Türkiye'de tüketici fiyatları Ekim ayında %2,39 (medyan beklenti %2,59) artış gösterirken, yıllık enflasyon ise %19,89 (Eylül %19,58, medyan beklenti %20,35) oranında gerçekleşti.
Enerji maliyetindeki artış ve zayıf liranın etkisiyle fiyat artışları Ekim ayında beşinci ay üst üste hızlanmış oldu. Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan'ın analizinde şunlara vurgu yapıldı:
Enflasyon gerçekleşmesi genel piyasa beklentilerinin altında gelmekle birlikte, beklenen değere göre dramatik bir fark yaratmayan verilerin ekonomik anlamda sürpriz değişken olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, enflasyonun geniş zamanlı eğilim ve tandansına bakmanın daha yararlı olacağını düşünürüz. Bu kapsamda da %20'ye yakınsayan seyrin devam edebileceğini ve yüksek bir enflasyonla karşı karşıya olduğumuz değerlendirmesini yapıyoruz. Bizim beklentimiz, Ekim ayında %2,1 oranında bir aylık manşet enflasyon olması yönündeydi.
"Gıdada bundan sonraki süreçte küresel tarafta da artış etkisi önemli"
Analizde şunlara dikkat çekildi: "Enflasyonun alt kalemlerine bakacak olursak; ana harcama gruplarının tamamında artış gözlenmektedir. Tüketici sepetinin yaklaşık dörtte birini oluşturan gıda fiyatlarındaki artış Ekim ayında %1,92 ile sınırlı kaldı. Bu oran; giyim ve ayakkabı, tütün, ulaştırma gibi kalemlere göre daha düşük. Gıdadaki yıllık fiyat artışları ise, zayıf lira ve arz darboğazları nedeniyle %28,79'dan %27,41'e gerilemiş olmasına rağmen geniş düzlemde halen daha yüksek. Gıda enflasyonu, merkez bankasının geçen hafta 2021 sonu tahminini Temmuz'daki %15'ten %23,4'e revize etmesine rağmen resmi tahminlerin oldukça üzerinde kalmaya devam ediyor.
Gıdada bundan sonraki süreçte küresel tarafta da artış etkisi önemli (FAO gıda endeksi son 10 yılın zirvesinde), özellikle buğday gibi temel ürünlerde çok hızlı artış oranlarını gözlemliyoruz. İthalata bağlı gıda ve tarım ürünleri içeriği, küresel fiyatlardaki artışa ek olarak döviz kurundaki artışın da yapılan ve yapılacak zamlara temel oluşturacağını gösteriyor. Bu da gıda enflasyonunun yılsonunda ve gelecek yılda yüksek kalmaya devam etmesine neden olabilir."
" Enerji fiyatları etkisini direkt tüketici bazında da daha hızlı görebiliriz"
Erkan analizini şöyle sürdürdü: "Enerji enflasyonu Ekim'de bir önceki aya göre %22,77'den %25,76'ya yükseldi. Benzin fiyatlarını dengelemeyi amaçlayan vergi mekanizması (eşel mobil sistemi), küresel enerji fiyatlarındaki artışı yumuşattı. Buna rağmen ÖTV marjının bitmiş olmasıyla bundan sonraki fiyat artışları direkt olarak pompa fiyatlarına yansıyacağından, enerji fiyatları etkisini direkt tüketici bazında da daha hızlı görebiliriz.
Manşet enflasyondan daha yüksek artış gösteren kalemler olarak giyim ve ayakkabı %7,56, alkollü içecekler ve tütün %5,97 ve ulaştırma %2,43 ile öne çıkmaktadır. Gıda ve enerji gibi değişken kalemlerin hariç bırakıldığı çekirdek enflasyon Eylül'deki %16,98'den hafif düşüşle Ekim'de %16,82 olsa da fark çok dramatik değil ve manşet rakamın altında yatan güçlü enflasyonist baskıların aynı zamanda temel mal ve hizmetlerden de gelen bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor."
"Genel olarak yüksek enflasyonla karşı karşıyayız"
"Genel olarak yüksek bir enflasyon sorunu ile karşı karşıyayız. Küresel enflasyonist eğilim ve yerel maliyet faktörlerini, fiyatlama etkenlerini de ele alacak olursak dönemsel yüksek artışlar ve bunun yıllık enflasyona etkisi Kasım ve Aralık aylarında da devam edecek." yorumunda bulunan Erkan şunların altını çizdi: "Bu da, enflasyonu en iyimser tahminlerle yılsonunda %20'nin biraz altında (fazla altında değil) kalabileceğine işaret etmektedir. Dönemsel artışların yüksek kalması muhtemeldir.
Doğalgaza yapılan yüksek zammın, direkt hane halkına yönelik olmasa da, elektrik maliyetlerine ve çeşitli mallara yansıması ile beraber genel bir yayılım etkisi yapacağını düşünüyoruz. Diğer taraftan, özellikle döviz kurlarındaki artışa bağlı olarak çeşitli mal ve hizmetlerde de devam edecek zamların enflasyon etkisinin hesaba katılması gerekmektedir. ÜFE tarafında da yaşanan maliyet yükleniminin flaş etkileri tüketici fiyatları artışının çok üzerinde oranların görülmesine neden olmaktadır. Aylık bazda %5,24 olan üretici fiyat artışı, yıllık ÜFE'nin de %46,31 seviyesine yükselmesine ve TÜFE ile makasın derinleşmesine neden olmuştur."
Merkez Bankası toplantısı 18 Kasım'da
Erkan analizinde şu değerlendirmeyi yaptı: "Merkez Bankası bir sonraki faiz oranı belirleme toplantısını 18 Kasım'da yapacak. Enflasyondaki hızlanma, Türkiye'nin enflasyona göre düzeltilmiş faiz oranını (reel faiz) -3,89% seviyesine düşürmüştür. Bu da reel getiri açısından gelişmekte olan piyasa standardının en düşük bandına doğru bir hareket anlamına geliyor. Eylül ayından bu yana yapılan art arda iki sürpriz faiz indirimi, liranın dolar karşısındaki değer kaybını bu yıl için %20 civarlarında tutmakla birlikte, bu da benzer para birimleri arasında en düşük performansa işaret ediyor. Küresel finansal koşullara ilişkin reaksiyon aralığı, gelişen ülke para birimleri arasındaki trade-off ve liranın mevduat cazibesi açısından fiyat istikrarına yardımcı olmayacak bir kompozisyon olduğunu değerlendiriyoruz.
"Enflasyonda hiçbir çıpanın politika ile bağlantı halinde olmadığını görüyoruz"
Buna karşılık, Merkez Bankası'nın son politika eğiliminde faiz indirimlerine konu olarak rasyonalize edilen faktörler ışığında değerlendirme yaptığımızda; enflasyonda hiçbir çıpanın politika ile bağlantı halinde olmadığını görüyoruz. Bu da aksiyon bacağında, Merkez Bankası ölçütünün gerçekleşen, çekirdek veya beklenen enflasyon tarafında şu anda olmadığını, en azından enflasyona göre faiz pozisyonunun uygulamada olmadığını gösteriyor. Enflasyon dışında, büyüme ve cari denge ile alakalı oluşturulmak istenen standart daha belirleyici göründüğünden, Merkez Bankası'nın sınırlı alanı olsa da (normalde faiz indirimi alanı olmadığını düşünüyoruz), faiz indirimi konusunda istekli olmaya devam etmesini bekleriz. Bu çerçevede, finansal piyasalarda düşük lira faiz oranı nedenli başta olmak üzere oluşabilecek hareket ve belirsizliklerin politika dönüşümü için zorlayıcı olabileceği çekincemizi yeniden ortaya koyarız.."