Üniversite sınavı kalkar mı?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin “Üniversite sınavı kalksın!” çağrısı, “Üniversite şart değil!” muhtevalı yazımızın üzerine geldi.
Sayın Bahçeli'nin, kimin hangi üniversitenin hangi bölümüne gideceğinin taa okul öncesi eğitimden başlayan bir değerlendirme süreci sonunda belirlenmesi yönündeki çağrısı karşılık bulabilir mi?
Üniversite sınavı kalkabilir mi?
Zamanında TEOG vardı, temel eğitimden ortaöğretime geçiş sınavı.
O sınav kaldırıldı, yerine başkası getirildi, biz de adım başı sınav, yumuşak G hariç alfabenin her harfi temsil ediliyor sınav sistemimizde!..
TEOG'un kaldırılması talimatını veren Sayın Cumhurbaşkanı, “Bu sene TEOG sınavı olmayacak, peki yerine nasıl bir sistem gelecek? Arkadaşlarımız çalışıyor. Her okul kendi yapsın, diyen var… Herkesi kendi mahallesindeki okula alın, diyen var… Ankara Fen, İstanbul Erkek Lisesi gibi okullar için Matematik, Fen ve Türkçe ortalamasının 85'in üzerinde olması gerekir, diyen oluyor…” sözleriyle yeni döneme ilişkin değerlendirmelerini dile getirmişti.
Sonra…
Yine sınav.
İsimler değir, sınav gerçeği değişmez!.
Çocukların sınav stresinden kurtulmaları imkânsız, zira, “kaliteli” eğitim veren yerlerin sayısı çok az ve buralara talep de çok fazla.
Stresin yıllara dağıtılması ve çocuğun hangi üniversiteye gideceğinin taaa anaokul sıralarından başlayan bir süreçte belirlenmesi de, sınav stresinin uzun yıllara yayılmasına yol açar.
Türkiye gibi, “ahbap çavuş” ilişkilerinin hemen her alanda etkili olduğu bir ülkede, okul başarı puanının belirleyici olması da bambaşka sıkıntılara sebep olmaz mı?..
Böyle bir sistemde, “varlıklı” anne babaların çocuklarına büyük imkânlar sunan “bazı” özel okullara gitmek “avantaj” sağlamaz mı?..
Çocukların yeteneklerine göre yönlendirilmeleri nasıl olacak?..
Öğretmen yetiştirmeme mekanizmalarımıza, rehberlik sisteminin durumuna, okulların durumuna, siyaset-bürokrasi ilişkilerine, bölgeler ve aile grupları arasındaki gelir adaleti ya da adaletsizliği tablolarına baktığımda, Sayın Bahçeli'nin söylediklerinin grup toplantısını daha dikkat çekici hale getirmekten başka bir sonuç üretme ihtimalini pek görmüyorum.
Sınav sisteminde, eleme mekanizmalarında oynamalar yapılsa bile, durum şimdikinden iyi olmaz, olamaz.
Şimdiki sistemin eleştirilebilecek birçok sakıncalı tarafı varsa da, Anadolu'nun herhangi bir yerinde, kendi imkânlarıyla ders çalışan bir fakir talebenin çok iyi bölümleri kazanabilmesinin yolunu da tamamen kapatmıyor.
Çok iyi üniversitelerin çok iyi bölümlerini kazanan nice “yoksul ya da yoksulluk sınırında genç” tanıyorum.
Kimin hangi üniversitenin hangi bölümüne gideceği, anaokulundan başlayan bir süreçte yapılacak değerlendirmeler sonucunda belirlenseydi, bu gençler, onca “ara engeli” aşıp, buralara varabilirler miydi?
Hiç sanmam.
Ben bu şartlarda, eğitimde “büyük bir reforma” imza atılabileceği kanaatinde değilim.
Onun için, konuştuğum, dertleştiğim genç kardeşlerime, kabaca “Başınızın çaresine bakın!” cümlesinde toparlanabilecek tavsiyelerde bulunuyorum.
Evet, başınızın çaresine bakın!..
Milat