Pandemi bozdu pahalılık yıktı
2020 yılında COVİD-19 ile boğuşan dünyanın birçok ülkesi ekonomik olarak da sıkıntılı aylar geçiyor. Aşının bulunmasına rağmen adil dağıtım yapılmaması ve etkin tedaviye dönük sürecin uzaması piyasaları olumsuz etkiliyor. Dünya genelinde ekonomik göstergelerin istikrarlı olmamasından kaynaklanan huzursuzluğun 2022 yılında da sürmesi bekleniyor. Bu süreçte yakın takibe alınan konuların başında enflasyon gelmekte.

Oluşturma Tarihi: 2021-10-17 22:33:42

Güncelleme Tarihi: 2021-10-17 22:33:42

Pandemi ile birlikte ekonomiye destek için piyasada dolaşan paranın bollaşması, aşıyla ilgili sürecin olumlu seyretmesi, hemen hemen herülkede pandemi odaklı kısıtlamaların kaldırılması gibi önemli gelişmelerin ardından piyasaların kendini bulma çabasında önemli yol alındı. Ancak ekonomilerdeki ciddi toparlanmaya karşılık varlık fiyatlarındaki yükseliş, artan talebe uyum sağlayamayan enerji emtialarındaki üretim yetersizliği ve tedarik sorunları baş gösterince bir çok ülkenin yıllardır gündeminde olmayan enflasyon ülkelerin en önemli sorunu haline dönüştü. Avrupa dahil gelişen ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomi yönetimlerinin enflasyonla mücadele etme programlarını gündemlerine almanın zamanı gelmiş durumda.

Bu çerçevede ilk adımda parasal sıkılaştırma politikası izlenecek ve ekonomide soğutma çalışmalarına başlayacaklar.

Bazı ülkelerde stagflasyon (ekonomik durgunlukla yüksek enflasyonunun eş zamanlı görülmesi) tartışmaları iktidarda olan siyasileri zorlayacak.

Bir çok ülkede maliyet enflasyonu öne çıkacak. Bu dönemde özellikle doğalgaz, petrol ve kömür fiyatlarında yükselişin sürkesi bekleniyor.

* Merkez Bankalarının karar verdiği reel faizel ilgili sürprizlerin de en geç kasım ayında ekonomi politikalarına yön vermesi bekleniyor. Örneğin ABD Merkez Bankası Fed'in kasım veya aralık aylarında tahvil alımlarının azaltımına başlaması öngörülüyor. Geçen hafta açıklanan Fed tutanaklarında bu durum açıkça dillendirildiğine dikkat çeken piyasa uzmanları, "Eğer Fed bu yönde bir adım atarsa Avrupa ve diğer gelişmiş ülke merkez bankaları onu takip edecek. Rusya ve Brezilya başta olmak üzere Türkiye'nin de dahil olduğu gelişen ülkeler kategorisinde birçok ülke faiz artışına başladı bile. Hatta birkaç kez üst üste faiz arttırımı yaptılar" değerlendirmesinde bükünüyor. Türkiye'deki durumun farklılığına dikkat çeken uzmanlar, "TCMB geçen ay bir puanlık faiz indirimine gitti. Önümüzdeki hafta tekrar faiz indiriminin gelip gelmeyeceği tartışılıyor" diyor.

* Enflasyondaki yükseliş trendi ekonomik toparlanmayı adeta gölgeliyor. Veriler eşliğinde değerlendirildiğinde, Türkiye'de TÜFE yüzde 20'ye yaklaşırken, ÜFE ise yüzde 45'ten döndü. Fiyat artışları dünyanın birçok ülkesinin ana konusu olup ekonomik toparlanmayı tehdit eder seviyeye geldi.

* Son aylarda temel emtia fiyat endekslerinde salgın döneminde oldukça yüksek artışlar yaşanıyor. Açıklanan veriler ışığında ekonomistlerin tespitlerine göre Çin'de çift haneli rakamlara çıkan üretici fiyatlarındaki artışlar, 1996'dan beri görülen en yüksek seviyelerde. Euro Bölgesi'nde son 13 yılın, Almanya'da son 29 yılın en yüksek enflasyonu yaşanıyor. Uzun zamandır yüzde 2 civarında enflasyon yaşayan ABD'de yıllık fiyat artış oranları yüzde 5'in üzerine çıktı. İngiltere'de ise dört kişilik bir ailenin tüketim sepetine son bir yılda toplamda 1831 sterlin (yaklaşık 24 bin TL) ilave yük bindi.

* ABD'de son bir yılda benzin fiyatlarında yaşanan artış oranı yüzde 42. İngiltere'de benzinin pompa fiyatı Eylül 2012'den bu yana görülen en yüksek seviyeye çıktı. Almanya'nın 32 bölgesindeki enerji tedarikçileri sonbaharda ısınma faturalarına ortalama yüzde 12.6 oranında zam yaptılar.

Gıda fiyatlarındaki artışlar da ekonomileri zorluyor. Salgın döneminde artan gıda talebi, uzun süreli kuraklık ve tedarik zincirlerinde yaşanan sorunlar gıda fiyatlarının sıçramasına neden oldu. Küresel gıda enflasyonu yıllık bazda FAO verilerine göre yüzde 33, IMF verilerine göre ise yüzde 29 civarında. ABD'de gıda enflasyonu son 11 yılın zirvesini gördü.

* 2021'in bitimine kısa süre kala dünya ekonomisinin ortak düşmanı olarak tekrar gündeme gelen enflasyonla mücadele konusunda atılacak adımların sonuç verici nitelikte olması beklentisi hakim. Konuyu derinlemesine ele alan Ekonomist yazar Doçent Dr. Nurullah Gür, "Böyle bir dönemde dar gelirli ailelerin ve orta direğin satın alma gücünü arttıracak politikaları devreye sokmak çok önemli" diyerek şu uyarılarda bulunuyor: Satın alma gücündeki gerilemeyi telafi etmek için enflasyonun geçici, ücret artışlarının ise kalıcı olması sağlanmalı. Bunun için öncelikle sabırlı, kararlı ve çok boyutlu biçimde enflasyonla mücadelede etmek gerekiyor. Bir taraftan da salgının bu döneminde artık genel büyüme rakamlarını artıran değil, istihdamı ve reel ücretleri yukarı taşıyan politikalara ihtiyacımız olacak. Burada ücretleri bir defa arttırıp, geçici bir etki yaratacak yöntemlerden bahsetmiyorum. Çünkü altı dolu olmayan nominal ücret artışlarının enflasyonu bir sarmala sürükleme riski var. Düzgün maaşlar veren işlerin sayısını artırma noktasında daha akıllı adımlar atmak ve yapısal boyutlara eğilmek gerekiyor. Zaman alacak olsa da reel ücretleri kalıcı olarak artırmanın yöntemi bu. Kamu, kritik bazı sektörlerdeki maliyet artışlarını belli oranlarda sübvanse ederek hayat pahalılığıyla mücadele etme noktasında katkı sağlayabilir. Geçici bir süreliğine uygulanabilecek bu yöntem, kamu harcamalarını artırsa da enflasyonist bir maliye politikası değil. Hatta tam tersine hizmet ediyor. Dolayısıyla, uygulandığı takdirde oluşacak bütçe açıklarının finans piyasalarını aşırı tedirgin etmesini beklemeyiz.