Ekonomisini toparlamak adına gerek işsizlik gerekse fiyatlar seviyesini istikrarlı bir şekilde tedbir altında tutabilmek için ülkeler ekonomik düzlemde önemli bir gayret sarf etmekteler.
Bazı ekonomiler enflasyon kıskacıyla boğuşurken bazıları tersine deflasyonist ortamda pazar çeşitliliği sağlayarak büyüme sürecine odaklanır. Bunların ötesinde ekonomuk durgunluk ile birlikte fiyatlar seviyesinin ve işsizliğin bir arada bulunduğu durumlar da vardır ki yapısal çözümlemelerin devreye alınmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Bu ekonomik sorunlardan biri ve en önemlisi de resesyondur.
Gelin isterseniz bu tanıma göz atarken neden ve sonuçlarına dair çıkarımlarda bulunalım:
Büyüme trendinde durum
Resesyon; ekonomik büyümenin belirli bir süreliğine negatif olmasını tanımlıyor. Ekonomide atıl kapasitenin bulunması ya da ekonominin uzun vadeli büyüme oranlarından daha düşük oranlarda büyümesi şeklinde de tanımlanabiliyor. Ülke ekonomisindeki büyüme hızı, nüfus artış hızından düşük olduğunda kişi başına düşen milli gelir gerileyebilmektedir. Makro ekonomik bütün göstergeler; reel gelir, istihdam, endüstriyel üretim, perakende ve toptan ticaret verileri bu ölçümlemelerin içerisinde yer alıyor.
Teknik göstergelerin resesyonu işaret edebilmesi için bazı kritik eşiklerin geçilmiş olması lazım.Bu kritik eşikler çerçevesinde kimi ekonomistlere göre ekonominin birbiri ardında gelen iki çeyreklik dönem içerisinde daralması gerekirken bazılarına göre ise bir ülkede ölçülen Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın izlenmesi yeterli. Bu bağlamda ekonomik araştırmalar yapan derecelendirme kuruluşlarının verileri teyit etmesi lazım. Bütün dünya ülkelerine zor dönemlerde finansman sağlayan IMF için ise bu göstergeleri ölçümlemek için minimum zaman aralığı bulunmuyor. Hangi sebeplerden kaynaklı?
Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi, Kişi başına düşen milli gelirin gerileyen ya da durağan bir hale dönüşmesi, İşsizlik artışı,Ekonomik faaliyetlerde meydana gelen duraklama ya da gerileme ve Üretim faaliyetlerinde düşüş sebepler arasında gösteriliyor. Sözkonusu sebepler; bir ülkenin resesyona girmesi konusunda temel oluşturabilir. Makroekonomide resesyon, reel gayri safi yurt içi hasılanın iki ya da daha çok çeyrek yıllık periyot içinde arka arkaya negatif büyümeyi göstermesi durumunu işaret ediyor. Çok daha uzun süreli bir resesyon ise ekonomik çöküş şeklinde ifade edilmekte.
Durgunlukla mücadele için uygulanan kamu harcamalarının artırılmasına yönelik politikalar; ekonominin dengeye kavuşabilmesi adına özel harcamalarda oluşan yetersizliklerin kamu harcamalarıyla giderilmesi sonucunu doğuruyor. Bu politikalarla milli gelir düzeylerinin düşmesinin önlenmesi amaçlanıyor. Aynı zamanda özel sektördeki harcamaların azalmasının önüne geçmek ve ekonomi içerisindeki daraltıcı güçlerin yok edilmesiyle genişleme sürecine girmek hedeflenmektedir. Kamu harcamaları boyutu
Resesyon ile mücadele kapsamında kamu harcamaları aynı düzeyde bırakılıp vergilerin azaltılması yoluna da gidilebiliyor. Vergileri azaltma politikalarının etkin olabilmesi için vergi konusunun çok geniş bir kapsamda olmasına ihtiyaç duyulurr. Bu sayede vergi indirimlerinden daha çok sayıda kişi istifade edebiliyor. Dolayısıyla kullanılabilir gelir artıyor ve kişisel tüketimler ile yatırım harcamalarında artış sağlanabilmekte.
Dünya Bankası'nın Kalkınma Beklentileri Grup Direktörü Ayhan Köse ve Kıdemli Ekonomist Naotaka Sugawara, konuyla ilgili yaptıkları analizde, birçok ülkede kişi başı GSYH'nin 1870'ten bu yana en büyük düşüşünü kaydedebileceği belirtildi.
Dünyanın en önemli resesyonları isi tarihi süreç içersinde şöyle gelişti:
1876 (Daralma: %2,1)
1876 yılındaki resesyon, 1873 paniği olarak bilinen dönemde başladı. Yaşanan derin mali kriz nedeniyle Avrupa ve Kuzey Amerika'da başlayan resesyon 1879 yılına kadar sürdü.Bu dönemde küresel ekonomiyi olumsuz etkileyen gelişmeler arasında ABD'de yüksek enflasyon, başta demiryolları olmak üzere çok yüklü miktarlarda yapılan spekülatif yatırımlar, Almanya ile ABD'de çift metal para sisteminden altının kullanıldığı tek para sistemine geçilmesi ve Fransa-Prusya Savaşı yer alıyor.
1885 (Daralma: %0,02)
1882 ile 1885 yılları arasında ABD'de görülen resesyon nedeniyle küresel ekonomi de küçüldü.ABD'de 38 ay devam eden bu resesyon, tarihte ülkenin gördüğü üçüncü en büyük yavaşlama oldu.ABD'de Mayıs 1884'de Grant and Ward adlı kurumun batmasının sonucu hisse piyasalarında sert satışlar görüldü.
1893 (Daralma: %0,8)
1893 yılında yine ABD'de başlayan bu derin ekonomik krizin etkileri 1897'ye kadar devam etti.Kriz, ekonominin neredeyse tüm sektörlerini etkilerken bazı siyasi sonuçları da beraberinde getirdi.ABD tarihinde ilk kez, işsizlik oranı yıllarca yüzde 10'un üzerinde kaldı.Ayrca, birçok sektörde üretimin durmasıyla ekonomi küçüldü ve birkaç yıl boyunca deflasyon görüldü.
1908 (Daralma: %3)
1907 yılında yine borsaların çöküşüyle başlayan panik, 20'nci yüzyılın ilk mali krizine yol açtı.
Bu yıl, 1930'daki Büyük Buhran'dan sonra dünya ekonomisinin en büyük daralmayı yaşadığı dönem olarak tarihe geçti.
Yaşanan resesyon bir dizi önemli sonucu oldu. Bunlar arasında ABD Merkez Bankası (Fed) sisteminin kurulmasına yol açan parasal bir reform dönemi başlatıldı.
1914 (Daralma: %6,7)
Ekonomistler, tarih anlatımında bu dönemde yaşanan ekonomik krizin Birinci Dünya Savaşı'nın gölgesinde kaldığını düşünüyor.Birinci Dünya Savaşı'na giden süreçte devletler arasındaki askeri tansiyonun yükselmesi küresel piyasalarda ciddi satışların yaşanmasına ve bu da finansal bir krizin tetiklenmesine yol açtı.
1917-1921 (Daralma: %4,4)
Birinci Dünya Savaşı'nın yarattığı ekonomik sorunlar dört yıl süren bir resesyona neden oldu.
Savaş'ın son dönemlerinde, 1917 yılında başlayan yavaşlama, dört yıl boyunca etkisini gösterdi.
1930-1932 (Daralma: %17,6)
20'nci yüzyılın en derin ekonomik krizi olan Büyük Buhran, 1929 yılında New York Borsası'nın çökmesiyle başladı.
Hisse fiyatlarının çakılmasına yol açan yüklü satışların yaşandığı gün tarihe Kara Perşembe olarak geçti.
Borsanın çökmesinin ardından birçok şirket iflasını açıklarken, yüz binlerce insan da işsiz kaldı.
1938 (Daralma: %0,5)
Büyük Buhran'ın ardından başlayan toparlanma süreci devam ederken, küresel ekonomi 1937 yılında yeniden krize girmeye başladı.ABD Ekonomik Araştırmalar Dairesi'ne göre, Mayıs 1937 ile Haziran 1938 arasındaki bu daralma, ABD'nin 20'nci yüzyılda yaşadığı en derin üçüncü ekonomik küçülme oldu.
1945-1946 (Daralma: %15,4)
Bu dönemde yaşanan resesyonun esas nedeni İkinci Dünya Savaşı oldu.
70'ten fazla ülkenin katıldığı savaş, Avrupa ve ABD'de yarattığı etkilerle küresel ekonominin temellerinde ciddi değişimlere yol açtı.
1975 (Daralma: %0,8)
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından yaşanan krizin atlatılmasıyla ekonomik canlanma süreci başladı.
Ancak 1970'lere gelindiğinde küresel ekonomi resesyon ile yüksek enflasyonun aynı anda görüldüğü stagflasyon dönemine girdi..
1982 (Daralma: %1,3)
1973 yılındaki petrol krizinin ardından 1979 yılında yaşanan enerji krizi, yeni bir resesyon dönemini tetikledi.
Bu kriz, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri etkiledi. ABD ve Japonya gibi ülkeler krizden nispeten erken çıkarken, diğer OECD ülkelerinde başta işsizlik olmak üzere krizin etkileri 1980'lerin ortasına kadar sürdü.
1991 (Daralma: %0,3)
1990'lara gelindiğinde dünya düzeninde bir dizi önemli değişiklik yaşandı.
Bir yanda Soğuk Savaş'ın sonu, diğer yanda da Körfez Savaşı ile yaşanan petrol krizi küresel ekonomi üzerinde baskı yaratmaya başladı.
2009 (Daralma: %2,9)
ABD'de düşük gelirlilere yüksek faizle verilen subprime mortgage kredilerinin geri ödemelerinde yaşanan sorunlar emlak sektörünün çökmesine neden oldu.Bunun sonucunda da finans sektöründe büyük çaplı iflaslar görülmeye başlandı.
2020 (Beklenen daralma: %6,2)
Dünya Bankası, koronavirüs salgını nedeniyle küresel ekonominin yüzde 5; kişi başı GSYH'nin de yüzde 6,2 azalacağını öngörüyor.Çin'de Aralık ayı sonunda ilk kez ortaya koronavirüs nedeniyle dünya genelinde bir dizi önlem alındı.
Birçok yerde seyahat kısıtlamaları uygulanırken, insanların toplu halde bir arada olduğu yerlerin büyük bir kısmı kapatıldı.