ANALİZ: Venezuela, ambargo felcinden kurtulma çabasında
Ankara Üniversitesi Latin Amerika Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi müdürü Prof. Dr. Mehmet Necati Kutlu, ağır ambargo şartları yaşayan Venezuela’daki son gelişmeleri değerlendirdi

Oluşturma Tarihi: 2021-08-12 18:55:04

Güncelleme Tarihi: 2021-08-12 18:55:04

Venezuela'da Maduro liderliğindeki hükümet ile 2019 yılında kendisini devlet başkanı ilan eden eski Ulusal Meclis Başkanı Guaido'nun başını çektiği muhalif unsurlar, bu kez Meksika ve Norveç'in arabuluculuğunda masaya oturmaya hazırlanıyor.

Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador 5 Ağustos 2021 tarihinde yaptığı açıklamada, taraflar arasında düzenlenecek üçüncü tur görüşmelerin Meksika ve Norveç'in arabuluculuğunda, ülkesinde gerçekleştirileceğini kamuoyuyla paylaştı. Başkan Maduro'nun, Meksika'da yapılacak görüşmelerin “resmi” nitelikli olacağını açıklaması da buluşmanın önemine dair algıyı ve sınırlı düzeyde de olsa sonuç alınmasına dair beklentileri yükseltti. Görüşme öncesinde gerek taraflar gerek Meksikalı ve Venezuelalı yetkililer gerekse ABD ile Venezuela yönetimi arasında gayriresmi ve istikşafi nitelikli görüşmelerin gerçekleştiğini de tahmin etmek zor değil. Zira bu tür görüşmelerin aleniyet kazanması öncesinde taraflar arasında bir çeşit mekik diplomasisi gerçekleştirilerek, resmi görüşme gündeminin oluşturulması da olağan bir uygulama. Ambargolar ülkeyi felç etti

Eski Ulusal Meclisi Başkanı Juan Guaido'nun 23 Ocak 2019 tarihinde kendisini devlet başkanı ilan etmesinin üzerinden yaklaşık iki buçuk yıl geçti. Bu süreçte Guaido, yönetimi devralmak için yabancı ülkelere müdahale çağrısı yapmaktan, askeri üslere baskın düzenlemeye, hükümeti bypass ederek komşu ülkeden zorla yardım malzemesi getirmekten, devlet başkanlığı makamının yetkilerini gasp etmeye kadar pek çok yol denedi. İşin en şaşırtıcı yönü ise bu hırçın muhalif liderin, demokrasilerde iktidarın meşru yolu olan seçimlere itibar etmemesi oldu. Dünyanın kanıtlanmış en zengin petrol yataklarının sahibi bu güzel ülkede, 6 Aralık 2020 tarihinde gerçekleştirilen seçimlere muhalefetin katılımı ne yazık ki boykot etmek düzeyinde kaldı. Bu şartlar altında, yüzde 30 düzeyinde bir katılımla gerçekleştirilen seçimlerde iktidarın galip gelerek parlamentoda çoğunluğu ele geçirmesi de şaşırtıcı olmadı. 5 Ocak 2021 tarihinde görev süresi dolan Meclis Başkanı Guaido'nun, seçimleri tanımayacaklarına ve göreve devam etme kararı aldıklarına dair açıklamaları ise muhalefetin cılız ve gayrimeşru teşebbüsleri arasında tarihteki yerini aldı.

Bu süreçte Venezuela'da iktidarı en çok zorlayan ve halkın yaşam kalitesini daha aşağılara çekerek ülkedeki hoşnutsuzluğu besleyen unsur, başta ABD ve AB ülkeleri olmak üzere, bu eksende hareket eden devletler tarafından uygulanan ambargolar oldu. İthalat, ihracat, taşımacılık ve bankacılık işlemleri başta olmak üzere, uluslararası ilişkilerin hemen her alanında uygulanan yaptırımlar ülkenin elini kolunu bağlayarak Venezuela vatandaşlarının yaşamlarını büyük ölçüde zorlaştırdı. Tüm dünyada Kovid-19 salgının açtığı yaralar ülkelerin kendi maddi imkanlarıyla ve uluslararası yardımlarla sarılmaya çalışılırken, ambargolar nedeniyle oldukça zor günler yaşayan Venezuela, bu süreci insan haklarına aykırı bir şekilde tecrit altında geçirdi.

Latin Amerika ülkelerinin birçoğu ekonomik açıdan hammadde ihracatına bağımlıdır ve uluslararası piyasalarda söz konusu ihracat kalemlerinin fiyatlarında yaşanan düşüşler bu ülkelerde ciddi krizlere neden olur. Venezuela'da bahse konu hammadde petroldür ve ülke ekonomisi çok büyük ölçüde bu değerli kaynağın ihracatına bağlıdır. Bununla birlikte, tamamen ithalata bağlı iç piyasa ise -benzin dahil- işlenmiş malların ithal edilmesinde ya da döviz akışında sıkıntı yaşandığı takdirde kolaylıkla tıkanıyor. Son dönemde Venezuela'nın ham petrol ihraç etmesi, ülke için gerekli ithalatı gerçekleştirmesi, ABD dolarıyla işlem yapması ve hatta borçlanması engelleniyor. Bu durum ise ülkede mal ve hizmetlerin halka ulaşmasına engel olarak, toplumun sağlığını ve asgari refahı sekteye uğratıyor. Kısıtlamalar, 2017 yılında ABD bankalarının ülkeye insülin dahil olmak üzere hayati tıbbi malzeme ithal etmek üzere yapılan işlemlere kısıtlama getirmesine kadar vardı. Aynı dönemde çeşitli Latin Amerika ve Avrupa ülkeleri de Venezuela'ya diyaliz ilaçlarından aşılara kadar bir dizi hayati önemi haiz malın ihracatına kısıtlama getirdi. Dünyanın kanıtlanmış petrol yataklarının yüzde 18'ine sahip olan ülke, yedek parça ve bakım sorunları yaşayan rafinerileri ve petrol ürünlerinin ithalatına getirilen kısıtlamalar nedeniyle benzin temininde büyük sorunlar yaşadı. Hayat şartlarının zorluğu beş milyonun üzerinde Venezuela vatandaşının ülkeden ayrılarak Amerika kıtasının dört bir yanına dağılmasına neden oldu. Ülke nüfusunun neredeyse yüzde 20'lik kesimini kapsayan bu düzensiz göç hareketi tüm çevre ülkelerde beklenmedik ekonomik ve toplumsal sorunlara yol açtı.

Tarafların öncelikleri

Bu tablo, içinde bulunduğumuz Ağustos ayı ortalarında Meksika'da gerçekleşmesi beklenen görüşmelerin ne derece önemli olduğunu ortaya koyuyor. Göz önünde tutulması gereken bir diğer önemli husus ise bu tür görüşmelerin doğaları gereği çok yavaş ilerledikleri. Adeta mehter adımıyla, iki ileri bir geri giderek yol alan görüşmelerin bugünden yarına, hemen sonuç vermesi beklenmemeli. Tarafların müttefikleriyle birlikte, kendi çıkarlarını gözeterek ne kadar taviz vereceklerini belirlemeleri ve karşılıklı adımlarla gözle görülür sonuçlar elde etmeleri aylar ve hatta yıllar sürebilir. Ancak önemli olan görüşmelerin başlayacak olmasıdır.

Ülkede kısa vadede gerçekleşecek olan önemli olay 21 Kasım 2021 tarihinde düzenlenecek yerel seçimler. Vali, belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinin belirleneceği bu seçimlere tarafların katılımı, Meksika'da başlayacak görüşmelerin başarısını da belli oranda ortaya koyacak. İktidar partisi Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) geçtiğimiz hafta ülke çapında ön seçime giderek adaylarını belirledi. Muhalefetin seçimlere katılıp katılmayacağı ise henüz belli değil. Meksika'da gerçekleştirilecek görüşmeler için tarafların öne sürdüğü şartlar, önceliklerini de ortaya koyuyor: Muhalif kanat, anılan seçimlere katılmak için, adil ve şeffaf olarak gerçekleştirileceklerine dair teminat isterken, Maduro hükümeti ülkeye uygulanan uluslararası yaptırımların derhal kaldırılmasını talep ediyor.

Cumhurbaşkanlığını devralma iddiasıyla ortaya çıkan, ancak aradan geçen iki buçuk yılın ardından arkasındaki muazzam uluslararası desteğe rağmen ülkede herhangi bir hakimiyet tesis edemeyen Guaido, geçtiğimiz Mayıs ayında bir “ulusal kurtuluş anlaşması” yapılması çağrısında bulunmuştu. Ülkenin içinde bulunduğu derin ekonomik krizin, tıbbi ve insani sıkıntıların altını çizen Guaido, çağrısını bu çerçevede gerçekleştirdiğini ifade etmişti. Bu çağrı karşısında Devlet Başkanı Maduro, muhalefetle görüşmek için üç şart öne sürmüştü: Ülkeye karşı uygulanan tüm yaptırımların kaldırılması, 6 Aralık 2020 tarihinde seçilen Ulusal Meclisin ve devletin diğer unsurlarının tanınması ve Venezuela Petrol Şirketi (PDVSA) ile Merkez Bankasının yurt dışında el konan varlıklarının serbest bırakılması. Maduro bu konuda yaptığı açıklamada, “Bahsettiğim üç koşul kabul edildiği takdirde, ondan sonra her şeyi konuşmaya ve müzakereye hazırım, önümüzde 21 Kasım seçimleri de var, herkes o seçimlerde kendi kuvvetini ortaya koyabilir,” demişti.

Ağustos ayının ortalarında başlaması beklenen görüşmelerin Meksika'da gerçekleşecek olmasının bu ülke açısından da önemi bulunuyor. Sömürge döneminden bu yana Latin Amerika'da hemen her alanda ayrıcalıklı bir yeri olan ve geleneksel olarak sığınma, muhaliflerin korunması ve çatışmaların önlenmesi çabaları gibi konularda aktif rol alan Meksika, bu ev sahipliğiyle geleneksel kimliğini de pekiştirmiş olacak. Stalin döneminde ülkemize sığınan ve ardından Meksika'ya geçen Lev Troçki, İspanya İç Savaşı sürecinde ve sonrasında canlarını bu ülkeye atan sayısız İspanyol aydını, Moncada Kışlası baskını nedeniyle mahkûm olan ve affedilerek Meksika'ya geçen Fidel Castro ya da daha geçtiğimiz yıl bir darbeyle görevden uzaklaştırılmasının ardından Meksika'ya sığınan, Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales Meksika'nın zor zamanda kucak açtığı isimlerden akla ilk gelenler. Bunun ötesinde, 1962 yılında Amerika Devletler Örgütü'nde (OAS) Küba'nın teşkilattan çıkarılması için yapılan oylamada Meksika'nın tek başına aleyhte oy kullanması ve tüm üye devletler içerisinde Küba ile ilişkilerini kesmeyen tek devlet olarak yoluna devam etmesi de “değerli yalnızlık” kavramına örnek teşkil ediyor.

Özetle, Meksika ile Norveç'in arabuluculuk ve kolaylaştırıcı diplomasi alanındaki tecrübeleri göz önünde bulundurulduğunda, hükümetle bir kısım muhalefet temsilcisi arasındaki görüşmelerin doğru yer ve zamanda gerçekleşeceğini söylemek mümkün. Buna karşın, gözden kaçırılmaması gereken en önemli unsur ise taraflar arasındaki görüş ayrılıklarının uzlaşmanın sınırlarını zorlar nitelikte olması. Bu bağlamda gerçekleşecek görüşmeleri ihtiyatlı bir iyimserlikle beklemek ve elde edilecek sonuçlar konusunda sabırlı olmak en doğru tutum olacaktır.

AA