Habertürk yazarı Karasu'nun bugünkü köşesinde yayımlanan “Ayçiçek yağını bırak - esas küresel Putin açlığı geliyor” başlıklı değerlendirmesi:
Ukrayna'dan gelecek ayçiçek yağı gemilerinin yolunu gözleyen sadece biz değiliz. Örneğin Almanya üst seviyede sıvı yağ alarmı veren ülkelerden. Gerçi gemilerin varışı “son dakika” müjdeli haberi olur mu bilemeyiz, iktidara yakın basının yazdığı gibi bir yağ paniği yaşanmıyor halk arasında ama sektör yetkililerine göre şu sıra gemi filan gelmiyor.
Rusya'nın işgalinden önce iki ila üç haftada bir Ukrayna'dan kalkan yaklaşık 30 bin ton ham yağ yüklü gemi Rotterdam Limanı'na yanaşır sonra da iç su yollarından Avrupa'nın çeşitli ülkelerindeki rafinerilerine ulaştırılırdı. Fakat bu sevkiyat düzeneği durdu. Yağ ihtiyacının yüzde 94'ünü ithalatla karşılayan Almanya'nın önümüzdeki eylül ayına kadar Ukrayna'dan 2.5 milyon ton ayçiçek yağı alacağı var. Ortaya çıkacak büyük açığı Güney Amerika ya da Avrupa'nın güneyinden kompanse etme imkanı olmadığı da söyleniyor.
Almanya Tarım Bakanı Cem Özdemir bir yağ darboğazına girileceğini söylemiyor ama “Herkes her şeyi ihtiyacı kadar alsın. Ne ayçiçek yağını ne de tuvalet kağıdını istiflesin. Aksi takdirde fiyat artışı ve satış kısıtlamalarına yol açılır, Putin'in istediği de bu. Güvensizlik serpmek için boş raf görüntülerine ihtiyacı var. Bu nedenle, lüzumsuz yere onun propagandasına mühimmat katkısında bulunmayalım” diyor.
Özdemir'e göre, dünyayı açlık krizine sürükleyerek insanlığı rehin almak Putin'in savaş stratejisinin bir parçasını oluşturuyor.
YEMEN'DE AÇLIK DAHA NE KADAR ARTABİLİR
Bir küresel açlık krizi Putin'in savaş planlamasına dahil mi sadece kendisi bilir ama Ukrayna'yı işgalinin doğal sonuçlarından biri olacak.
Mesela yedi yıldır Husiler ile Suudi destekli yönetim arasında süren savaşta unutuluşa terk edilen Yemen'in içler acısı sefaleti daha da derinleşecek. BM'nin ifadesiyle şu an dünyanın en büyük insani felaketini yaşayan Yemen'in gıda ihtiyacı tamamen dışarıdan karşılanıyor ve buğday ithalatının üçte biri Ukrayna'dan geliyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü FAO ve Dünya Gıda Programı yetkililerine göre bu yılın ikinci yarısında Yemen'deki açlık krizi doruk noktasına çıkacak.
Bu acil durum ortamında İsviçre ve İsveç'in önayak olmasıyla geçenlerde Yemen'e yardım için BM Cenevre merkezli bir sanal konferans düzenlendi. Sonuç büyük düş kırıklığı oldu. Hedeflenen 4 milyar Euro tutarındaki mali yardımın sadece üçte biri toplanabildi. BM Genel Sekreteri Guterres “Yemen manşetlerde olmayabilir ama bu insani acıların sona erdiği anlamına gelmez” dedi.
Dedi ama değişen bir şey yok. Aslında Yemen'de ortaya çıkacak buğday kıtlığının sadece Putin'le değil, birilerinin fazlasıyla et yemesiyle de ilgisi var.
Mesela Almanya tahıl deposu olarak kendisine fazlasıyla yetiyor ama üretimin yüzde 60'ı hayvan yemine gidiyor, sofralara konulan miktar sadece yüzde 20 oranında. Tarım Bakanı Özdemir “Bir vejetaryen olarak herkesin vejetaryenliğe geçmesini salık veremem elbette. Ama şunu söyleyebilirim: Daha az et yemek Putin'e karşı bir hareket olur. Bilinçli alışveriş ve daha az gıda israfı da aynen öyle. Almanya'daki gibi tahıl üretiminin yüzde 60'ının hayvan yemi olduğu bir sistem küresel ölçekte sürdürülebilir değildir” diyor.
Beklenen açlık krizinde Yemen'in ötesi var. Etiyopya ve Somali gibi ülkelerin de ihtiyacını karşılayan BM Dünya Gıda Programı dağıttığı buğdayın yüzde 50'sini Ukrayna'dan alıyordu. Ancak artık dengenin bozulacağı ortada. Rusya ve Ukrayna daha düne kadar başta buğday ve mısır olmak üzere dünya tahıl ihtiyacının üçte birini karşılarken, Rusya birçok ülkeye buğday ihracatını durdurdu. Arjantin daha savaş başlamadan önce aynı yola başvurmuştu. Dünyanın en büyük buğday üreticisi Çin ise olumsuz kış koşulları nedeniyle tarihin en düşük hasadını yaşıyor. Bu arada pandemi zaten tedarik zincirinde aksamalara neden olmuştu. Yani küresel gıda temini için artık yeni damarların açılması, özellikle G7 ülkelerinin görev üstlenmesi gerekiyor.
GÜBRE KRİZİ BÜYÜYECEK, TARIM KÜÇÜLECEK
Yoksul ülkelerin gıda kıtlığına sürükleneceğine dair belirtiler Putin daha Ukrayna'yı işgal etmeden önce uç vermişti. Nedeni de suni gübrenin hammaddesi azot üretiminde kullanılan doğalgazda rekor düzeyde fiyat artışlarıydı. Avrupa'daki şirketler maliyet yükü nedeniyle üretimi kıstı, Rusya ve Çin gibi büyük üreticiler de ihracat kısıtlamasına gidince gübre fiyatları yüzde 200'lere varan oranda arttı. Tarımsal üretimde ABD ve Brezilya'nın yanı sıra en büyük tüketicilerden Hindistan'da gübrenin karaborsaya düştüğüne dair haberler geliyordu.
İklim değişikliği kaynaklı kuraklık ve pandemi nedeniyle tedarik zincirlerinde yaşanan tıkanıklığın getirdiği fiyat artışlarına şimdi bir de gübre krizinin katkısı bekleniyordu. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için geçerli fiyat artışı yoksullar için doğrudan açlık demekti.
Beslendiğimiz gıdaların temelinde, yılda kişi başına tükettiğimiz 15 kilo gübre var. FAO'ya göre bir yılda yeryüzüne dağılan 121 milyon ton azotlu gübre miktarındaki düşüş küresel gıda üretiminde gerilemeye neden olacak; 2022 itibariyle dünya genelinde gübresiz tarım faaliyeti artacak ve olumsuz hava koşulları da devreye girerse gıda darboğazı hissedilir hale gelecekti. Gübresiz üretim besinlerin kalitesini de düşürecek, örneğin buğdayın protein değeri azalacaktı.
Derken Putin Ukrayna'yı işgal edince gübre krizi güncellendi, fiyat artışları ivme kazandı. Azot ve fosforun yanı sıra temel gübre çeşitlerinden olan kalsiyum nitrat gübresinin ton fiyatı bir anda 800 dolardan 900 dolara çıktı. Aynı ürünün 2019 sonu fiyatı sadece 300 dolardı. Kalsiyum nitrat gübresinin en büyük üreticileri Rusya ve Belarus. Dünyadaki üretimin üçte biri Uralkali ve Belaruskali şirketleri tarafından karşılanıyor. Ancak savaş nedeniyle ne Baltık ne de Karadeniz üzerinden çıkışı bulunmayan Belaruskali'nin sevkiyatı durdu. Rusya da gübre ihracatını kıstı.
ENERJİ GÜVENLİĞİ OK. – PEKİ YA GIDA GÜVENLİĞİ
Bu şartlarda, Rusya ve Belarus'un belli başlı gübre alıcıları olan Brezilya, Çin ve Hindistan'dan panik haberleri gelmeye başladı. Özellikle Brezilya soya, mısır ve kahve üretiminde tamamen Rusya ve Belarus'a bağımlı.
Brezilya'nın tarımsal üretimi ise dünyada kahve içen ya da et yiyen bütün tüketicileri ilgilendiriyor. Çünkü Brezilya'da üretilen soya unu birçok ülkede hayvan yemi olarak kullanılıyor. Ernst & Young danışmanlık firmasının tarım uzmanı Christian Janze'ye göre Brezilya'daki gübre krizi nedeniyle tarımsal üretimdeki düşüş önümüzdeki dönemde kahve ve et fiyatlarının artmasına neden olacak.
Rusya işgali başladığından beri, özellikle Putin'e yönelik yaptırımlar bağlamında siyasetin en hayati gündem maddesi enerji güvenliği. Tarım güvenliği neredeyse hiç konuşulmuyor. E&Y uzmanı Janze siyasete şu eleştiriyi getiriyor: “Tarım politikası, güvenlik politikası demektir – en az enerji politikası kadar güvenliğe dair bir meseledir. Siyasi karar vericilerin artık bu durumun farkına varması gerekir. Ne yazık ki bu konuya çok uzun zamandır stratejik gözlüklerle bakılmıyor. Bakılsaydı, devletlerin petrol rezervleri gibi gübre rezervleri de olurdu. Karadeniz havzasını tarımsal üretimden çıkarırsanız dünyanın çok önemli bir gıda sorunu var demektir.”
Habertürk