Kimse sosyal konut seferberliğine gölge düşürmesin
Timetürk Ekonomi Müdürü Mehmet Canıtatlı, 13 Eylül 2022 tarihinde dar gelirli vatandaşlar için açıklanan konut ve iş yeri edinme seferberliğini gölgeleyici girişimlerin önlenmesi için atılması gereken adımları anlattı.

Oluşturma Tarihi: 2022-09-18 11:51:47

Güncelleme Tarihi: 2022-09-18 11:51:47

Son günlerde en fazla konuştuğumuz konulardan birisi de cumhuriyet tarihimizin en büyük sosyal konut projesi olarak duyurulan “İlk evim, ilk yerim” oldu. Söz konusu projenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanmasıyla birlikte rekor başvuru yapıldı. Bu rekoru iyi bir şekilde tahlil etmek gerekiyor. Amacı dar gelirli vatandaşlarımızı iş yeri ve ev sahibi yapmak olan bu seferberliği, ertelenmek zorunda kalınan ertelemede ekonomi odaklı dinamiklerin büyük rolü var. Son bir yılda ülke genelinde yaşanan enflasyonun kontrolden çıkmasının en büyük faturasını dar ve sabit gelirli kesim ödedi. Ödemeye de devam ediyor. Bu nedenle onlar için planlanmış ve en az 6 yıl sürecek olan bir projeyi çok görmemek gerek. Hatta onları, ödeme konusunda teşvik edici, moral verici bilgilerle desteklemek gerekiyor. Ama maalesef bu ülkede her yeniliğe ‘ tuh kaka', her güzelliğe ‘ olmaz' diyen bir zihniyeti temsil eden kesimler var. Nerede kafa kurcalayıcı bir fikir varsa bu zihniyeti taşıyanların ağzından duyuyoruz. Gelin görün ki, sosyal medya denen mecradan salgın gibi yayılan fikirlerle zehirlenen yüzbinler devletin imkanları ile açıklanan bir seferberliğe bile yabancı bırakılmak isteniyor. İşte bu noktada başta Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi olmak üzere, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın, hatta TOKİ'nin halkı doğrudan bilgilendirme gücünü kullanmalarında yarar görüyorum. Bu işin sadece basın yoluyla kamuoyuna anlatılacak kadar basit olmadığı ortada. Birçok yönüyle manipüle edilmeye açık olan bu gibi sosyal içerikli konularla ilgili kurumların güçlü bir halkla ilişkiler ağını oluşturması gerekiyor.

Herkesin mutabık kaldığı en önemli konu ise bugün itibariyle TOKİ'nin en az 5 milyon insanın barındığı evleri inşa edebilme iradesini ortaya koymuş olmasıdır. Bugüne kadar 1 milyon 200'ne ulaşan bağımsız bölümü hak sahiplerine teslim eden bir kurumun bundan sonra ihale yapamaması, konut inşa ettirememesi ya da verdiği sözü yerine getirememesi diye bir lüksü olamaz.

Temel sorun, bunlardan ziyade yüksek enflasyon etkisi ile birlikte Türkiye'de her şeyin fiyatı artarken en yüksek artış konut fiyatlarında meydana gelmiş olmasıdır. 2020-2022 yılları arasında T.C. Merkez Bankasının Konut Fiyat Endeksindeki artış yüzde 350'yi bulmuştur. Döviz kurunun aynı dönemde yüzde 150 yükseldiği gerçeğini de dikkate alırsak, inşaat malzeme fiyatlarında meydana gelen yükselişin konut fiyatlarını direkt etkilediğini görürüz. Konuyu akademik yönden değerlendiren İstanbul Arel Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan ile Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Ü. Sinan Cansız, maliyet artışıyla birlikte

dar gelirli vatandaşlarımızın konut satma gücünün dibe vurduğuna dikkat çekerek, şu tespitlerde bulunmuşlar:

“Bu dönemde dünyada Covid-19 Pandemisinin ve Ukrayna savaşının etkisi ile emtia fiyatlarında beklenenin çok üzerinde meydana gelen artış ile birlikte inşaat maliyetleri ciddi oranda artmıştır. İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON), inşaat malzemelerindeki fiyat artışı son 1.5 yılda yüzde 432'yi gördüğünü belirtilmiştir. Müteahhitlerin mevcut malzeme artışlarını sübvanse edecek düzeyde olmamaları sebebiyle artan maliyet doğrudan konut fiyatlarına yansıtılmasına sebep olmaktadır. Bu süreçte ülke ekonomisinin lokomotifi olan inşaat sektörünün resesyona girmemesi önemlidir. Yakın zamanda konut satışlarında meydana gelen azalma ile birlikte Müteahhitlerin ekonomik olarak zor duruma düşmesi inşaat sektöründe ciddi sorunlara sebep olabilir. 'İlk Evim' projesi kapsamında Türkiye'nin 81 ilinde yapılacak olan 500 bin konut için görev alacak olan Müteahhitler için sektöründe canlanmasına yardımcı olacaktır. Bu açıdan dar gelirli vatandaşların ucuz fiyatla konutlara erişmesinin yanında ekonomik olarak zor durumda olabilecek birçok müteahhit firmanın da pozitif etkilenmesi beklenmektedir. İnşaat sektöründe meydana gelebilecek resesyon sebebiyle bu alanda çalışan yüzbinlerce kişinin işini kaybetmesini de engelleyecektir.

Ekonomik durgunluğun olduğu dönemlerde sektörleri canlandırma da en önemli görev kamu kurumlarına düşmektedir. Konut fiyatlarında m2 birim maliyetin 4650 TL olduğu süreçte 100 m2 dairenin maliyeti 465 bin TL düzeyindedir. Enflasyon etkisi ile sürekli artan bu maliyetin yanında arsa maliyetinin de eklenmesi ile birlikte Türkiye'nin neresinde olursa olsun en ucuz konut maliyetinin 1 milyon TL altında olması imkansızdır. Nüfusun büyük çoğunluğunun deprem bölgelerinde hasarlı konutlarda yaşaması sebebiyle bu bölgelerin acil dönüştürülmesi ve bu insanların alım gücüne yakın konutlara aktarılması gerekmektedir. 'İlk Evim' projesi sayesinde dar gelirli vatandaşlarımızı faiz, rant ve yüksek fiyat etkisinden kurtarıp uygun fiyatlara konut sahibi yapacaktır. Ayrıca İlk Evim projesi kapsamında aylık gelir seviyesinden ziyade hiç konut sahibi olmayan vatandaşlarımızın faydalanacak olması aslında deprem tehlikesi altında yaşayan milyonlarca vatandaşımızın güvenli konutlara taşınmasını sağlayacaktır.

Dolaylı olarak Kentsel Dönüşüm sayılan bu projelerde yaşayacak vatandaşlarımızın büyük kısmı belki de hayatları boyunca sahip olabilecekleri ilk ve son konutta yaşama imkanı bulacaktır. “

Herkesin kendince yorumlar yaptığı bir ortamda akademik bir bakışla konuya dikkat çektikleri için her iki hocamıza da teşekkür etmeliyiz. Hocalarımız değerlendirmelerinde iki konuya daha değinmiş. Bunlardan birisi, yapılacak olan konutların mevcut TOKİ standartlarından farklı olması ve birbirini tekrar eden projeler olmaması yönünde. Bakan Murat Kurum, bu düşüncelere parelel bir açıklamayı katıldığı tv programında dile getirmişti. Hocalarımızın dikkat çektiği diğer konu ise ‘İlk Evim' projesi kapsamında hazırlanacak olan konut projelerinin yapılacağı bölgelerdeki Üniversitelerin ilgili bölümlerinden destek alınması yönünde oldu. Böyle bir girişimin konutların kalitesini arttırmayı sağlayabileceğini belirten hocalarımız, üniversitelerinin İnşaat Mühendisliği bölümü olarak, özellikle deprem riskinin yoğun olduğu bölgelerdeki projelerin deprem güvenliğinin tahkikinde tecrübeli akademisyenleri ile yardımcı olabilecekleri çağrısında bulunuyorlar. Böylesine devasa bir seferberlikte üniversitelerde tecrübe gücünün yer alması kamu hizmetlerine ayrı bir ciddiyet katacaktır.