Gazeteci Uğur'un “Marketler sonunda hak ettikleri cezayı aldılar mı?” başlıklı dikkat çeken değerlendirmesi:
Madem kapitalist, liberal ekonomiden söz ediliyor ve ona uygun piyasa şartları konuşuluyor, o hâlde ünlü İtalyan ekonomist ve siyasetçi Mario Monti'nin 2001 yılında “Kartellerle Savaşmak-Neden ve Nasıl” adlı konferansta yaptığı “Neden karteller ve gizli anlaşmalarıyla ilgilenmeliyiz” başlıklı konuşmasındaki şu sözüyle başlayalım:
“Kartellere karşı etkili caydırıcı yaptırımlara sahip olmayan hiçbir ekonomi serbest olduğunu iddia edemez.”
Dün Rekabet Kurulu tarafından 5 zincir market ve iki tedarikçi firmaya toplamda 2,7 milyar liralık rekor cezanın kesilmesi hepimizi çok şaşırttı.
Devlet geri geldi galiba dedik.
Ne yaptıklarını gazetelerde çıkan haberlerden detaylıca öğrendik. Rekabet Kurulu bir yıldır süren soruşturmasını tamamladı ve 5 zincir market ve iki tedarikçi firmanın rekabeti ihlal ettiklerini; e-Mail ve WhatsApp yazışmalarıyla doğrudan ya da dolaylı temaslarla fiyat artışlarını birlikte koordine ettiklerini, rakiplerle eş zamanlı fiyat ayarlamalarına gittiklerini, fiyat artış tarihleri ile dönemsel kampanyalar ve indirimler gibi rekabete dair hassas bilgileri paylaştıklarını tespit etti.
DENETİM DEVAM ETMELİ
Bu, Türkiye'de verilmiş en büyük idari para cezalarından biri.
Rekabet Kurulu tabii meseleye yalnızca tekelleşme ve fiyat artışlarını birlikte koordine etmek olarak bakıyor.
Ancak haftalardır yazıyoruz. Meselenin bir de depolama kısmı var. Bu firmaların lojistiği çok güçlü. Tarladan ürünleri alıp depoluyorlar ve akıllarına estiği gibi fiyat belirleyip etiketliyorlar. Dahası da var. Fiyat farkı faturaları, teslim edilmeyen milyonlarca liralık palet satışları, hizmet bedeli faturaları ile ciddi şekilde vurgun yapmaktalar.
Asıl bunun da çok ciddi yaptırımlarla önü alınmalı. Şunu söyleyebilirim rahatlıkla.
Böylesine büyük miktarlarda ceza kesilen zincir marketler emin olun ödeyecekleri cezanın en az 50 katını bu pandemi sürecinde kazandılar. Hatta daha ileriye giderek söyleyeyim, bu cezaları yukarıda anlattığım sisteme dayalı olarak, en geç bir ayda çıkaracaklarından emin olabilirsiniz. Bu yüzden de sıkı denetim devam etmeli ve asla peşi bırakılmamalı.
İLERİ KAPİTALİST ÜLKELERDE CEZA EN BÜYÜK CAYDIRICI GÜÇ
Özellikle ileri kapitalist ülkelerde bu tür cezalar çok kesilir. Anti-tekel, anti-kartel yasalar hemen devreye girer. Yalnızca gıda sektörü için değil tüm sektörlerde geçerlidir bu. Avrupa Birliği'nin Bank of America, Merrill Lynch, Credit Agricole ve Credit Suisse'e 28 milyon avro'nun üzerinde ceza kestiğini biliyoruz. Keza AB Komisyonu'nun Volkswagen grubuna 502 milyon 362 bin avro, BMW'ye ise 372 milyon 827 bin avro para cezasının verdiğini hatırlayalım. Kişisel verilerin gizliliğini ihlal ettiği gerekçesi ile Facebook'a 5 milyar dolarlık rekor para cezası kesildiğini de unutmayalım. ABD bu tür cezaların sık uygular. Bırakın tekelleşmeyi en ufak bir ihlal, halkın sağlığını tehdit eden bir husus ceza nedeni. Chipotle adlı yemek firmasının ödediği 25 milyon dolar, Bayer'in ödediği 2 milyar dolar ceza gibi.
“BİR KARTELİ ASMAK”
Piyasayı düzenlemek ve halkın tekelci oluşumların yapay fiyat artışlarından korunmasını sağlamak için tekelleşmeyi önleyebilecek idari para cezaları REKABET OTORİTESİ'nin elindeki en önemli kozlardan biri.
Bu konudaki literatürde caydırıcılığı simgeleyen “Arada sırada bir kartel üyesini asmak” diye bir deyim var. Zincir marketlere verilen cezalar nedeniyle muhalefetten yükselecek sesleri az çok tahmin ettiğim için belirtiyorum bunu.
Rekabetçi ortamı sağlamak ve piyasada tekelleşmeyi önlemek için devletin elindeki diğer imkân ucuz ürün satabilen marketleri desteklemek, bu tür oluşumların piyasada güçlenmesine destek vermek. Tarım Kredi Kooperatif Marketler bunlardan biri ama ne yazık ki tam ellerine yüzlerine bulaştırmış durumdalar bu işi. Ankara'da Gimsa diye bir mağaza-market emin olun tarım kredi kooperatif marketlerden neredeyse yüzde 40 daha ucuza satıyor. Üstelik kooperatif marketlerin TARLADAN SOFRAYA gibi çok iddialı sloganları ve tarım kredi kooperatifleri gibi ellerinin altında üreticilerden oluşan bir kaynak varken.
DENK BÜTÇE FETİŞİZMİNİ BİR KENARA BIRAKMANIN ZAMANI
İktidarın işi burada bitmiyor. Hep söylüyorum ve yazıyorum. Küresel odaklar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı devirmek için ekonomiyi bir enstrüman olarak kullanmaya niyetlendiler ve bunun için ellerinden geleni yapıyorlar.
İktidar hayat pahalılığından vatandaşı korumak zorunda. Bunun için tüm kaynaklarını seferber etmeli. Önceki gün Sabah gazetesi yazarı sevgili dostum Salih Tuna Twitter hesabından çok beğendiğim bir paylaşımda bulundu. Aynen aktarıyorum ve altına imzamı atıyorum:
“Bütün dünyada her şey ateş pahası. Hatta bu kadar üzerimize gelmelerine ve yabancı sermayenin gelmemesine rağmen daha iyiyiz" demek yetmez. Dar gelirliye acil destek olunmalı. Bütçe millet içindir. Bazen açık verir, bazen fazla. Milletin ihtiyacı varken denk bütçenin anlamı yok!
Denk Bütçe fetişizmini bir kenara bırakmanın zamanı. Biliyorum ilgili bakanlar denk bütçeyi “başarı haneleri”ne yazdırmak istiyorlar ama kazın ayağı öyle değil. Aynen Salih Tuna'nın dediği gibi milletin ihtiyacı varken denk bütçenin âlemi yok.
Türkiye