ABD'li gümrük makamları, Çinli bir şirketin, Doğu Türkistan (Sincan) Uygur Özerk Bölgesi'ndeki "yeniden eğitim merkezi" adı altındaki kamplarda tutulan Uygur Türklerinin saçlarından üretilen ürünlerini ABD'ye ihraç ettiği şüphesiyle 13 tonluk bir sevkiyata el koydu.
Associated Press (AP) ajansının haberine göre ABD Gümrük ve Sınır Koruma Yetkilileri (CBP), New York'ta Çinli bir şirketin, özerk bölgede kamplarda tutulan insanların saçlarından elde ettiğinden şüphelendikleri bir saç ürünleri sevkiyatını durdurdu.
Yetkililer, söz konusu sevkiyattaki saç örgüleri ve diğer güzellik aksesuarlarının bulunduğu ürünlerin ağırlığının 13 ton, maddi değerinin 800 bin dolar olduğunu açıkladı.
Sevkiyatın, özerk bölgedeki Hotan vilayetine bağlı Lop ilçesinde faaliyet gösteren Lop County Meixin Hair Product Co. Ltd. tarafından yapıldığı ifade edildi.
CBP Ticaret Ofisi Baş Yönetici Asistanı Brenda Smith, konuya ilişkin "Bu ürünlerin üretimi ciddi bir insan hakları ihlalini teşkil ediyor." dedi.
Smith, ABD ile iş yapan kuruluşların yasa dışı ve insanlık dışı uygulamalarına müsamaha gösterilmeyeceğini söyledi.
Çin'de son yıllardaki Uygur Türklerinin kimlik ve kültürlerine yönelik ihlaller uluslararası kamuoyu tarafından eleştiriliyor.
Pekin'in "mesleki eğitim merkezleri" olarak adlandırdığı ancak uluslararası kamuoyunun "yeniden eğitim kampları" şeklinde tanımladığı yerlerde Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre en az 1 milyon Uygur Türkü kendi rızası dışında tutuluyor.
Pekin yönetimi, Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi'nde kaç kamp bulunduğuna, buralarda kaç kişinin olduğuna ve söz konusu kişilerden ne kadarının sosyal hayata döndüğüne ilişkin bilgi vermiyor.
Çin'in, bölgede yaşayan Müslüman Uygurlara, Çince dil eğitimi ile mesleki ve kültürel kurslar verdiğini öne sürdüğü kampların durumu hakkında net verileri paylaşmaması, uluslararası kamuoyunda derin kaygılara yol açıyor.
BM İnsan Hakları Konseyine üye 22 ülke, Temmuz 2019'da, Çin'in Doğu Türkistan (Sincan) Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türkleri ve diğer azınlıklara yönelik muamelesini eleştiren ve kitlesel gözaltıların durdurulması çağrısında bulunan mektubu imzalamıştı.
BM ve diğer uluslararası örgütler, kampların incelemeye açılması çağrılarını yinelerken, Çin şimdiye kadar kendi belirlediği birkaç kampın az sayıda yabancı diplomat ve basın mensubu tarafından kısmen görülmesine izin verdi.
Çin makamları, BM yetkililerinin doğrudan bilgi almak amacıyla bölgede serbestçe inceleme yapma talebini ise geri çeviriyor.
New York Times gazetesinin Kasım 2019'da basına sızdırılan Çin yönetimine ait 403 sayfalık resmi belgeye dayandırdığı haberinde, Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki güvenlik birimlerine, nasıl hareket etmeleri gerektiğine dair verilen detaylı talimatlar dikkati çekmişti.
Belgenin en az 200 sayfasında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ve diğer Çinli yetkililerin, bölgedeki Uygur nüfusunun kontrolü ve aralıksız denetim yapılmasına ilişkin talimatları yer alırken, İslam'ın yayılmasını önlemek için önlem alınması uyarısında bulunulduğu ifade edilmişti.
Belgede Şi'nin 11 Eylül saldırısı sonrası ABD'nin "terörle savaş" politikasını örnek alarak bölgede yaşananları "terörizmle mücadele" olarak tanımladığı, güvenlik birimlerine "asla merhamet gösterilmemesi" talimatı verdiği, diğer yetkililerin de bölgedeki kampları ve keyfi tutuklamaları meşrulaştıran yorumlarının yer aldığı belirtilmişti.
Diğer yandan, Çin'in, Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türklerini dini inançları ve kültürleri nedeniyle "mesleki eğitim merkezleri" adı altında faaliyet gösteren tartışmalı kamplarda gözaltında tuttuğuna ilişkin bir belge geçen ay basına sızmıştı.
AP tarafından ele geçirilen belgede, Çinli yetkililerin kimlerin bu kamplara alınacağına nasıl karar verdiklerine ilişkin kapsamlı veri tabanının yer aldığı görülmüştü.
2017-2018 yıllarında gözaltına alınan 311 Uygur Türkü hakkındaki bilgilere yer verilen veri tabanında, bu kişilerin, 2 binden fazla akraba, komşu ve dostlarının isimleri, kimlik numaraları, namaz kılıp kılmadıkları ya da Kur'an-ı Kerim okuyup okumadıkları gibi pek çok bilginin varlığı da dikkati çekmişti.