TCMB'nin düzenlediği ekonomist sunumu toplantısında konuşan Başkan Şahap Kavcıoğlu, geçici enflasyon faktörlerinin azalmasını beklediklerini söyleyerek, enflasyon konusundaki düşüş yönündeki yönlendirmesine devam etti. Çekirdek enflasyon olgusuna dayanarak, Merkez Bankası'nın arz kaynaklı faktörleri kontrol edecek bir konumda olamayacağını belirten TCMB Başkanı, para politikasının müdahale alanının talep şokları unsuru üzerinden olabileceğini belirtti. Son dönemdeki çekirdek enflasyon söylemlerine yönelik olarak ise, manşet enflasyonun ikinci plana atılmadığı açıklamasını yaptı.
Sunumda üzerinde durulan başlıklar ve bunlara dair yorumda bulunan Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan şöyle devam etti:
Merkez Bankası'nın politika duruşunda çekirdek enflasyon olgusu baz alınan unsurlardan birisi olmakla beraber, para politikasının rolü talep faktörlerini etkilemektedir.
Tüketici kredileri, geçmiş yılların ortalamalarının altında seyretmektedir. Hükümetin son dönemdeki politika adımları çerçevesinde alınan makroihtiyati önlemler, bireysel kredilerde ılımlılaşma sağlamaktadır.
Türk tasarruf sahiplerinin lira tercihi güçlü olmaya devam etmektedir. Yerel para mevduatları bu yıl yaklaşık 300 milyar lira artmıştır.
Türkiye Merkez Bankası döviz rezervlerini artırmaya devam edecek.
Analizde şunlar kaydedildi: "Bu alıntılar ışığında; Merkez Bankası'nın enflasyonu oluşturan faktörleri bütünsel olarak değerlendirme çerçevesinde arz yönlü baskılar, yönetilen yönlendirilen fiyatlar etkisi ve açılma kaynaklı talep artışı olarak gruplandırdığı görülmektedir. Bu faktörlerin genelinde bir geçicilik etkisi öngörülmekle birlikte, harici unsurlar ortadan kalktıkça düşüş eğiliminin ön plana çıkması beklenmektedir. Enflasyonun katmansal göstergeleri çerçevesinde çekirdek B ve C göstergelerinde yakın dönem eğiliminin yavaşlama yönünde olduğu belirtilmektedir.
ÜFE kanalında ise, emtia fiyatları, tedarik aksaklıkları ve talep kaynaklı olarak baskının devam ettiğine işaret edilmektedir. Merkez Bankası'nın enflasyonu etkileyen faktörler, çekirdek fiyat eğilimleri, artan enflasyonun enflasyon beklentilerine etkisi gibi unsurları değerlendirerek karar aldığı ve hiçbir faktörün (çekirdek enflasyon, manşet enflasyon, ticari kredi büyümesi vs.) para politikası kararlarında tek başına etkili olmadığı ve modelin parçaları olduğu vurgulanmaktadır"
"Üretimin hızla artan talebe cevap verememesi nedeniyle, ÜFE-TÜFE makası Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede tarihsel ortalamaların üzerinde seyretmektedir." denilen analizde şunlara vurgu yapıldı: " ÜFE'nin elbette TÜFE'ye yansıma katsayısı %100 oranında değildir, çünkü girdi sepetindeki farklılık, farklı mal gruplarına olan talep farklılığı (dayanıklı mal, dayanıksız mal ayrımı), teknolojik gelişim ile beraber girdi çeşitliliği, ikamesi ve elastikiyet ile ekonomideki büyüme, talep koşulları etkili olmaktadır. Ayrıca, yakınsamanın gecikmeli etkileri hızlı büyüme ve düşük büyüme dönemlerinde farklılık gösterebilmekte, ÜFE'deki birikim hızlı büyümede daha erken, yavaş büyümede daha geç dönemde tüketici fiyatlarına yansıyabilmektedir. Büyüme patikasını hızlandırma bağlamındaki politika uygulamasında ise, döviz kurları başta olmak üzere domestik maliyet unsurlarının daha hızlı bir biçimde fiyat yansımalarını görmemiz olasıdır. Özellikle, ithal maliyetlerine yansıyan döviz ve küresel emtia fiyatları etkenlerinde ÜFE-TÜFE geçişkenliği, yeterince sıkı olmayan bir faiz politikası düzleminde hasar etkisini artırabilir"
Krediler konusunda ise şunlara dikkat çekildi:
Şirketlerin yatırım iştahının yüksek olmasına ve bankaların kredi faizlerinin yüksekliği ile NIM daralması yaşamasına referans verilmesi, faiz indirimine temel oluşturan faktörlerin içine kredi mekanizmasını da dahil edebileceğimizi gösteriyor. Bu bakımdan, Merkez Bankası ticari kredi gelişimlerini de desteklemek amacıyla faiz indirimlerine devam etmek isteyebilir.
Önemli olarak görülebilecek soru cevap kısmına ait referanslar arasında gösterebileceğimiz diğer açıklamalar şöyle;
Enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların Türkiye'de de etkisini yitireceğini öngörüyoruz.
Para politikası duruşumuzu belirlerken, para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına yönelik analizleri değerlendirdik.
Manşet enflasyonu ikinci plana atarak sadece çekirdek enflasyonu öne alarak değerlendireceğimizi söylemedik.
Mart ayında YP mevduattan TL mevduata kayda değer düzeyde bir dönüş gerçekleşti, takip eden aylarda mevduat artışının TL cinsinden olması ters para ikamesi görünümünü olumlu yönde destekliyor.
Faiz indirmemize rağmen para politikamız yeterince sıkı. Kurdaki artış, doların küresel olarak değer kazanmasına bağlı. Faiz artıran ülkelerde de dolar yükseldi.
Başekonomist Erkan analize şöyle devam etti: "Merkez Bankası'nın toplantıda ön plana çıkan söylemlerine yorum olarak; enflasyon konusunda ihtiyatlı bir yaklaşım belirleyerek güncel riskleri ağırlıklandırdığı bir model benimsemesi gerektiğini düşünürüz. Dolayısıyla, iktisadi yaklaşım çerçevesinde manşet enflasyon veya çekirdek enflasyon eğilimlerinden hangisini baz alırsa alsın, faiz konusundaki yaklaşımına dair erken bir gevşeme döngüsü sürdürmemesi gerekliliğini düşünürüz. 21 Ekim PPK toplantısı ve 28 Ekim Enflasyon Raporu açıklamasında, bu plana dair açık yaklaşım yönlendirmesi görebileceğimizi düşünüyor, Merkez Bankası'nın faiz indirme isteğini sürdüreceğini öngörüyoruz"