmemek lazım"
Selçuk, bir ülke politikası açısından müfredat çerçevesine ihtiyaç bulunduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdiki gibi binlerce kazanımın olduğu parça parça küçük yapıların oluşturulduğu bir yapıdan ziyade bizim çerçeve dediğimiz bir yapı, genel hedefleri içeren, gerçek hayattaki bütünsel karşılığını bilgi olarak değil görgü olarak içeren...Diyelim ki suyu israf etmemekle ilgili konuşuyoruz. 'Suyu neden israf etmemeliyiz' soruyorsunuz. 'Şundan dolayı, bundan dolayı'. Çocuk suyu israf etmemek lazım diyor, biliyor. Evine gittiğinde, duş alacağı zaman bir süre soğuk akan suyu kovaya doldurup 'anne bunu çiçeklere dökelim' diyemiyorsa, görgü yoktur, bilgi vardır. Müfredatın mantalitesinin dönüşmesi lazım. 'Bunu biz yaptık, hadi öğretmenler uygulayın' değil. Buradaki ana değişikliklerden birisi, biz iki sene öğretmenlerle böyle bir yaklaşım var, ve böyle bir değişiklik olacak... Onlar müfredat çıktığında, 'biz bunu zaten biliyoruz' diyecekler.
Şu ana kadar bütün Türkiye'de olan şey, müfredat çıkar sonra birkaç gün eğitim alınır. 'Hadi bunu uygulayın' denilir. Burada tersine bir yaklaşım var. Müfredatı ana temel sorun ya da çözümmüş gibi görmemek lazım. O da meselelerden bir meseledir."
- "Temel problem ders saat sayısı gibi algılanmamalı"
Bakan Selçuk, yabancı dil eğitimi için nasıl bir sistem öngörüldüğü ve yabancı dil öğretmenlerinin eğitimlerine ilişkin yapılacak çalışmalar hakkında da açıklamalarda bulundu.
Yabancı dil meselesinin başındaki 'yabancı' kelimesinin rahatsız edici bir olduğunu anlatan Selçuk, bunun bir dil olduğu, Allah vergisi bir yapı olduğu konusunda bir anlayış farklılığına gidilmesi gerektiğini ifade etti.
Selçuk, yabancı dil meselesinin müfredatmış gibi algılanmaması gerektiğine değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bizim temel problemimiz, ders saat sayısı gibi algılanmamalı. Bizim temel problemimiz, sistemin ana kurgusunu bir gözden geçirmek. Biz bir eğitim programı yazıyoruz. Sonra bunu bütün Türkiye'ye veriyoruz. Hangi sınıf, hangi yaş, hangi okul türü bir ayrım yapmıyoruz. Örneğin, turizm liselerinde okuma, yazma, dinleme, konuşma ikisi onlarda çok önceliklidir. Dinleme ve konuşma çok önceliklidir. Yazma becerisi, ikincil, üçüncüldür. Biz bütün liselere aynı programı gönderdiğimizde, bir anlam sorunu oluşuyor. Bazı çocuklarda yabancı dili seçmeli almak istiyor ama ben herkesi zorunlu tutuyorum. Bazı okul türlerinde ise biz çok daha derinlemesine ihtiyaç duyuyoruz. Bazı çocuklarımıza biz İbranice, Latince öğretmek zorundayız. Türkiye küresel bakış açısı olan bir ülke. Biz İbranice uzmanlarımız olmadan bazı meseleleri nasıl anlamayı düşünüyoruz."
- "Hikaye temelli, proje temelli modüler bir yapıya ihtiyacımız var"
Yabancı dil eğitiminde herkese aynı tekniği uygulayarak başarı sağlanamayacağını belirterek, "Hikaye temelli, proje temelli, tiyatro ile yabancı dil öğrenme gibi yaş gruplarına göre tekniğin, stratejinin değiştiği, esnek ve modüler bir yapıya ihtiyacımız var." dedi.
Tek tip bir müfredatla, tek tip bir yöntem ve yaklaşımla yabancı dil öğretme ihtimalinin çok zayıf olduğuna vurgu yapan Bakan Selçuk, yabancı dil öğretmenlerine destek verilmesi gerektiğini bildirdi.
Yabancı dil öğretmenleriyle mutlaka ilgilenilmesi gerektiğine işaret eden Selçuk, "Önümüzdeki 2-3 sene uluslararası düzeyde sertifikalarla, bunları İngilizce öğretmenlerimiz bilirler. Tezsiz yüksek lisanslar var. Bizim öğretmenlerimizin tamamına yönelik, yabancı dil öğretmenlerimizin tümüne yönelik önümüzdeki 3 sene de hepsinin belirli bir eğitim sistemin içerisine üniversitelerde girecekleri
böyle kısa sürelik birkaç günlü ya da haftalık değil, en az bir yıllık bir eğitim süreciyle karşı karşıya kalacakları, onlara her türlü desteği sağlayacağımız bir dönem gelecek." diye konuştu.
Bakan Selçuk, çocuklara İngilizce öğretilmesi konusunda bir dertlerinin bulunmadığını vurgulayarak, "Ben hemen 'şu sene bir şey beklemeyin derken, kastettiğimiz şey' buydu. Bizim öncelikle öğretmenlerle beraber çalışmamız lazım. Bu çalışma bir noktaya gelince, şimdi öğrenciler devreye girebilir. Yeni bir müfredat, yeni bir teknik, yöntem, strateji ile yaklaşmamız lazım. Farklı yabancı dil öğretme yaklaşımını pilot olarak Türkiye'nin çok değişik okullarında uygulayacağız. En çok nereden verim alıyoruz buna bakacağız. Meslek okullarında, fen liselerinde bu nasıl olacak, buna bakacağız. Bütün bunlarla ilgili ayrıntılı bir matris geliştirmeye çalışıyoruz. Bizim bu dersimizi çalışmamız gereken boyutlardan birisi." ifadelerini kullandı.
- "Biz yeniden bir, iki üç demiyor dört, beş, altı diyoruz"
Milli Eğitim Bakanılığı 2023 Eğitim Vizyonu'na getirilen eleştirilere de değinen Selçuk, "Bu vizyon dökümanın en güçlü tarafı, burada söylenen her şeyin fizibilitesinin yapılmasıdır. Bunun parası var, projesi var. Bunun siyasi iradesi var. Bunun hiçbir dönem olmadığı kadar bir toplumsal kabul alanı var. Bir umut var, bir hayal var demektir. O zaman burada da bir avantajımız var. Bunun altını doldurabilirsek... Ortaöğretimde dersler kaça inecek, kaç tane modül olacak... Mesleki eğitimde hemen önümüzdeki sene modüler yapıya geçiyoruz. Orada hazır elimizde birçok şey, Milli Eğitim Bakanlığının daha önce yaptığı çok güzel çalışmalar var. Biz yeniden bir, iki, üç demiyoruz, dört, beş, altı diyoruz." diye konuştu.
Bakanlık tarafından geçmişte yapılan çalışmalara şükran borçlu olduklarını aktaran Selçuk, geçmişteki araştırmaların ve projelerin de şimdiki çalışmalara ışık tuttuğunu kaydetti.
MEB 2023 Eğitim Vizyonu'nun en önemli özelliğinin, fizibilitesinin bulunması olduğuna işaret eden Selçuk, bu konuda finansmanın, siyasi iradenin ve toplumsal desteğin hazır olduğunu vurguladı.
- "Özel öğretime verilen teşvikler verilmeyecek"
Özel okullara teşvik konusundaki bir soru üzerine Selçuk, özel öğretimin dünya çapında başarılara imza atılan bir alan olduğunu, Türkiye'nin çok köklü ve değerli özel okulları bulunduğunu ve bunların gerek okul öncesinde gerek ilk ve ortaokul, lise düzeyinde önemli işler yaptığını belirtti.
Bunun Türkiye için bir birikim ve kazanç olarak görüldüğünü anlatan Selçuk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye olarak belirli bir süre özel öğretimi teşvik etmemiz gerekiyordu. Bir yol almaları, nefeslenmeleri gerekiyordu. Özel öğretimde nicelikle ilgili bir mesafe alındı, şimdi nitelik zamanı. Önümüzdeki süreçte özel öğretime teşvikler verilmeyecek. Buradaki bakış açımız dezavantajlı durumda olan resmi okullarımızdaki niteliksel ve nicel gelişime hizmet etmek.
Önceliklerimizle ilgili zaman zaman değişim olabiliyor. Benim Milli Eğitim Bakanı olarak ekip arkadaşlarımla beraber ortaya koyduğum öncelik, resmi okullarımızın, dezavantajlı okullarımızın daha iyi hale getirilmesi."
"Bunun için ayrılan bütçe devlet okullarına mı aktarılacak" sorusu üzerine Selçuk, "Bunu basitçe böyle ifade etmek mümkün olabilir." yanıtını verdi.
Bunun yanı sıra 2023 Eğitim Vizyonu'nda yer alan değişikliklere ilişkin bir bütçe hazırladıklarını, gerek Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'tan gerekse kabinenin diğer üyelerinden ciddi destek gördüklerini aktaran Selçuk, eğitime sahip çıkılmasının büyük bir artı değer olduğunu ifade etti.
- "Çocuğun hayat sahnesinde tedbir alma yaklaşımı"
Selçuk, ilkokulu bitiren bir öğrencinin hangi düzeyde yabancı dil konuşabileceğine ilişkin bir öngörülerinin de bulunduğunu belirterek, her çocuğun ihtiyacına göre durumu değerlendirmenin önemine değindi.
İkinci dil öğrenmeyi, sadece okulun içindeki bir ders gibi görmemek gerektiğini bildiren Selçuk, "Bizim TRT ile iş birliği yapmamızın nedeni, alt yazılı çizgi filmler, yabancı dilde çizgi filmler üretme ihtiyacımız ya da EBAY'ı yeniden modellememizin amacı, sadece sınıfta tedbir almak değil de çocuğun hayat sahnesinde tedbir almak, maruz kaldığı atmosferde tedbir almak." dedi.
Selçuk, yabancı dil konusunda yazın yoğunlaştırılmış çalışmalar yapılacağını, dünyada denenmiş şeyleri Türkiye'nin kültür koduna uygun hale getirerek uygulayacaklarını aktardı.
- "Önce sakinleştirmemiz sonra tümüyle ortadan kaldırmamız lazım"
Okullarda "kayıt parası" ya da "bağış" adı altında istenen ücretler konusundaki soru üzerine, okulların velilerden yardımcı kaynak istemesi meselesinin fiili bir durum olduğunu anlatan Selçuk, "Bizim bu durumu önce sakinleştirmemiz sonra bu ihtiyacı tümüyle ortadan kaldıracak bir hale gelmemiz lazım." dedi.
Bakan Selçuk, bunu yapabilmek için okul gelişim bütçesinin önemli bir araç olduğuna işaret etti.
Her okula standart bütçe verilmeyeceğini, bütçe tespitinde okulun ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulacağını bildiren Selçuk, imkanları iyi ve kötü olan okullara aynı gelişim bütçesini vermenin rasyonel olmadığını kaydetti.
Okul gelişim bütçesi ile okulların hangi alanda nasıl gelişeceklerine ilişkin çok net, ölçülebilir bir tablo göreceklerini anlatan Milli Eğitim Bakanı Selçuk, şunları söyledi:
"Biz de onu an an, gün gün, ay ay izleyecek, yıl sonunda nereden nereye geldiklerine ilişkin değerlendirmelerimizi yapacağız. Okullar hedef koyacaklar. Okulların rekabet etmesiyle ilgili asla bir yaklaşımımız yok. Okul iş birliği yapar, rekabet etmez. Yoksa vahşi bir kapitalizme götürür bu bizi. Bu bizim anlayış dairemizde yer almıyor. Okulların birbiriyle yardımlaşması, birbirine desteği söz konusu olacak. Çok iyi imkanı olan okulların çeşitli ortamlar üzerinden diğer okullarla paydaş olmaları, birlikte proje yapmaları desteklenecek. Bu anlamda zaman içinde okullardaki bağış, yardımcı kaynak gibi konuların çok büyük ölçüde ortadan kalkması sağlanabilir. Çünkü okulların ihtiyaçlarının karşılanmasıyla ilgili başka yaklaşımlarımız var. Fakat bunu bıçakla kesilir gibi aniden kesme beklentisi oluşmamalı, bunun bir kültür, sosyal algı işi olduğu unutulmamalı. Okul bir güven oluşturduğunda veli 'benim bir katkım olsun' diye gönüllü olacak. Velinin, veli toplantısından kaçamayacağı, okulu ziyaret etmekten çekinmeyeceği okullar oluşturmamız lazım bunu yapabiliriz."
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, "Okul müdürleriyle ilgili bir kadro ihdas etmeyi planlıyoruz, taslak kanunumuz hazır." dedi.
Öğretmenlik Meslek Kanunu'na okul müdürlerinin yüksek lisans ve doktora yapmış olanlar arasından atanmasına ilişkin bir maddenin konulup konulmayacağına ilişkin bir soru üzerine Bakan Selçuk, "Okul müdürleriyle ilgili bir kadro ihdas etmeyi planlıyoruz, taslak kanunumuz şu anda hazır." bilgisini verdi.
Bu konunun çeşitli çalıştaylarla uzmanlarca tartışılması, farklı bakanlıklarla görüşülmesi, kamuda da tartışılması gerektiğini belirten Selçuk, "Bu süreçler geçtikten sonra bunun Meclis'e sevk edilmesi lazım. Meclis'in takdirine kalmış." dedi.
Selçuk, profesyonel okul müdürleri konusunda şu değerlendirmelerde bulundu:
"Okul müdürünün profesyonelliği şu anlama gelir; zaten Milli Eğitim'in içinde öğretmen olan, yönetici olan insanlar, belirli kriterleri karşılarlarsa ki bu bir sınav olabilir, bu birtakım yetkinlik kriterleri olabilir, bunları karşılarlarsa biz onları okul müdürü olarak atarız. Meslek Kanunu'na bağlı olarak da kadrosunu veririz, şimdiki gibi ikincil görev olarak yapmazlar okul müdürlüklerini, gerçekten yönetici olarak çalışırlar. Her sene de değerlendirilirler, okul gelişim planlaması ve modeli açısından ve onların gelişimine biz de katkı sağlarız. Sürecin bu şekilde ilerlemesini ümit ediyoruz."
- Memur öğretmenlerle ilgili planlama netleşmedi
Bakan Selçuk'a, diğer kamu kurumlarda görev yapan öğretmen memurların tekrar Bakanlık bünyesine geri döndürülmesi gibi bir planlamalarının olup olmadığı soruldu. Selçuk, bu konuya ilişkin, "Memur öğretmenlerimizle ilgili aslında bir ihtiyaç var, fakat elimizdeki kadroya baktığımızda her zaman bir öncelik yaklaşımımız var. Biz hangi alanlarda neye acil öncelik duyuyoruz, hissediyoruz. Buna göre, ondan da olabilir fakat şu anda bir tasarruf döneminden de geçiyoruz. O meslektaşlarımızla da ilgili bir planlamamız var ama şu anda netleşmedi." açıklamasını yaptı.
- Mesele meslek lisesi algısı
Meslek lisesinden bir okul müdürünün, "'Her veli kendi öğrencisi için okul seçecek' denildiğinde çoğunlukla Anadolu liselerine gidildi, meslek liselerine çok az öğrenci geldi. Bununla ilgili bir çalışmanız olacak mı" şeklindeki soru üzerine Selçuk, meslek liselerini tercih etme meselesinin aslında velinin algısıyla doğrudan doğruya irtibatlı olduğunu vurguladı.
Velinin Türkiye'ye, okullara baktığına ve hangi öğrencinin hangi okulu tercih ettiğine ilişkin bir gözlem yaptığına değinen Selçuk, şöyle konuştu:
"Burada velinin niye orayı tercih ettiği temel konu değil, velinin niye orayı tercih etmediği temel konu. Yani orayı tercih edilebilir bir hale getirmezsek, orayı bir cazibe merkezi haline getirmezsek veliyi zorla bir yere yöneltmek doğru değil ya da 'burası boş kaldı bütün çocukları buraya koyuyoruz' böyle bir tedbir olmaz. Biz burayı o hale getirmeliyiz ki herkes buraya gelmeye çalışmalı. Biz Milli Eğitim Bakanlığı olarak önce ödevimizi yapalım. Ödevimi yaptıktan sonra beklentimiz velinin gelmesi olacaktır. Şu anda onların tercih etmemesi, algıyla ilgili. Biz bu algıyı dönüştürmek konusunda somut katkı sağlamak durumundayız."
- Okul kantinlerinde "QR kod" dönemi başlıyor
Bakan Selçuk, okul kantinlerine ilişkin Tarım ve Orman Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortak bir çalışma yürüttüğünü, konuya ilişkin gelecek haftalarda bir protokolün imzalanacağını kaydetti.
Selçuk, "Okul kantinlerindeki her bir ürün, bir QR kod çerçevesinde ne kadar sıhhi olup olmadığı çocuk için ne kadar faydalı olup olmadığı konusunda bir uzman heyetin denetiminden geçecek." dedi.
Geçen yıllarda bu konuda kısmen yapılan çalışmalara değinen Selçuk, "Şu anda da sıfırdan bir şey yapıyor değiliz. Geçtiğimiz yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı bence işe yarayan tedbirler aldı okul kantinleri konusunda. Bu daha da ilerletilmeli." diye konuştu.
Obezitenin tüm dünyada büyük bir sorun olduğuna ve Türkiye'de de hızlı bir artış yaşandığına işaret eden Selçuk, "Obezitede, onlarca kat artış var, öyle bir kat iki kat artış değil. Bizim bunu çözmemiz lazım." ifadesini kullandı.
- Ödevde bir modifikasyon olacak
"Selefiniz 'ev ödevini yasakladık' demişti. Pekiştirilme eğitimi altında yine evde ödev yapmaya devam ediyoruz galiba." sözleri üzerine Bakan Selçuk, 2023 Vizyonu'nda bu konuya yer verildiğini belirterek, şu görüşlerini paylaştı:
"Genel geçer 'ödev verilecek ya da verilmeyecek'ten ziyade, ödevin yeni bir anlam taşıması, bir modifikasyonu söz konusu olacak. Araştırma sonuçlarına bakarak söylüyorum, ödevin çocuğun akademik ilerlemesinde çok az katkısı var, sadece belli bir grup tipteki mizaçtaki çocuklar ödevden hoşlanıyorlar, büyük çoğunluk hoşlanmıyor. Ödevin çocuğun bir sorumluluk alması ile ilgili, ödevin çocuğun bir şeyi takip etmesi ile ilgili, ödevin anne baba ve öğretmen arasındaki ilişkiyi sosyalize etmesiyle ilgili birtakım avantajları var. Bu avantajları dikkate alarak, hangi yaşta mesela bir çocuk ilkokul 1'de 10-15 dakikadan fazla ödev yapıyorsa zaten akademik olarak bir sıkıntı vardır orada. Bu ödev meselesinin çözümüyle ilgili okulun içinde ne yapılabilir? Ödev, okulun içinde çözülür mü? Yani bizim ödev sonucunda ulaşmak istediğimiz hedef, ödevin dışındaki araçlarla nasıl çözülebilir? Sadece ödeve yüklenmek istemiyoruz. Yani çocuk, 20, 30 tane çoktan seçmeli ödevi de alabilir, 'Hadi dedenle röportaj yap' bu da senin ödevin olabilir. 'Hadi Atatürk hakkında bir hikaye yaz ya da bir arkadaşınla bir telefonda görüşme yap' denilebilir. Ya da 'bir kurumu ara, o kurumdan bilgi al gel' diyebiliriz. Bunların hepsi ödevdir."
Ödevin sadece çoktan seçmeli, yaprak testlerin dayatıldığı bir süreç olarak algılandığını bildiren Selçuk, "Ödevin çeşidini, veriliş biçimini, anlamını değiştir, yaş gruplarına göre farklılaştır, bütün bunları yaptığımızda ödevin mahiyetinin de dönüşmesi beklenebilir." dedi.