Elektrikli otomobil satın alma maliyetlerinin, içten yanmalı motorla çalışan otomobillerle aynı seviyeye ulaştığında satış sonrasının da ivme kazanacağı belirtilirken, küresel pazarda üretilen araçların 2025 yılına kadar ciddi oranda elektriklilerden oluşacağı öngörülüyor.
Motor AŞİN Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Genel Müdürü Saim Aşçı, "Günümüzde bir otomobilde ortalama 900 metre kablo, 100 adet elektronik kontrol ünitesi, 1000 ile 1500 adet arasında çip bulunsa da önümüzdeki yıllarda mekanik parçaların yerini çok daha fazla elektronik ekipmanın aldığına şahit olacağız. 2022 yılına kadar dünya çapındaki üreticiler, 200'den fazla yeni elektrikli otomobil modeli tanıtmış olacak. Ancak içinde bulunduğumuz günlerde yaşanan çip krizi gibi araç bataryalarında kullanılan lityum da, geçmişte yaşanan petrol krizlerine benzer şekilde yüksek talep ve hızlı elektrifikasyon dönüşümü sebebiyle gelecekte yeni krizlere yol açabilir." ifadelerine yer verdi.
Birçok yedek parça üreticisi içten yanmalı motorların emisyon oranlarını düşürmek adına her yıl ciddi AR-GE çalışmaları yürütüyor.Konvansiyonel motorlar dışında elektrikli araçların gelişim serüveninde de daha az mekanik, daha çok elektronik ekipmanlara ve komponentlere yer veriliyor.
Hibrit teknoloji önemini koruyor
Günümüzde bir otomobilde ortalama 900 metre kablo, 100 adet elektronik kontrol ünitesi, 1000 ile 1500 adet arasında çip bulunduğuna dikkat çekiliyor. 2030 yılına kadar içten yanmalı motorların hibrit teknolojileri sayesinde önemini koruyacağı da dile getiriliyor. Elektrikli araçların kendi eko sistemini tamamlaması, sektörün nereye gideceği konusunda önemli bilgiler sunacak. Elektrikli araçlarda ivme, satın alma maliyetleri benzinli ve dizel araç seviyesine düştüğünde ve doğal olarak oluşacak 2. el piyasası ekonomik bir büyüklüğe ulaştığında yakalanacak.
Elektriklileşme süreci
Aşçı değerlendirmesinde şunlara vurgu yaptı: "Asıl etkiyi ise hafif ve ağır ticari araçlardaki elektriklileşme sürecinde göreceğimize inanıyoruz. Bu da satış sonrası pazarında direkt olarak bir dönüşüm etkisi yaratacak. Avrupa'daki beklenti, 2030 yılına kadar üretim bantlarından çıkan otomobillerin yüzde 22'sinin tamamen elektrikli olması. Elektrikli araç üretimindeki potansiyel ivmeden kaynaklı olarak yedek parça üreticileri, akaryakıt şirketleri ve madeni yağ üreticileri şimdiden bu pazardan pay almak adına elektrikli araçlara uygun çözümler geliştirmeye başladı. Bütün bu baş döndürücü gelişmelerle beraber özellikle hafif ve ağır ticari araçlardaki elektriklileşmede yaşanacak nispeten zor uygulamalar hesaba katılırsa, tüm dünya coğrafyasındaki bu trendin satış sonrasındaki konvansiyonel araç parçaları tarafında, ülkemiz ve yakın komşularımızdaki etkisini 2035-2040 yıllarından önce görmemizin zor olduğunu düşünüyoruz." dedi.
Petrol krizinin tekrarı araç bataryalarında yaşanabilir"
Lityum-iyon bataryalar
Emisyon seviyelerini kontrol altında tutan ECU sistemleri, start-stop, gelişmiş şerit takip ve ESP sistemleri, otonom sürüş gibi teknolojilerin ağırlık kazanmasıyla "çiplerin otomobillerde olmazsa olmaz konuma ulaştığını" ve kaçınılmaz bir krizle karşılaşıldığını ifade eden Aşçı, 70'li yıllardaki petrol krizine atıfta bulundu ve "Yeni çözümler geliştirilene kadar şimdilik elektrikli otomobillerin güç kaynağını lityum-iyon bataryalar oluşturuyor. Lityum kaynaklarında yaşanacak bir kıtlık ve belirli tekelleşmeler, 70'li yıllarda yaşadığımız petrol krizinin benzerini yaşamamıza neden olabilir. Bu durumda tıpkı o günlerdeki gibi otomobiller tekrar küçülebilir, elektronik donanımlar ve motor güçleri kısılabilir, hibrite tekrar dönüş yaşanabilir." yorumunda bulundu.