Merkez Bankası Başkanı yıl sonu enflasyon tahminini yükseltti
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yılın ikinci enflasyon raporunda 2022 yıl sonuna ilişkin enflasyon tahminini yüzde 23,2'den yüzde 42,8'e yükseltti.

Oluşturma Tarihi: 2022-04-28 11:01:20

Güncelleme Tarihi: 2022-04-28 11:01:20

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Şahap Kavcıoğlu, 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 19,6 puanlık güncellemeyle yüzde 23,2'den yüzde 42,8'e yükselttiklerini bildirdi.

Kavcıoğlu, Merkez Bankasında düzenlenen "Enflasyon Raporu 2022-II BilgilendirmeToplantısı"nda, "arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımını tamamladıklarını" söyledi.

Ocak-nisan döneminde bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 14 düzeyinde sabit tutulmasına karar verdiklerini aktaran Kavcıoğlu, "Merkez Bankası fonlaması sade bir operasyonel çerçevede açık piyasa işlemleri ve para takası işlemleri kanalıyla yapılmış, gecelik faizler Merkez Bankası politika faizi civarında gerçekleşmiştir. Merkez Bankasının öngörülebilir likidite yönetimi sayesinde Borsa İstanbul gecelik repo faizleri, politika faizi etrafında dalgalanmaya devam etmiştir." dedi.

Kavcıoğlu, orta vadeli tahminler üretilirken iktisadi görünümü esas aldıklarını dile getirerek, ithalat fiyatları, gıda fiyatları, küresel büyüme ve maliye politikası gibi dışsal unsurlar için varsayımları gözden geçirdiklerini ve güncellediklerini kaydetti.

Sıcak çatışma ortamına dönüşen Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin etkisiyle uluslararası emtia fiyatlarının geçen rapor dönemine göre belirgin bir şekilde yükseldiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, yılın ilk çeyreğinde elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yüksek artışlar görüldüğünü ifade etti.

- "Ham petrol fiyatları varsayımlarımız 2022'de 102,2 dolar"

Kavcıoğlu, "Tahminlerimizde baz aldığımız vadeli fiyat eğrileri, ham petrol fiyatlarının önümüzdeki dönemde, Ocak Enflasyon Raporu varsayımlarının önemli bir oranda üzerinde kalacağına işaret etmektedir." dedi.

Bu doğrultuda, ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımları da paylaşan Kavcıoğlu, "Ham petrol fiyatlarına ilişkin varsayımlarımızı 2022 yılında ortalama 102,2, 2023 yılında ise ortalama 93,9 doları olarak güncelledik." diye konuştu.

Kavcıoğlu, enerji dışı emtia fiyatlarının, arz-talep uyumsuzluğu, taşımacılık maliyetlerindeki artışlar, jeopolitik gelişmeler ve tarımsal kuraklığa bağlı olarak yükselişine devam ettiğini belirterek, ithalat fiyatlarının genel seviyesine ilişkin varsayımlarının da yukarı yönlü güncellendiğini anlattı.

Jeopolitik riskleri, uluslararası gıda fiyatlarında süregelen artışların birikimli etkilerini ve tarımsal kuraklık gelişmelerini dikkate alarak gıda fiyatlarına yönelik varsayımları 2022 ve 2023 yılları için yukarı yönlü güncellediklerini bildiren Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Küresel iktisadi faaliyet üzerinde, jeopolitik riskler, artan enerji maliyetleri ve olası arz sıkıntılarına dair belirsizliklerin artmasına bağlı olarak dış talebe ilişkin varsayımlarımızı geçtiğimiz rapor dönemine göre aşağı revize ettik. Ayrıca küresel enflasyondaki artışa bağlı olarak 2022 yılında finansal koşulların bir önceki rapor döneminde öngörülenden daha sıkı olacağını varsaydık."

Kavcıoğlu, tahminler üretilirken, makroekonomik politikaların orta vadeli bir perspektifle enflasyonu düşürmeye odaklı, "liralaşma" adımları kapsamında koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünüm esas aldıklarını aktardı.

- "Enflasyonun kademeli olarak azalacağını ve
hedeflere yakınsayacağını öngörüyoruz"

Şahap Kavcıoğlu, para politikası duruşunun sürdürülebilir fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda belirleneceği bir görünüm altında, küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesi ve baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla enflasyonun kademeli olarak azalacağını ve hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini ifade etti.

Enflasyon yükseldikçe enflasyon beklentilerindeki dağılımın açıldığını dile getiren Kavcıoğlu, dolayısıyla enflasyonun tahmin edilebileceği aralığın genişlediğini, bu durumun tahmin patikasına da yansıtıldığını söyledi.

Kavcıoğlu, enflasyon tahminlerini de paylaşarak, "Enflasyon tahmin aralığımızın orta noktaları 2022 yılı sonunda yüzde 42,8, 2023 yıl sonunda yüzde 12,9 ve 2024 yıl sonunda ise yüzde 8,3 seviyelerine tekabül etmektedir. Böylece 2022 yıl sonu enflasyon tahminini 19,6 puanlık güncellemeyle yüzde 23,2'den yüzde 42,8'e yükselttik." dedi.
Tahminlere etki eden faktörlere de değinen Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

Tahminlere etki eden faktörlere de değinen Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Bir önceki rapor dönemine göre Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarına bağlı güncelleme enflasyon tahminini 5,5 puan artırırken, gıda fiyatları varsayımındaki artıştan 2,8 puan katkı gelmektedir. Diğer yandan, yönetilen/yönlendirilen fiyatlar, büyük ölçüde alkol-tütün fiyatları ile elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki artış kaynaklı olarak yıl sonu enflasyon tahminini 2,1 puan yukarı çekerken başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyon ana eğilimine katkısı tahminler üzerinde 9,3 puan artışa neden olmuştur. Ayrıca çıktı açığındaki güncellemenin ise tahminlerimize 0,1 puan aşağı yönlü katkısı olmaktadır."

Kavcıoğlu, "2023 yıl sonu enflasyon tahminini de yüzde 8,2'den yüzde 12,9'a yükselttik. Başlangıç koşullarındaki güncellemenin enflasyonun ana eğilimine etkileri, 2023 yıl sonu enflasyon tahminini 1,9 puan artırmaktadır." ifadelerini kullandı.

Öte yandan gıda enflasyonu varsayımındaki güncellemenin, tahmini 0,7 puan yukarı çektiğini aktaran Kavcıoğlu, Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarının tahmine 2,2 puan yükseltici yönde katkıda bulunduğunu, çıktı açığındaki güncellemelerin ise 0,1 puan düşürücü yönde etkilediğini vurguladı. Tedarik zincirindeki aksamalar

Kavcıoğlu, yılın ikinci enflasyon raporunun tanıtımı amacıyla Merkez Bankası İdare Merkezi'nde düzenlediği bilgilendirme toplantısında, şubat ayında çatışmaya dönüşen jeopolitik risklerin, Kovid-19 salgınının ardından tedarik zincirindeki aksamaların artmasına, arz kısıtlarının yeniden kötüleşmesine neden olduğunu söyledi.

Çin'de artan vaka sayıları neticesinde alınan karantina önlemlerinin genişletilmesinin arz sürekliliğindeki bozulmayı derinleştirdiğine dikkati çeken Kavcıoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmanın, başta Avro Bölgesi olmak üzere, küresel ekonomiyi emtia fiyatları, tedarik ve ticaret kanallarıyla etkilemesi küresel büyüme görünümü üzerindeki riskleri artırmaktadır. Bu doğrultuda ticaret ortaklarımızdaki büyüme beklentileri de önceki rapor dönemine göre aşağı yönlü güncellenmektedir."

Salgın sürecinde tedarik problemleri nedeniyle artan enflasyonun, jeopolitik risklerin artışını takiben bu kez emtia fiyatları kanalıyla yükseldiğini dile getiren Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Bölgesel çatışmaların tetiklediği güçlü negatif arz şokları, küresel ham madde fiyatlarında büyük artışa yol açmıştır. Dünya genelinde gerek manşet gerekse çekirdek enflasyon oranları yüksek seviyelere ulaşmıştır. Salgının etkilerinin zayıflamasıyla ortadan kalkması beklenen arz ve tedarik sorunları henüz düzelme eğilimine girmedi. Aynı zamanda jeopolitik riskler de bahsedilen kanallarla, enflasyonu olumsuz etkilemeye devam etmiştir."

Kavcıoğlu, yurt içi makro ekonomik görünüm konusunda da bilgi vererek, Türkiye'nin 2021 yılının dördüncü çeyreğinde OECD ülkeleri arasında net ihracatı yıllık büyümeye en fazla katkı yaptığı ülkeler arasında yer aldığını bildirdi.

Bu yılın birinci çeyreğine ilişkin verilerin, iktisadi faaliyetin kompozisyonundaki iyileşme eğiliminin devam ettiğini gösterdiğini anlatan Kavcıoğlu, bu dönemde, iç talebin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte üretimin, dış talebin katkısıyla, gücünü koruduğunu ifade etti.

"Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin
sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir"

Üretimde gözlenen artışın imalat sanayisinin geneline yayılırken ihracatçı sektörlerde sanayi üretimi daha güçlü seyrettiğini belirten Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"Sanayi ciro endeksleri de yurt dışı talebin sanayi üretimini olumlu etkilediğini göstermektedir. Sanayi üretimi uzun süredir devam eden arz kısıtlarına rağmen esnek ve dayanıklı yapısıyla büyümeyi ve iş gücü piyasasını desteklemektedir. Yatırım harcamaları güçlü bir artış eğilimindedir. Potansiyel büyümenin sürükleyicilerinden makine-teçhizat yatırımları 2019 yılının son çeyreğinden bu yana dokuz çeyrektir yıllık bazda üst üste artış kaydetmektedir. Söz konusu dönemde makine-teçhizat yatırımlarının yıllık bazda ortalama büyüme oranı yaklaşık yüzde 20 seviyesinde olmuştur. Diğer taraftan, net ihracat gibi cari dengeyi destekleyen bileşenlerin katkısı salgın sonrasında yüksek seviyelerde gerçekleşmiştir. Bu durum büyümenin kompozisyonunda sürdürülebilir bileşenlerinin güçlendiğine işaret etmektedir. 2021'de makine-teçhizat yatırımları ve net ihracatın gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı yüzde 17,4'e çıkarak son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşmıştır."

Kavcıoğlu, anket verilerinin, nisan ayı itibarıyla firmaların gelecek dönem yatırım harcamalarını artırmayı planladığına işaret ettiğine dikkati çekerek, bu eğilimin yatırım malı üreten ve ihracatçı sektörler başta olmak üzere tüm sektörlere yayılarak güçlendiğini gözlemlendiğini bildirdi.

Kavcıoğlu, ocak-şubat ayları ortalamasına bakıldığında yatırım malları ithalatında ve sermaye malları başta olmak üzere sanayi üretiminde görülen artışlar sabit sermaye malları talebinin güçlü seyrettiğini teyit ettiğini bildirdi.

Kapasite kullanım oranlarının bazı sektörlerde tarihsel ortalamalarının üzerine çıktığını, ilave kapasite ihtiyacının gelecek dönemde de yatırım talebini destekleyebilecek bir unsur olduğunu değerlendirdiklerini aktaran Kavcıoğlu, bu çerçevede, artan yatırım ihtiyacının uzun vadeli Türk lirası yatırım kredileriyle karşılanması önem arz ettiğini söyledi.
Kompozisyonu güçlenen büyümenin iş gücü piyasasına yansımalarının da memnuniyet verici olduğunu vurgulayan Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Yurt içi üretim ihracatın katkısıyla güçlü seyrederken ekonomimizin istihdam oluşturma kapasitesinin sürekli arttığını görüyoruz. Şubat ayı itibarıyla son bir yılda mevsimsellikten arındırılmış olarak istihdam 2,4 milyon kişi kadar artış göstermiştir. Bu dönemde iş gücüne katılım oranı artarken işsizlik oranı yüzde 13,2'den yüzde 10,7'ye gerilemiştir. Türkiye salgın sonrasında OECD ülkeleri arasında istihdamını en fazla artıran ülke olmuştur. Yüksek frekanslı veriler, istihdam görünümündeki iyileşmenin ve iş gücü piyasasındaki olumlu seyrin iktisadi faaliyet görünümüyle uyumlu olarak sürdüğüne işaret etmektedir. Salgın sonrası istihdam artışlarına sanayi sektörü güçlü katkı verirken, anketler imalat sanayinde istihdam beklentilerinin yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde istihdamın artışının devam edeceğini öngörüyoruz."

- "İhracata dayalı büyüme sürdürülebilir
fiyat istikrarı için önem arz ediyor"

İhracata dayalı büyümenin sürdürülebilir fiyat istikrarı için önem arz ettiğinin altını çizen Kavcıoğlu, Türkiye ekonomisinin, komşu ve yakın bölgede bulunan veya emsal ülkelerle karşılaştırıldığında, imalat sanayisinin ihracattaki payının, ihracat yapılan ürün ve pazar sayısı ile ihracat çeşitliliği bakımından öne çıktığını söyledi.

Ülkenin ihracatında imalat sanayisi ürünlerinin payının yüzde 78 ile diğer emsal ve çevre ülkelerin çoğuna kıyasla daha yüksek olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Ülkemiz, 200'den fazla ülkeye 4 bin 300 civarında çeşitte ürün satarak benzer ülkelere kıyasla daha yüksek bir pazar ve ürün çeşitlenmesine ulaşmıştır. En fazla ihracatı yapılan üç ürünün toplam ihracat içindeki payının yaklaşık yüzde 29 gibi görece düşük bir oranda olması ise ihracatın belli ürünlerde yoğunlaşmadığına işaret etmektedir. Salgın döneminde Türkiye'nin küresel ticaretteki konumu önem kazanmış, ekonomimizin sahip olduğu göreli avantajları değerlendirebileceği bir fırsat penceresi oluşmuştur. Bu dönemde ekonomimiz hızla bölgesel bir üretim merkezine dönüşmektedir."

Ülke büyümesinin yapısında ihracat odaklı önemli bir dönüşüm yaşandığını belirten Kavcıoğlu, ihracatın 2021'de 225 milyar dolara ulaştığına, salgın öncesi döneme kıyasla ihracattaki büyümenin OECD ülkeleri arasında en iyi performanslardan biri olarak kayda geçtiğine dikkati çekti.

İhracatın, salgın döneminde yakaladığı artış eğilimini, 2022'nin ilk çeyreğinde yükselen bölgesel risklere rağmen koruduğunu anlatan Kavcıoğlu, bölgesel çatışmanın etkileriyle kaçınılmaz olarak Rusya ve Ukrayna'ya olan ihracat azalırken, aynı dönemde Avrupa Birliği'ne ihracatın belirgin artış gösterdiğini, ihracattaki olası kayıpların çok kısa süre içinde telafi edilebildiğini söyledi.

Jeopolitik gelişmelerin etkisiyle enerji fiyatlarındaki rekor artışların ivmelenerek sürmesi sonucunda ithalatın ilk çeyrekte yükseldiğini vurgulayan Kavcıoğlu, altın ve enerji hariç tutulduğunda ara malları ithalatının, enerji dışı emtia fiyatlarındaki artışlara paralel olarak yükselişini sürdürdüğünü, tüketim ve yatırım malları ithalatının ise nispeten daha sınırlı arttığını bildirdi.

-İhracat miktarının ithalata oranla belirgin bir iyileşme sağladı

Kavcıoğlu, sürdürülebilir cari dengenin kalıcı fiyat istikrarı için kritik önemde olduğunu belirterek, dış ticareti fiyat etkilerinden arındırarak miktar bazında incelediklerinde ihracat miktarının ithalata oranla belirgin bir iyileşme sağladığını , 2021'de altın hariç ihracat miktarının yüzde 21,3 artarken altın hariç ithalattaki yıllık artışın da yüzde 4,4 olarak gerçekleştiğini anlattı.

İş ve fiyat çevrimlerinden arındırılmış temel cari denge göstergesinin 2021 sonunda ilk defa pozitif olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, şöyle devam etti:

"2021'in ikinci yarısında aşılamanın yaygınlaşması ve seyahat kısıtlamalarının gevşetilmesiyle ivmelenen yabancı ziyaretçi sayısındaki artış eğilimi gücünü korumaktadır. Böylelikle hizmetler dengesinin cari dengeye sunduğu olumlu katkı artarak sürmektedir. Cari işlemler dengesinde enerji fiyatlarından kaynaklanan riskler devam etmektedir. Uzun dönemli eğilimi gösteren 12 aylık birikimli cari işlemler açığı yükselen enerji fiyatlarının etkisiyle son aylarda artmıştır. Altın ve enerji hariç bakıldığında ise yıllık cari dengedeki iyileşmenin sürmekte olduğu görülmektedir."

Kavcıoğlu, liralaşma stratejilerinin en önemli bileşenlerinden birinin de kredilerin iktisadi faaliyetle uyumlu hareket etmesini sağlamak olduğunu vurgulayarak, sürdürülebilir cari dengenin tesis edilmesi için uzun vadeli Türk lirası kaynaklarının yatırımlara, ihracata, kapasite artışlarına ve özellikle KOBİ'lere yönlendirilmesinin kritik önemde olduğuna dikkati çekti.

"Liralaşma stratejisi çerçevesinde kredilerin büyüme hızı ve kompozisyonu fiyat istikrarı ve finansal istikrarla uyumlu hale getirilecek." diyen Kavcıoğlu, şunları kaydetti:

"Yılın ilk çeyreğinde firmalara verilen kredilerdeki artış kredi büyümesinin en önemli belirleyicisi olmuştur. Nisan itibarıyla kur etkisinden arındırılmış ticari kredi ve tüketici kredisi büyüme hızları sırasıyla yüzde 47,9 ve yüzde 17,7 düzeyinde gerçekleşmiştir. Jeopolitik riskler neticesinde küresel emtia fiyatlarındaki artışlar işletme sermayesi talebini artırarak ticari kredilerdeki artışta önemli rol oynamıştır. Ticari kredi büyümesi enflasyona kıyasla daha yavaş seyretmiştir. Ticari kredilerdeki ivmelenmenin iktisadi faaliyetle uyumlu olmayan kısmından duyduğumuz rahatsızlığı PPK kararlarında dile getirmiş ve son karar metnimizde makro ihtiyati araçlarımızı bu doğrultuda güçlendireceğimizi belirtmiştik. Bu kapsamda kredilerin üretim, yatırım ve ihracat için kullandırılmasına yönelik makro ihtiyati tedbirlerimizi kararlılıkla uygulamaktayız."

- Emtia piyasalarındaki arz-talep dengesizlikleri

Tüketici enflasyonunun yılın ilk çeyreğinde yüzde 61,14 olarak gerçekleştiğini ve tüm alt gruplarda artışlar gözlendiğini vurgulayan Kavcıoğlu, mevsimsellikten arındırılmış verilerin ise aylık artışların yüksek seyretmekle birlikte yavaşlama eğiliminde olduğunu gösterdiğini kaydetti.

Kavcıoğlu, yılın ilk çeyreğinde enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarındaki güçlü artışların enflasyondaki yükselişin ana belirleyicisi olduğunun altını çizerek, nitekim uluslararası emtia fiyatlarında mart ayında tarihsel olarak en yüksek aylık artışlardan birinin kaydedildiğini belirtti.

İthalat fiyatlarındaki artışın yanı sıra, yüksek seyreden taşımacılık maliyetleri ve tedarik sürecindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurların enflasyon görünümünü olumsuz etkilemeye devam ettiğini dile getiren Kavcıoğlu, emtia fiyatlarındaki keskin artışlara bağlı olarak enflasyondaki yükselişte enerji ve gıda gruplarının öne çıktığını söyledi.

Yaptıkları analizlerin, enflasyondaki yükselişin temel belirleyicilerinin küresel emtia fiyatları, döviz kuru ve arz yönlü aksaklıklar olduğunu gösterdiğine işaret eden Kavcıoğlu, yılın ilk çeyreğinde ithalat birim değer endeksinin emtia fiyatlarını takiben belirgin artışlar gösterdiğini ve enflasyonu yukarıya çeken esas unsurlardan biri olduğunu vurguladı.

Emtia piyasalarındaki arz-talep dengesizlikleri nedeniyle süregelen fiyat artışlarının, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmayla daha da güçlendiğini belirten Kavcıoğlu, enerji endeksinin yüzde 44 oranında çeyreklik yükselişle öne çıkarken emtia fiyat artışlarının alt endeksler geneline yayıldığının görüldüğünü ifade etti.

Kavcıoğlu, "Şubat sonunda sıcak çatışmaya dönen jeopolitik gelişmelerle birlikte gıda fiyatlarına ilişkin riskler belirginleşmiş, başta buğday ve ayçiçek yağı olmak üzere uluslararası tarımsal emtia fiyatlarında yüksek artışlar gözlenmiştir. Bu dönemde uluslararası gıda fiyatları tarihsel olarak en yüksek seviyesine ulaşmıştır." değerlendirmesini yaptı.

- "Enflasyon üzerinde tüketici kredisi kaynaklı etkiler ılımlı seyretmiştir"

Küresel arz zincirlerindeki aksaklıkların yılın ilk çeyreğinde de sürdüğünü belirten Kavcıoğlu, jeopolitik sorunların yanı sıra artan vakalar nedeniyle Çin'in salgın tedbirlerini sıkılaştırılmasının, tedarik sürelerinde iyileşmeyi sınırladığını ve uluslararası taşımacılık maliyetlerinin yüksek seviyelerini korumasına neden olduğunu söyledi.

Şahap Kavcıoğlu, küresel sorunların yanı sıra yurt içi enerji fiyatlarındaki gelişmelerin de üretici fiyatları üzerinde baskı oluşturduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Merkez Bankası bünyesinde takip ettiğimiz çıktı açığı göstergeleri 2021'in son çeyreğinde potansiyelin üzerinde bir ekonomik aktiviteye işaret etmiştir. Geçtiğimiz yıl canlı seyreden iç talep koşullarının 2022 yılının ilk çeyreğinde yavaşladığını görüyoruz. Bu dönemde dış talep, jeopolitik gelişmelere karşın gücünü korumuş, mal ihracatının güçlü seyrine hizmet ihracatındaki toparlanma eşlik etmiştir. Kredi kullanımında gözlenen yavaşlama 2021'in son çeyreğinde tersine döndükten sonra 2022'nin ilk aylarında yükseliş eğilimine girmiş ve iktisadi faaliyeti destekleyen unsurlardan biri olmuştur. Sektörel kırılımlar incelendiğinde, kredi gelişmelerini TL cinsinden firma kredilerinin sürüklediği izlenmiştir. Bireysel kredilerin tarihsel ortalamasına yakın bir seyir izlemesiyle enflasyon üzerinde tüketici kredisi kaynaklı etkiler ılımlı seyretmiştir. Yılın ilk çeyreğinde çıktı açığı göstergeleri bir önceki çeyreğe kıyasla yavaşlasa da pozitif bölgede kalmaya devam etmiş, talep koşullarının enflasyondaki yükselişe etkisi döviz kuru, küresel emtia fiyatları, arz yönlü aksaklıklar gibi diğer ana belirleyicilere kıyasla düşük olmuştur." -Küresel büyüme beklentilerinin hızla bozulmakta

Jeopolitik risklerin oluşturduğu arz kısıtları ve artan belirsizliklerle küresel enflasyonun yakın tarihin en yüksek seviyelerini aşmakta ve küresel büyüme beklentilerinin hızla bozulmakta olduğuna dikkati çeken Kavcıoğlu, "Bununla birlikte ekonomimiz salgın sonrasında küresel ticaretteki konumunu güçlendirmekte ve büyümemizde yatırım ve net ihracatın katkısının artışıyla kendini gösteren yapısal bir gelişme yaşamaktadır. Bu çerçevede, iş gücü piyasası göstergeleri salgın sonrasında sürekli iyileşme kaydetmekte ve ekonominin istihdam oluşturma kapasitesindeki artış cari dengeyi kuvvetlendiren sektörler tarafından beslenmektedir. İhracat miktarı, ithalat miktarına göre güçlü bir artış göstermekte, döngüsel etkilerden arındırılmış cari dengemiz fazlaya işaret etmektedir." dedi.

Kavcıoğlu, yakın dönemde cari dengenin üzerinde risk oluşturan ve bölgedeki çatışmalarla zirveye çıkan enerji ve ham madde fiyatlarının enflasyonu da olumsuz etkilediğini belirterek, "Küresel ekonomi açısından sürdürülebilir bulmadığımız enerji fiyat seviyelerinde normalleşme yaşandıkça enflasyondaki düşüş ve sürdürülebilir cari denge hedeflerimize ulaşacağız. Bu süreci, liralaşma stratejisi çerçevesinde atacağımız güçlü adımlarla yürütmeye kararlıyız." değerlendirmesinde bulundu. - "Ödeme aracının Türk lirası olması
liralaşma stratejimizin nihai hedefidir"

Konuşmasında, liralaşma stratejisine de değinen Kavcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hane halkı, firma ve banka bilançolarında milli paramızın ağırlığının kalıcı olarak artması ve ülkemizde tek ödeme aracının Türk lirası olması, liralaşma stratejimizin nihai hedefidir. Bildiğiniz gibi liralaşma stratejisi kapsamında gözden geçirme süreci tamamlanan bir dizi uygulamayı yakın zamanda hayata geçirdik. Türk lirası yükümlülükler için tutulan zorunlu karşılıkların sadece Türk lirası ile tesisi prensibi doğrultusunda, döviz cinsinden tesis edilmesi imkanını sonlandırdık. Reeskont kredilerimizin net ihracatçı firmalar için yalnızca belirlenen Türk lirası cinsi harcama alanlarında kullanımına izin vererek, Merkez Bankasının fonlaması kaynaklı yabancı para talebi oluşmamasını ve reeskont kredilerinin amacına uygun değerlendirilmesini sağladık."

Kavcıoğlu, geçen yıl aralıkta yabancı para ve altın mevduatların Türk lirasına dönüşümünü destekleyerek, Türk lirası mevduat tercihinin güçlenmesi yönünde önemli bir adım attıklarını, bu uygulamanın banka bilançolarındaki Türk lirası payını artırırken fonlama vadesini uzattığını, bununla banka bilançolarını güçlendirmesi yoluyla finansal istikrara katkısını net şekilde görmekte olduklarını vurguladı.

Liralaşma stratejisinin önemli bir bileşenin de uygun maliyetli ve uzun vadeli kredilerin üretim, yatırım ve ihracat artışlarıyla sürdürülebilir fiyat istikrarını desteklemesi olduğuna işaret eden Kavcıoğlu, uzun vadeli ve uygun maliyetli Türk lirası kredilerin doğru bir kompozisyonla ve tabana yayılmış olarak iktisadi faaliyetle buluşması için makro ihtiyati araçları güçlü bir şekilde kullanmaya devam ettiklerini dile getirdi.

Kavcıoğlu, liralaşma stratejisi kapsamında gözden geçirme süreci devam eden likidite yönetiminin teminat yapısına yönelik atılacak adımların teknik ekiplerce tamamlandığını, çok yakın bir dönemde para ve kur politikası metnindeki yol haritalarıyla uyumlu olarak fonlama yapısında Türk lirası cinsinden kıymetlerin teminat olarak kullanımını ve talebini artırıcı ek adımlarımızı devreye alacaklarını söyledi.

Merkez Bankası olarak liralaşma kapsamında firmaların ödemelerini Türk lirası ile yapmalarını önemsediklerini belirten Kavcıoğlu, "Para ikamesinin ve dövize endeksleme davranışının parasal aktarımı verimsizleştiren ve enflasyonu artıran zararlarının farkında olarak bu konuda son dönemde atılan adımları değerli buluyoruz." dedi.