Osmanlı döneminde çocukların eğitime başlaması oldukça kıymetli bir andı. Bu önemli anın kıymetini arttırmak ve eğitime verilen anlamı daha özendirici kılmak adına da çocuğun okula başladığı ilk gün büyük törenler yapılır, bütün mahalle dolaşılıp eğlenerek eğitime başlanırdı. Bu etkinliğin adı ise Amin Alayı'ydı.
Amin Alayı'nın ne olduğu ve nasıl düzenlendiği gibi konulara değinmek elbette önemlidir. Ancak bu konulara geçmeden evvel, Osmanlı'da eğitime başlamanın önemli bir folklorik unsuru olan Amin Alayı'nı neden kaleme alma ihtiyacı hissettiğimizi aktarmak bizce daha önemli. O halde başlayalım. Öncelikle Amin Alayı'nın Osmanlı'da okul eğitime başlayacak çocuklar hatta yetişkinler için okul bilincinin oluşmasını sağlayan önemli bir gelenek olduğunu söylemek gerekir. Bugün dahi eğitim hayatına başlayan öğrencilerin en tedirgin olduğu, ağladığı, annelerinden ayrılamadığı ilk gün tedirginliğini atlatmak, çocuğu okula ve eğitime ısındırmak maksadıyla düzenlenen, pedagojik açıdan oldukça değerli ve örnek alınası bir etkinliğin icra edilişi çağına göre oldukça kıymetli. Haliyle böylesi bir tarihsel aktiviteyi okurlarımıza aktarmak da bizim için ayrıca kıymetli.
Var olan her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi Osmanlı'da eğitime başlamanın önemli bir folklorik unsuru olan Amin Alayı'nın da elbette bir ortaya çıkış süreci bulunmaktadır. Ancak bu geleneksel etkinliğin tam olarak ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Tören sırasında okunan ilahiler ve çocukların yüksek sesle “amin” diye bağırmalarından dolayı halk arasında Amin Alayı olarak nitelendirilen bu tören aynı zamanda “Bed-i besmele Cemiyeti” olarak da bilinmektedir. Tören genellikle pazartesi, perşembe veya kandil günlerinde düzenlenirdi.
Kişinin sosyoekonomik yapısı hayatının birçok noktasında kişiler arasında farklılaşmaya neden olduğu gibi bu suni ayrım kendini Osmanlı'da çocukların okula başlayışlarında ve Amin Alayı'nın düzenleniş şeklinde de göstermeyi sürdürdü. Bu hususta öncelikle Amin Alayı'na katılan öğrencilerin çoğunlukla varlıklı ailelerden olduğunu belirtmek gerekir. Bununla birlikte okula başlayan çocuk eğer bir tarikat şeyhinin çocuğu ise Amin Alayı'na dair düzen bu detayla birlikte yeniden şekillenirdi. Amin Alayı'na tarikatın sancağı ile dervişleri de katılır, ilahiler arasında zikirler çekilir ve tarikat ayini yapılırdı.
Tarihçi Haluk Şehsuvaroğlu ise okula başlama törenlerini içeren bir yazısında bu durumu şu şekilde betimlemektedir:
“… Çocuk fakir bir aileye mensup babası, anası yahut velisi tarafından civardaki mahalle mektebine götürülür, hocanın eli öptürülür ve okuyup yazmak öğretilmesi rica edilirdi. Orta halli ailelerde çocuk giydirilir, kuşatılır erkek ise fesine, kızsa saçlarına elmas, inci gibi süsler, boynuna şal ve klaptanlı bir cüz kesesi takılır, akraba ve tanıdıklarla beraber mektebe gidilir ve çocuk derse başlatılırdı. Hoca duasını eder, yeni talebenin velisi mektepteki çocuklara ikişer, üçer kuruş, hoca ile mübassıra, kalfaya ucuna birkaç mecidiye bağlanmış birer mendil verilirdi. Zengin çocukların törene başlaması ise bir merasime tabi idi…”
Eğitime başlangıç sürecinde heves arttırıcı bir etkinlik olarak karşımıza çıkan Amin Alayı'nın icra ediliş sürecini iki aşamada incelemek mümkün. İlk aşamada okul heyetince çocuk evden alınır ve mahallede gezdirilir. Etkinliğe dahil olan topluluğun en önünde ilahiciler bulunurken, arka tarafta ise sıraya dizilen ve edilen dualara amin diyerek eşlik eden çocuklar bulunurdu. Alayın yaklaştığını gören çocuk ve yakınları dışarı çıkar ve çocuk kendisi için hazırlanan faytona ya da midilliye bindirilirdi. Çocuk evinden alındıktan sonra ise ilahicibaşı gür bir sesle ilahiyi söylemeye koyulurdu. İlahicibaşı ilahinin ikinci mısrasını okuduktan sonra ise öğrenciler durarak amin diye bağırırdı. Amin Alayı bu şekilde önceden belirlenen mahalleleri dolaştıktan sonra çocuğun evinin kapısına giderek ilahiler okunup gülbenk denilen dualar edildikten sonra sona ererdi. Alaya katılan bütün kişiler çocuğun evine girerdi. İşin en son noktasında ise alaya yemek ya da lokma dağıtılır, hediyelerin verilmesi faslına geçilerek konukların ağırlanması tamamlanırdı. Törene katılan çocuklardan amincilere ve onlardan daha fazla miktarda ilahicilere para verilmekte, hoca ve kalfaya hem para hem de cübbelik ya da mintanlık kumaş hediye edilmesi bu adetler arasında yer almaktadır.
Küçük bir not: Bu süreçte çocuk ilk dersini okulda aldığı gibi bazen de evde alırdı.
Amin Alaylarının vazgeçilmezi olan ilahiler, bu alayların eğitime heves kattığı ilk dönemlerden itibaren ayrılmaz bir bütünü haline geldi. Ancak bu ilahiler, II. Abdülhamit devrinde yasaklandı ve yerine “Padişahım çok yaşa” diye biten bazı neşideler okutulmaya başlandı.
Birçok bilim dalı gibi kendisine 20. yüzyılda araştırma sahası bulmaya başlayan ve çocukların duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimleri üzerine araştırma yapan pedagoji bilimine dair Osmanlı'daki izleri bu tarihten çok daha önce görmek mümkün. Özellikle de eğitimde pedagojik eğilimlerin en çok ön plana çıktığı uygulama Amin Alayı'dır. Bu etkinliklerin pedagojik değer taşıdığı ve bilhassa çocuklarda önemli derecede okuma arzusu uyandırdığı konu üzerine kaleme alınan metinlerde açıkça görülmektedir.
Kaynak: beyaztarih.com