ANALİZ: Tedarik krizi ABD’ye de sıçradı
Uluslararası ilişkiler yazarı Bercan Tutar, ABD medyasından aktardığı yorumlarla birlikte ülkenin içinde bulunduğu ekonomik-ticari krizi değerlendirdi

Oluşturma Tarihi: 2021-10-17 21:21:17

Güncelleme Tarihi: 2021-10-17 21:21:17

Tutar'ın “Tedarik krizi ABD'ye de sıçradı” başlıklı analizi:

Korona salgını nedeniyle dünyayı etkisi altına alan tedarik zinciri krizi İngiltere başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden sonra ABD'yi de sarsmaya başladı.

21 trilyon 400 milyar doları aşan hacmi ile dünyanın en büyük ekonomisi ABD'deki mal sevkiyatı ve lojistik sistemdeki sıkıntılar had safhaya ulaştı.

Amerikan kartel medyası son bir haftadır artık görünür hale gelen tedarik krizini detaylarıyla işliyor. Hem iktidar yanlıları hem de muhalefetteki kesimler yaklaşan ekonomik kasırgaya karşı uyarılarda bulunuyor.

Halkın ve medyanın ana gündemi; resesyona, üretimin düşmesine, fiyatların artmasına, istihdamın daralmasına, enerji krizine, kira ve ev fiyatlarındaki yükselişe, çalışanların protestolarına ve her alanda hayat pahalılığına yol açan tedarik krizi.

Özellikle dünyanın en işlek deniz ticaret hattı olarak bilinen Şanghay ve Los Angeles arasında çalışan konteyner gemileri, lojistikteki aksaklıktan dolayı yüklerini boşaltamıyor. ABD'nin en büyük konteyner limanı Los Angeles ile hemen onun yakınındaki ülkenin ikinci en büyük limanı Long Beach'te yüzlerce gemi haftalardır sıra bekliyor.

ABD Başkanı Joe Biden'ın lojistikteki sıkıntıları aşmak için Los Angeles limanının yedi gün 24 saat çalıştırılacağını söylemesi Amerikan kamuoyundan büyük tepki çekti. İnsanlar, "Limanlar 24 saat çalışmıyor muydu?" diye şaşkınlıkla birbirlerine sormaya başladı.

Cevabı Cato Institute'dan analist Scott Lincicome verdi... Amerikan lojistik sisteminin saçma bir mantığa sahip olduğunu söyleyen Lincicome, "Asya'da limanlar haftanın yedi günü 24 saat çalışır. ABD'nin en büyük birinci ve ikinci konteyner limanları olan Los Angeles ve Long Beach ise şimdiye kadar günde sadece 16 saat çalışıyordu. Üstelik bu iki limanın tam randımanla çalışmasıyla da bu sorun çözülmez. Ülke içi taşıma çok pahalı. Ayrıca konteynerlerden indirilen malların gereken yerlere ulaşması için ülkenin en az 20 bin yeni şoföre ihtiyacı var..." diyor.

Tedarik krizinin daha derin bir ekonomik çöküşe dönüşmesinden endişe edenler Biden yönetimini adeta topa tutuyor.

National Review'den Rich Lowry tedarik krizinin ABD'nin lojistik sisteminin ne kadar yetersiz olduğunu ortaya çıkardığını söylüyor. NYP'den Jeff Greenfield, Biden yönetimini 'Demokratların irrasyonel mandacı Kovid rejimi' diye eleştiriyor. Salon'dan Amanda Marcotte, Biden'ın kaptanlığındaki transatlantiğin karaya oturma tehlikesinin her geçen gün arttığının altını çiziyor.

NYP'den Peter Navarro, 1970'lerdeki düşük üretim ve yükselen enflasyonla simgelenen stagflasyon dönemine girildiğini vurguluyor. NYT'den Paul Krugman ile WP'den Taylor Telfold ve Aaron Gregg, işini kaybeden ve düşük ücretli çalışanların artan protestolarına işaret ediyor. Fox News'ten Tucker Aleem, tedarik krizinin Demokratların kâbusuna dönüşeceğini söylüyor.

City Journal'den Steve Malsanga, Biden'ın retorik oyunlarının krizi kronikleştirme riskinden bahsediyor. BusinessWeek'ten Katia Dmitrieva ile Jill Shaw, istihdam pazarındaki alt üst oluşun geçici değil kalıcı nitelikler gösterdiği belirtiyor. Vox'dan Tim Ryan Williams, zenginlerden varlık vergisi alınması çağrısında bulunurken WaPo'dan Catherine Rampell ise ekonomik krizin siyasi açıdan ülkedeki bölünme ve ayrıştırmayı hızlandıracağına işaret ediyor.

Fazla söze ne hacet! Tablo ortada. Yapılan yorumlar gayet açık. New Yorker'dan Bill McKibben'ın da işaret ettiği gibi Amerikan endüstrisi ve ekonomisi, derin bir resesyonla karşı karşıya. Çözüm bulunmazsa ekonomik kriz kaçınılmaz şekilde sosyal ve siyasi krize dönüşecektir. Bunun da sadece ABD ile sınırlı kalmayacağını herkes iyi biliyor.

Sabah